Muhteşem 5’li: Keşke Gerçek Olsa Dediklerim

Cuma, Temmuz 31, 2015
Cahil Okur’dan herkese merhabalar…
Yine gecikmiş bir muhteşem 5’li ile karşınızdayım. İş planıma göre boş olduğum Perşembe günlerini uygun gördüğüm Muhteşem 5’li yazıları ne yazık ki gecikmeler sonrası sizlere ulaşıyor. Bu nedenle sizlerden tekrar tekrar özür dilerim.
Gelelim haftanın Muhteşem 5’lisine… Twitter’da gezerken Kitap Yurdu’nun “''Keşke gerçek olsaydı'' dediğiniz fantastik romanlar var mı? :)” sorusuyla karşılaştım ve elbette ki cevabım evetti. Ancak ben bunu biraz değiştirerek gerçek olmasını istediğim ve içinde yer almanın beni mutlu edeceğini düşündüğüm romanları sizlerle paylaşacağım.

5- Sherlock Holmes / Sir Arthur Conan Doyle


En sevdiğim maceraların baş kahramanlarından biridir Sherlock Holmes. Başından geçenleri okumaya bayıldığımı söylemem lazım. Bu nedenle benim için gerçek olmasını istediğim romanlar arasında yer alması kaçınılmaz bir eserdir. Roman içerisinde en çok kendime yakışan karakter ise sanırım Dr. John Watson. Her olayın içinde ve her şeyi gören adam. Bu arada Holmes gibi bir sorunlu arkadaşla da uğraşmakta. Dostlara verdiğim değer ve Holmes tarzı bir hayata olan tutkum nedeniyle Dr Watson benim için en uygunu.

4- Kayıp Sembol / Dan Brown


Kayıp Sembol benim için özel kitaplardan birisidir. İlluminati, Tapınak Şovalyeleri, Masonluk gibi konulara meraklı bir adam olarak gerçek olması mümkün olan ve gerçekleşmesini istediğim romanlardan biridir Kayıp Sembol. Kitap içerisinde kendimi belirli bir karakterin yerine koymak oldukça zor. Robert Langdon bana göre çok zeki bir adam J Mal’akh ya da Zachary Solomon ise kötü adam. Bu nedenle orada bulanabilecek üçüncü bir adam olmayı isterdim. O heyecanın içinde olan ve Langdon’a yardımcı olan bir asistan belki de…

3- Alacakaranlık Serisi / Stephenie Meyer


Evet belki biraz çocukça ama vampirlerin ve kurt adamlarında gerçek olmasını isterdim. Kitapta yaşananlardan çok benim için öylesi bir dünyanın var olması güzel olurdu. Kurt adamlar özellikle var olmasını istediğim canlılar. Meyer’in kurt adamlık kavramına getirdiği bakış açısı beklide beni bu denli etkileyen. Seride hangi karakter olarak var olmak istediğime gelirsek söylemeye bile gerek yok sanırım J Jacob değil hiç heveslenmeyin ancak sürüden herhangi bir kurt olabilirdi. Quil, Embry yada Paul benim için daha uygun karakter olabilir.


2- Olimpos Kahramanları / Rick Riordan


Evet Yunan Mitolojisi denince akla gelen yazarımız Rick Riordan’ın Olimpos Kahramanları serisininde gerçek olması beni mutlu ederdi. Belki gerçekten vardır ve sis bizim gerçekleri görmemizi engelliyordur kim bilir. Her neyse bu serideki herhangi bir karakter olabilirdim sanırım. Çünkü modern dünya ile mitolojik tanrıların bir arada olabileceğine inanmak güzel geliyor bana.

1- Yüzüklerin Efendisi / J. R. R. Tolkien


Elbette ki yüzüklerin efendisi serisi benim için var olmasını en çok istediğim romandır. Tolkien’e bu ölümsüz eser için bir kez daha teşekkür etmek lazım. Dünya gerçekten böyle bir yer miydi? Ya da ilerde bir gün böyle bir yer olabilir mi? Bu soruların cevabı yok belki ama yinede Orta Dünya’da yaşamak farklı olabilirdi. Kitap içerisinde birbirinden güzel yüzlerce karakter var ancak benim gönlüme taht kuran kesinlikle Rohan Süvarileri’dir. Atcan Yurd’un insanlarından biri olmak bana kafi gelirdi sanırım.

Böylece bir Muhteşem 5’li daha sonra erdi. Yeni bir Muhteşem 5’li de görüşüne kadar hoşçakalın.


09: KİTAP YORUMU: Olimpos Kahramanları - Kayıp Kahraman

Pazartesi, Temmuz 27, 2015
Olimpos Kahramanları - Kayıp Kahraman
Jason, Perccy Jakson, Leo, Olimpos

Yazar : Rick Riordan
Çeviri : Belgin Selen Haktanır Us
Yayınevi : Doğan ve Egmont Yayıncılık

Yunan efsaneleri günümüzde yaşamaya devam ediyor! Percy Jackson ve Olimposlular macerasından sonra yepyeni bir seri başlıyor: Olimpos Kahramanları. İlk beş kitabın sonunda, büyük bir savaşın ardından Melez Kampı'nda bıraktığımız dostlarımız, yen, melezlerle birlikte yepyeni bir serüvene adım atıyorlar. Ancak büyük bir sorun var: Perccy Jackson kayıp! İşte Olimpos Kahramanları serisinin ilk kitabı Kayıp Kahraman'da tanışacağımız üç yeni melez:
JASON'ın bir sorunu var. Hafızasını tamamen kaybetmiş. Jason buraya nasıl geldi? Burası neresi? Hatta Jason kim? Hiçbir şey bilmiyor ama bir şeyden çok emin. Bu işte bir terslik var.
PIPER bir sır saklıyor. Ünlü bir kişi olan babası üç gündür kayıp. Jason ve Leo'yla birlikte Melez Kampı adlı bir yere götürülüyor. İçinden bir his burada her şeyin açıklamasını bulacağını söylüyor ama her şeyi öğrenmek isteyip istemediğinden emin değil.
LEO ok becerikli. Melez Kampı'na yerleştirildiği, alet edavatla dolu kulübeyi görünce kendini hemen evinde hissediyor. Kulübe arkadaşları bir tanrının oğlu olduğunu iddia edyor. Bunun sürekli hayaletler görmesiyle bir ilgisi olabilir mi acaba?

Sayfa Sayısı: 552
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe

KİTAP YORUMU

Herkese Merhaba…
Blogumun 9. yorumu ile sizlerleyim. Rick Riordan’ın Olimpos Kahramanları serisinin Kayıp Kahraman isimli ilk romanını sonunda bitirdim. Sonunda diyorum çünkü kitabı çok sevmeme rağmen yoğun iş temposu nedeniyle kitabı bir türlü bitirememiştim.
Hemen kitaba geçelim. Kitabımızın Jason, Piper ve Leo adındaki kahramanlarının yolculukları bir okul gezisinde kesişir. Jason o geziye nasıl geldiğini, daha önce nerede olduğunu bilmez. Ancak Piper ve Leo’nun Jason’un hakkında bildikleri ya da daha doğrusu bildiklerini sandıkları çokça şey vardır.
3 kahramanımız fırtına bulutları ile başlayan maceralarında yolları daha sonraları ogreler, kurtlar, avcılar ve tanrılar ile kesişir. Görevleri Hera’yı kurtarmak ve gigant kralını alt etmek zorundadırlar. Oldukça zorlu geçen bu yolculuk süresince Jason yavaş yavaş kim olduğunu ve neden melez kampında olduğunu hatırlamaya başlar.
Tanrıların kendilerini Olimpas’a kilitlediği bir dönemde 3 melezimiz önce sahiplenilmelerini bekler, ardından göreve başlayarak dünyayı kurtarmaya çalışırlar. Ve kitap boyunca süren birde Percy Jackson bilmecesi vardır. Büyük kahramanımız kayıptır ve nerede olduğunu kimse bilmez. Elbette Jason hariç…
Konuyu kısaca anlattıktan sonra yorumuma geçebilirim; kitaba bir kere bayıldığımı ifade etmem lazım. İlerleyen yaşıma rağmen zevk alarak okuduğum eserlerden biri olarak kitaplığımda yerini almış durumda. Macera hiçbir an bitmiyor. Ve her sayfada yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorsunuz. Özellikle benim gibi mitolojik tanrılara meraklı bir okursanız ve macerayı seviyorsanız kesinlikle okumanız gereken bir eser.
Kitap Percy Jakson serisinin yan serisi niteliğinde ancak başlı başına sağlam bir seri gibi algıladığımı ifade etmeliyim. Percy Jakson serisini okumadığımı belirtmeliyim. Ancak filmini izlediğim için az ya da çok karakterleri tanıyordum. Kitabın ana karakterleri ise Percy Jakson serisinden farklı isimlerdi. Bu nedenle de herhangi bir uçuruma maruz kalmadım. Percy Jackson serisini okumadım diye kesinlikle kitaptan uzak durmayın.
Kitabın yapısal özellikleri ile ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Kitap kapağı oldukça hoşuma gitti. Ancak içerisinde birkaç tasvir olsa daha güzel olabilirdi diye de aklımdan geçirmedim desem yalan olur.
Karakterlerden en çok hoşuma giden ise Leo oldu. Kendisi Hephaistos’un oğullarından birisi. Festus’un sahibi olduğu bölümler beni oldukça eğlendirdi. Bazen bende neden bir ejderham olmasın diyorum kendime. İlahi bronzdan ya da etli kanlı olması fark etmez J Kehanette kendisine verilen önem gibi akurlarında önem vermesi gereken bir karakter. Leo bu kitapta benim asıl kahramanımdır.
Hera’ya gelirsek bana çok anaç geldi. Beklediğim ve geçmiş dönemdeki izlediklerim ve okuduklarımla hiç bağdaşmadı diyebilirim. Daha gaddar ve daha acımasız bir Hera bekliyordum.

SEÇTİĞİM SÖZLER

  • Annabeth: “Güvenli bir yere. Bizim gibiler için güvenli olan tek yere. Melez kampına…” (Sayfa 29)
  • Leo: Ona göre insan geçmişini asla fazla kurcalamamalıydı. Tek bir yerde uzun süre kalmamalıydı. Kederin önüne bir tek bunlar geçebiliyordu.  (Sayfa 66)
  • Jason: “Çok güzelsin, Piper, sen… Tam bir afetsin.” (Sayfa 132)
  • Tia Callida (Hera): Henüz vakit gelmedi küçük kahraman. Bir gün sana bir görev verilecek. Kendini öğrendiğinde bu zorlu yolculuğun ne anlama geldiğini anlayacaksın. (Sayfa 437)
  • Piper: “Sakın öleyim deme. Bana bu kötülüğü sakın yapma.” (Sayfa 455)
  • Tristan McLean: “Canavarların olduğu bir dünyada yaşıyorum.” (Sayfa 464)
  • Jason: “Jack London, Merker’ün yani Hermes’in oğludur. Kendisi tüm dünyayı gezip dolaşmış bir maceracıdır. Hatta bir süre bir berduş gibi yaşadığı da söylenir. Sonra yazarlığa başlamış ve bir servet yapmış.” (Sayfa 473)

KAYIP KAHRAMAN İÇİN DİĞER YORUMLAR

Yorum Cadısı’nın yorumu
Kördüğüm Hayaller’in yorumu
Geveze Kitap Kurdu’nun yorumu


Muhteşem 5’li: En sevdiğim okuma mekanlarım

Cuma, Temmuz 24, 2015

Herkese merhaba. Yeni bir Muhteşem 5’li ile karşınızdayım. Ne yazsam diye düşünürken aklıma en sevdiğim okuma mekanlarımı yazmak geldi. Aslında her yerde okumayı seven birisiyim ancak bazı yerlerde okumak beni daha çok mutlu ediyor ve daha iyi konsantre oluyorum sanırım.
Başlmadan önce sıralamanın yine bir derecelendirme olmadığını belirtmek isterim. Gelelim listemize;

İş yerim / Sergim


Bendeniz bir bijuteri sergisine sahip kimseyim. Bu nedenle de vaktimin büyük bir çoğunluğunu semt pazarlarında geçirmekteyim. Hal böyle olunca da okumalarımın büyük çoğunluğunu burada yapıyorum. “Çalışırken kitap okunur mu?” Aslında bu soruyu bende kendime zaman zaman sorsam da vakit buldukça okumaya çalışıyorum. Genelde sakin pazarlar ve akşam üzerleri işlerin azaldığı vakitlerde hemen kitaba sarılıyorum. Bu nedenle sevdiğim okuma mekanlarımdan bir tanesi tartışmasız ki iş yerim olan sergimdir.

Ev Balkonu


Malum yaz ayları geldi… Sizde biliyorsunuz ki havalar bir hayli sıcaklaştı. Durum böyle olunca en favori okuma mekanlarımdan biri olan balkonun şöhreti yine arttı. Son zamanlarda okuduğum kitapların çoğunluğunu balkonda okuyorum desem yalan olmaz. Hatta az önce oradan geldim. “Kayıp Kahraman” okuması güzel serin bir havada balkonda devam ediyordu. Aklıma Muhteşem 5’li yazmadığım gelince içeri koştum ve buradayım.

Odamdaki kanepe


Evet odamda bordo ve üzerinde çiçekler olan bir kanepe var (Pek kişiliğimi yansıttığını söylemem.) Kendisinden pek hoşlanmasam da okumalarımın büyük bir kısmını da onun üzerinde gerçekleştiriyorum. Sanırım cama yakın olması ve havaların sıcak olması bunda etkili. Kışları ise kalorifere yakın olması popülerliğini sürdürmesine neden olmakta. J

Bilgisayar masam


Bazen okurken uykum gelir. Hem de gözlerimi açamayacak hale gelene kadar ve tekrar tekrar aynı satırları okuyacak olana kadar. Böylesi durumlarda bilgisayar masam yardıma koşar desem yeridir. Hemen başına geçer ve güzel bir şarkı eşliğinde okumaya devam ederim. Çoğu zaman kitaplara uygun şarkılar seçerek okuduklarımı daha da somutlaştırmaya çalışırım.  Benim için vazgeçilmez okuma mekanlarından biri de bu nedenle bilgisayar madamdır.

Yatağım


Evet az önce sıralamanın bir derecelendirme olmadığını söylesem de en sevdiğim okuma mekanım tartışmasız yatağımdır.  İşim bittiğinde uykuya yakın olmayı seviyorum sanırım. Kendisiyle bu aralar çok sıkı fıkıyız. Sanırım uykucu bir okur olmamdan kaynaklanıyor. Ama yatakta okumayı kim sevmez ki. Yataklar bir okurun en yakın arkadaşıdır bana göre. En sakin, kitaplara en odaklanabilir noktam tartışmasız yatağım.


Benim en sevdiğim okuma mekanlarım bu şekilde. Sizde benimle en sevdiğiniz okuma mekanlarını paylaşırsanız mutlu olurum. Şimdilik yeni bir yazıya kadar hoşçakalın.

Teşekkürler Kayb-ı Kelam

Perşembe, Temmuz 23, 2015


Herkese merhaba…

Bu gün sizlerin karşısına bir teşekkür yazısı ile geliyorum. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Kayb-ı Kelam blogunda bir kitap çekilişi vardı. Ve bendeniz bu çekilişi kazanan kişi oldum. Bayramın araya girmesi ve resmi tatiller nedeniyle kitaplarım bugün elime geçti. Kitaplığımda 6 yeni kitabım oldu. Öncelikli olarak bu güzel kitaplar için Kayb-ı Kelam’a teşekkür ederim.
Asıl teşekkür etmek istediğim konu ise kitaplarımın arasında bana ulaştırılan özel satırlara. Sayın Kayb-ı Kelam sahibi gönül dostu arkadaşımız bana kitaplarla birlikte bir mektup göndermiş. Gerçekten okurken duygulanmadım desem yalan olur. Gerçekten benim için özel satırlar ve özel bir hatıra olarak kalacak.

Kayb-ı Kelam’ın güzel satırlarını kendisinin de izni ile sizlerle paylaşıyorum. Umarım bir kitap çekilişi ile başlayan arkadaşlığımız daha da ilerler. Kendisine çok teşekkürler bir kez daha. Kitaplar bir insan yüreğine giden en kısa mesafedir. Bu güzel hediyelerde iki güzel gönlü buluşturdu. İlerleyen günlerde bu dostluklar çok daha güzel şeylere hizmet eder umarım. 

Ve mektup...


08: KİTAP YORUMU: Kurucunun Kızı

Pazar, Temmuz 19, 2015
kurucunun kızı kitap yorumu
Kurucunun Kızı

Yazar :Amy Engel
Çevirmen :Merve Özcan
Yayınevi :Yabancı

Dehşet verici bir nükleer savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde yok edilmiş, sadece küçük bir grup hayatta kalmıştı. Geriye kalanları kimin yöneteceği konusunda Lattimer'lar ve Westfall'lar arasında çıkan savaşı Westfall ailesi kaybetmişti. Ve beş yıl sonra barış ve kontrol, her yıl yapılan bir törenle, kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkeklerinin evlendirilmesiyle sağlanmaktaydı.

Bu yıl benim sıram gelmişti. Benim adım Ivy Westfall ve görevim basitti: Başkan'ın oğlunu, müstakbel kocamı öldürmek ve Westfall ailesinin gücünü geri kazanmasını sağlamak. Ama görünen o ki, Bishop Lattimer ya çok yetenekli bir oyuncu ya da ailemin iddia ettiği gibi kalpsiz, zalim bir çocuk değil. Hatta beni bu dünyada gerçekten anlayan tek kişi bile olabilir. Ama kaderimden kaçmama imkân yok. Ben Westfall mirasını geri alacak kişiyim. Bishop ölmeli. Ve onu öldüren ben olmalıyım…

"Bir oturuşta okudum. İ-NA-NIL-MAZ-DI! O nasıl bir sondu öyle?!" - Wendy HIggIns, Tatlı Şeytan ve
-Tatlı Tehlike romanlarının yazarı-

"Etkileyici ve ince düşünülmüş bir dünya, merak uyandırıcı bir başlangıç, cesur bir kahraman." ?
- KIrkus RevIews-

"Güçlü karakterler, karmaşık ilişkiler, politik entrikalar ve ihanet, kitabı elinizden bırakmanıza engel olacak; daha fazlası için sabırsızlanacaksınız!"
-School LIbrary Journal-

"Kurucunun Kızı'nda bir distopyada arayacağınız her şey var: tüyler ürpertici bir olay örgüsü, heyecan verici karakterler ve her kelimesi özenle yazılmış bir hikâye."
-InsIghtful MInds RevIews-

Sayfa Sayısı: 272
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe

KİTAP YORUMU


Herkese merhaba!
Günün ikinci yazısı ile karşınızdayım. Aslına bakarsınız geç kalmış bir Muhteşem 5’li yazısı ardından kitap yorumu yazmak gibi bir niyetim yoktu. Ancak zorda olsa bitirdiğim “Kurucunun kızı” hakkındaki yorumumu bir an önce yapıp, önüme bakmak istiyorum desem yalan olmaz. Nedenini ilerleyen satırlarda göreceksiniz…
“Kurucunun Kızı” temelde aşk hikayesi olarak algıladığımı belirtmek isterim. Aksiyon oldukça az ve beklentilerimin altında kalan bir kitap olarak benim hafızamda yer edecek.
Tanıtımında da gördüğünüz gibi gelecekte bir günde geçen hikayemizde Ivy ve Bishop’un yaşadıklarını okuyoruz. Ivy’nın bir plan dahilinde Bishop ile evlenmesi ardından ikili arasındaki ilişki oldukça farklı bir boyuta geliyor ve bu boyut hiç olmaması gereken bir boyut. Ancak yinede işler bunla sınırlı kalmıyor. Ivy kendisinden beklenilenleri yerine getiriyor demek isterdim ancak buna sadece çabaladığını belirtmek gerekiyor.
Bishop aynı Ivy’nin tahlilinde de olduğu gibi ne yapacağı belirsiz bir karakter Ivy ise gerçekten okuyucunun rahatlıkla hareketlerini tahmin edebildiği bir karakter olmuş. Bir başlangıç kitabı olarak Kurucu’nun Kızı beğenilebilecek bir eser ancak ben tam anlamıyla bu eseren hoşlandığımı söyleyemeyeceğim.
Kitaptan tat almamı engelleyen başkaca bir unsur ise ele alınan evrenin tamda “Revolution” dizisindeki evren ile benzeşmesi… Bunu ilk fark eden olmadığımı biliyorum ancak diğer arkadaşların kitaba oldukça iyimser davrandıkları kanısındayım. Başkan Lattimer karakteri ise aynen Sebastian Monroe  gibi hareketler içerisinde. Revolution’a ek olarak sadece kızlar ve erkeklerin evlendirilmesi vardı diyebilirim, birde az miktarda elektrik J Ivy’nin gelgitleri de bana ne yazık ki  Charlie Matheson’u hatırlattı. Sonuç olarak ne yazık ki “Kurucunun Kızı”ndan hoşlanmadım. Umarım devam niteliğindeki eserler çok daha güzel olur.
Diğer taraftan Kurucunun Kızı’nın da benim için özel yanları var. İtaraf etmem gerekiyor ki kitaplığımdaki ilk ciltli kitap Kurucunun Kızı oldu. Buna üzülmem mi gerek yoksa bunun halen benim için bir anlam ifade etmemesi mi gerek bilemiyorum. Kitapları kapaklarından ya da ciltli olup olmamalarından daha fazlası ile değerlendirilmesi gerektiği kanısındayım. Ayrıca Kurucunun Kızı beni Yabancı Yayınları ile tanıştıran eser oldu. Bunlar bile kendisine teşekkür etmeme yeterli sanırım.

SEÇTİĞİM SÖZLER

  • Ivy: Gelin olmak için güzel bir gündü (Sayfa 13)
  • Ivy: Ben çevremdeki tüm kızlardan farklıydım çünkü Bishop Lattimer’la evlenmek benim kaderim değildi. Görevim onu mutlu etmek, çocuklarını taşımak ve karısı olmak değildi. Görevim onu öldürmekti. (Sayfa 25)
  • Ivy: Başarısız olursam gene de beni sevecek miydi? (Sayfa 29)
  • Ivy: Birinci adım güven yaratmak. “Onunla konuş sana açılmasını sağla” (Sayfa 48)
  • Bishop: O bir canavar değil
Ivy (iç ses) Belki değil ama canavarlara yakışır şeyler yaptı. (Sayfa 62)
  • Bishop: Değiştiremediğin bir şeye kızmak işe yaramıyor. (Sayfa 66)
  • Bishop: Bazen işler babalarımızın bizim inanmamızı istediği kadar basit değil diye düşünüyorum.
  • Ivy: İnsanları öldürmeye başladığımız aşamadan mı bahsediyorsun?
Callie:Evet Ivy, insanları öldürmeye başladığımız aşama… Annemi öldürdükleri gibi. Ona hiç merhamet etmedikleri gibi. (Sayfa 120)

  • Callie: Elde edilmeye değer bir şey için savaşmak zordur. (Sayfa 135)
  • Ivy: Eğer kullanıldığının farkındaysan ve yine de buna izin veriyorsan gerçekten kullanılıyor olur muydun? (Sayfa 137)
  • Ivy: Babanın sana asla güzel dememesi, hatta öyle olup olmadığını bilmemekte kederli bir şey vardı. (Sayfa 190)
  • Bishop: Bir erkeği denediği için suçlayamazsın. (Sayfa 215)
  • Ivy: Kime aşık olacağımızı seçemezdik. Aşk bizi seçerdi. (Sayfa 250)
  • Ivy: Çitin dışındaydım. Ve yapayalnızdım (Sayfa 264)
KURUCUNUN KIZI İÇİN DİĞER YORUMLAR
Kitabı Sevda'nın yorumu
Tuğçe'nin Kitaplığı'nın yorumu
İlle Kitap'ın yorumu


Muhteşem 5’li: Unutulmaz Yazarlar

Pazar, Temmuz 19, 2015

Herkese merhabalar…

Muhteşem 5’li bu hafta bildiğiniz gibi bir hayli gecikti. Bu konu ilgili olarak bayram mesajında gerekli açıklamayı yapmıştım. Açıklamamız burada!
Gelelim haftanın “Muhteşem 5’li”sine… Bu hafta sizlere benim için unutulmaz yazarlardan bahsetmek istiyorum. Elbette diğer sıralamalarda olduğu gibi bunda herhangi bir sıralama yapmadan sıradan aklıma geldiği gibi yazarları sıralamak istiyorum. Bunun sebebine gelince hiçbirini diğerine tercih edemem veya sıralama yapmanın onların sanatsal kişiliklerine hakaret olarak algılamamdır.

Sir Arthur Conan Doyle


Bildiğiniz gibi ben ciddi bir seri takipçisiyimdir. Bu anlamda da seri denilince akla ilk gelecek isim Sir Arthur Conan Doyle olacaktır. Dünya edebiyatına Sherlock Holmes gibi bir değeri kazandırmış olan bu İngiliz yazar benim için önemli yazarların arasındaki isimlerden birisidir. Sherlock Holmes’tan daha önce bahsetmemiş olsam da benim sevdiğim karakterlerden bir tanesidir. Aslına bakarsanız hikayelerden aldığım yoğun zevkin yanı sıra birçok yeni bilgi edindiğimi de belirtmem lazım. Sir Arthur Conan Doyle’un eserlerindeki dili beni her zaman tatmin etmiştir. Oldukça akıcı ve anlaşılır yazması ve dikkati sürekli eser üzerinde tutması ile Sir Arthur Conan Doyle benim için unutulmaz yazarlardandır.



Reşat Nuri Güntekin


Evet listede olmazsa olmaz isimlerden bir tanesi de tartışmasız Reşat Nuri Güntekin benim için. Kendisine olan hayranlığımın Bir Kadın Düşmanı ile başladığını biliyorsunuz. Ancak birlikteliğimiz Yaprak Dökümü, Çalıkuşu ve daha nice eseriyle devam etti. Uygun bir zamanda yeniden bir Reşat Nuri Güntekin eserleri okumayı oldukça çok istiyorum. Umarım en kısa sürede bu planı gerçekleştirebilirim. Kullandığı sade dil ile beni yakalayan Reşat Nuri Güntekin benim unutulmaz yazarlarımdan bir tanesi ve en önemlilerindendir. Halen okuma alışkanlığı kazanmak isteyen arkadaşlarıma okumaya Reşat Nuri Güntekin ile başlamalarını öneriyorum.

J R R Tolkien


Bilirsiniz dünya ikiye bölünmüştür, denir Tolkien'in yapıtı söz konusu olduğunda: Yüzüklerin Efendisi'ni okumuş olanlar ve okuyacak olanlar. Bu sebep bile Tolkien’in benim için neden unutulmaz olduğunun kanıtı niteliğindedir. Ne yazık ki birçok arkadaşın bu eserleri küçümsediğini ya da bayağı olarak gördüklerini izlemek beni üzüyor. Ancak her zaman dediğim gibi Tolkien okunması gereken bir yazardır. Elbette sadece Yüzüklerin Efendisi serisi ile sınırlandırılabilecek bir yazar değildir. Bu büyük ustayı bir kez daha saygıyla anıyor ve listeye kaldığımız yerden devam ediyorum.



J K Rowling


Çağımızın en büyük yazarlarından biri desem acaba fazla abartmış olur muyum? Kendisini Harry Porter ile tanıdığımız İngiliz yazar benim hayatıma da bu kahramanıyla girdi ve sevdiğim yazarlardan biri haline geldi. Tüm dünya da kendisini Haryy Porter ile tanımış olsa da ben J K Rowling’de bundan daha fazlası olduğuna inananlardanım. Dilinin sadeliği ile beni büyüleyen yazarlardan biri de kendisidir.



İskender Pala


Listede olmasını istediğim son isim ise İskender Pala. Eserleri ile geç tanışmış olsam da sevdiğim bir yazar olarak bende yer etmiş bir isim. Mümkün olduğunca eserlerini bulup okuyorum. Tür olarak bana çokça hitap etmese de sevdiğim eserlere sahip. Kendisinden roman açlığımın yanı sıra tarihi açlığımı da doyuruyorum diyebilirim. Az çok tarihi seviyorsanız kesinlikle okumanız gereken bir yazar diye düşünüyorum.

Bu şekilde listeyi tamamlamış olduk. Ancak bu demek değildir ki listeye girmeyen yazarlarla aram yok. Daha buraya yazılabilecek bir çok isim varken bunlar listenin başındakilerdir. Kemal Tahir olsun, P.C. Cast olsun, Stephen King olsun benim için önemli yazarlar arasındaki isimlerdir. Yine de bu beşliyi tek geçeceğimi belirtmekte fayda var.
Gecikmeli bile olsa sizlere “Muhteşem 5’li”yi sunmanın haklı gururu ile bayrama kaldığım yerden devam etmeye gidiyorum. Tekrardan herkese iyi bayramlar.

İyi Bayramlar!

Cumartesi, Temmuz 18, 2015
Herkese merhabalar... 

Kimine gör uzun, kimine göre ise kısa bir Ramazan Ayı neticesinde bayrama ulaşmış durumdayız. Şeker bayramları her zaman güzel anıları canlandırıyor bende. Herkese iyi bayramlar diliyorum. Umarım sevdiklerinizle oldukça güzel bir bayram geçirirsiniz. Harçlıkları dondurma yerken bitirmeyin :) Kitaplarınız içinde biraz bırakın derim...

Bu arada Muhteşem 5'li'de gecikme olduğunun farkındayım. Bayram telaşesi içerisinde ne yazık ki yazamadım. Kardeşimin İstanbul'dan gelişi ve onunla vakit geçirme isteğim şu an oldukça baskın. Bayram sonrasında bu durumu telafi edeceğim.

Ve son olarak blogumun yeni tasarımını nasıl buldunuz? İnternet üzerinde yaptığım bazı araştırmalar neticesinde adam edebildiğim kadar etmeye çalıştım. 

Hepinize tekrardan iyi bayramlar....

07 KİTAP YORUMU: KRALLIK / Bir Savaşçı Yükseliyor

Çarşamba, Temmuz 15, 2015

Krallık

Bir Savaşçı Yükseliyor

Yazar :Jack Hight
Çevirmen: Gönül Kayol
Yayınevi :Optimum Kitap

Yıl 1164. Genç savaşçı Selahaddin, Mısır'a giden bir Sarazen ordusuna katılır. Mısır'da tarihi piramitler, İskenderiye Feneri ve firavunun sarayına kadar hayret edilecek pek çok şey görür. Fakat tüm bu güzelliğe gölge düşüren bir durum vardır: Mısır aynı zamanda tehlikenin de yurdudur. Bu ülkede hiç kimseye güvenemezsiniz. Hatta ailenize bile. Üstelik Selahaddin'in etrafı düşmanlarla örülü ve duyulduğu takdirde onu yok edecek bir sırrı da ortaya çıkmak üzeredir.
Bu arada Kudüs'te Selahaddin'in yakın arkadaşı, eski haçlı Tatevik'li John da hain ilan edilmiş ve ölüm cezasına çarptırılmıştır. John idamdan Kral Amalrik'e hizmet etmek koşuluyla kurtulur ama çok geçmeden kendini entrikalarla örülü bir dünyada bulur. Karanlık güçler Kudüs'ü ele geçirmek için türlü komplolar kurmaktadır. John, krallığı tehdit eden bu komplolarla bir bir yüzleşirken Amalrik'e ve eski arkadaşı Selahaddin'e olan sadakati de büyük bir sınava tabi tutulacaktır.
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 424
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe

KİTAP YORUMU

Cahil Okur’dan herkese yeniden merhabalar arkadaşlar. Jack Hight’ın Selahhaddin Eyyubi üçlemesinin ikinci kitabı olan “Krallık” okuması sona erdi sonunda. Yaklaşık olarak eseri 4 günde tamamladım. Aslında çok daha önce bitmesi gerekiyordu.(Okumaktan sıkıldığımdan değil, diğer işlerin yoğunluğu kitabı okuma süremi uzattı.)
Yusuf yada bilinen adıyla Selahhadin bu eserde artık ciddi bir devlet adamı haline gelir. Mısır veziri olan Şavar’ın Nureddin’den yardım istemesi üzerine Yusuf amcası Şirkuh ile Mısır’a gider. Ancak işler umduğu gibi gitmez ve Şavar’ın ihaneti sonrası zor günler geçirir. Ancak bu Yusuf’u durdurmaz ve neticede Şavar’ı alt ederek Şirkuh; Mısır veziri olur. Ancak bu uzun sürmez ve vezirlik görevi Yusuf’a gelir ve neticede Mısır Kralı olmasına kadar süreç devam eder. Nureddin ilerleyen süreçte Yusuf’tan rahatsız olur ve babası Eyyüb’ü Yusuf’u hizaya getirmesi için gönderir ancak bu Yusuf’u bir çıkmaza sokacaktır ve hiçte istemediği kararlar almasına neden olur.
Diğer tarafta ise Jon kendisinin kılıçla mahkeme edilmesini ister ve Amalrik onu yenerek ölüme mahkumiyetini onar. Ancak serazenleri yakından tanıyan Jon, Amalrik’in işine yarayabilmesi için canlı olmalıdır. Amalrik’e bağlılık yemini eder ve artık serazenlere karşı çalışmaya başlar. Bu durum Jon ve Yusuf’u yeniden karşı karşıya getirir, bence bu karşılaşma kaderin ağlarını örmesinden ziyade Allah’ın bir takdiri denilebilecek bir durumdur ki, kitabın sonunda iyi ki de Jon ölmemiş ve bu kadar önemli bir kişi konumuna gelmiş diyorsunuz.
Eserin iki bayan karakteri olan Asimat ve Agnes ise karakter bakımından birbirlerine çok benzemekte bana göre. İkisi de çocukları için çok kötü şeyler yapaya hazır dişi aslanlar gibiler. İkisinden de başta hoşlanırken sonrada nefret etmeye başlayabilirsiniz.
Sonuç olarak Selahaddin artık bir kraldır ve kendisi için koyduğu bazı hedefler vardır. Bunu da şu sözlerle kendi ifade eder; “İnsanlar Allah’ın isteiğini gerçekleştirmek için acı çekmeye hazır olmalıdır.”
Konu böyleyken kitap hakkındaki kişisel görüşüm kesinlikle okunması gerektiği noktasında olacaktır. Eserin sonunda Jack Hight tarihsel kronolojide yaptığı değişiklikleri ve olaylar hakkındaki ekleme ve çıkarımlarını belirttiği tarihi not kısmını da muhakkak okuyun derim. Bu süreç hakkında sizin kafanızda oluşabilecek yanıltıcı bilgilerin önüne geçecektir. Selahaddin Eyyubi’yi daha yakından tanımak ve nasıl bir devlet adamı olduğu konusunda ciddi bir bilgi birikimine sahip olabilirsiniz. Diğer taraftan kitabın bazı objektif olmayan durumlar içerisinde bulunduğuna inansam da İslam devletlerinde de İslam’a aykırı bazı durumların olduğunu açıkça ortaya koyduğunu belirtmem gerekiyor. İlk kitabı okumuşsanız Asimat ile Yusuf’un ilişkisi bunun en net göstergelerinden bir tanesidir.
Kitap hakkında içerik anlamında herhangi bir olumsuzluktan bahsetmek imkansız. Ancak iş yapısal bozukluklara gelince kitabın bazı konularda beni üzdüğünü belirtmem gerekiyor. İlk kitapta olduğu gibi bu kitapta da ciddi bir noktalama işareti sıkıntısı var. Bunun ne gibi bir sorun veya dikkatsizlik neticesinde bu esere yansıtıldığını bilmiyorum ama eser basılmadan önce bu konunun gözden geçirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Kitapta tırnak işaretleri ile ilgili ciddi bir sıkıntı var. Tırnak içerisinde yer alması gereken birçok cümle dışarıda kalmış. Dışarıda kalması gerekenler ise içerde.bir kaç tane de yanlış kelime yazımı ile de karşılaştım ama bunun kullanılan yazım programının otomatik düzeltme özelliği ile olduğunu sanıyorum .
Diğer bir konu ise ne yazık ki kapak hakkında. İlk kitapta da kitap kapağı hakkında orijinal dil basımındaki kapağın daha iyi olduğunu belirtmiştim. Bundaysa durum biraz daha farklı; kitap kapağı oldukça iyi ancak ne yazık ki kitap kapağındaki resim pixellenmiş durumda. Selahhadin’i tasvir eden kılıçlı serazenin göğüs zırhında bunu net bir şekilde görüyorsunuz. Keşke böyle olmasıydı diyorum.
Her şeye rağmen Optimum Kitap’ın bu eserin devamını da yayınlamasını isterim. Benim için Optimum Kitap bu yılın eserlerinden hoşlandığım yayın evi olmuş durumda.


SEÇTİĞİM SATIRLAR


  • “Henüz ona teşekkür etme” diye araya girdi Heraklius “Acın yeni başladı.” (Sayfa 10)
  • Kudüs Kralı Amalrik: “Eğer kendi hayatımı riske etmeyeceksem, bu adamın ölümüne nasıl hükmederim” (Sayfa 28)
  • Butaiha’da kralın hayatını kurtarmış ve yeni bir isim kazanmıştı; Selahaddin “dinine bağlı” (Sayfa 33)
  • Kral Amalrik: “Nil’i bu kıç suratlı şeytana tapan piçlerin kanlarıyla dolduralım! Tanrı Aşkına!” (Sayfa 88)
  • Şirkuh: Kahire Halife’yi barındırıyor. Fakat Mısır’a zenginliği sunan İskenderiye… İşte Yusuf biz onu almaya gidiyoruz.” (Sayfa 98)
  • Selahaddin: “Kudüs bizim geçmişimiz, dinimizin çocukluğu” (Sayfa 133)
  • William: “Barış narin bir çiçektir. Bu çiçeği ekmeliyiz.” (Sayfa 149)
  • Şavar: “Mısır’daki vezirlerin ömrü de kısa olur. Benim görevimi almadan önce amcan bunun üzerinde de düşünmeli” (Sayfa 192)
  • Amalrik: “Selahaddin’in ölüm haberini bekleyeceğiz. O düştüğünde biz de saldıracağız” (Sayfa 212)
  • Şamsa: “Allah değildi. Sana kendim geldim” (Sayfa 236)
  • Selahaddin: “Şam’ı yönetmekten daha fazlasını istiyorum baba.Bir validen daha fazlası olacağım” (Sayfa 233)
  • Faridah: “Sen muhteşem olmayı istedin Yusuf. Muhteşemliğinde bir bedeli olmalı” (Sayfa 240)
  • Selahaddin: “Bire kral olarak doğmadım ama bir kral olarak yöneteceğim” (Sayfa 242)
  • Sayfalar onun gibi ihtişamlı zaferleri olan ancak erken ölen adamlarla doluydu. (Sayfa 253)
  • Selahaddin: “Büyük bir kral düşmanlarına karşı da cömerttir. Merhamet eder” (Sayfa 255)
  • Jon: “Kutsal topraklara yeni gelmişsiniz efendim.Bu yüzden arkadaşlarınızı dikkatli, sevgililerinizi daha dikkatli seçim.” (Sayfa 301)
  • El Mukaddem: “Eğer bir efendim olacaksa o sen ol Selahaddin” (Sayfa 312)
  • Jon: “Bizi tanımlayan geçmişimiz değildir. Şu anda ne yaptığımızdır.” (Sayfa 372)
  • Selahaddin: “İnsanlar Allah’ın isteiğini gerçekleştirmek için acı çekmeye hazır olmalıdır.” (Sayfa 451)
Serinin ilk kitabının yorumu için 


Benim şanslı günüm

Pazartesi, Temmuz 13, 2015
Herkese merhabalar,

Sizlere geçtiğimiz hafta yayınladığım yazı ile duyurduğum Kayb-ı Kelam  çekilişi sonuçlandı. Ve kazanan talihli huzurunuzda… Aslında bu çekilişi kazanmayı beklemiyordum.Ancak talih benden yana oldu ve 6 adet yeni kitabım oldu.  Kayb-ı Kelam’a çok teşekkür ederim. Çekilişe katılan diğer arkadaşlarıma da teşekkürler.
Çekiliş sonunda kazandığım 6 yeni kitap şu şekilde;

·                     İşaret Çocukları - Cahit Zarifoğlu
·                     Sevda Sözleri - Cemal Süreya 
·                     Şiirler - Erdem Beyazıt
·                     Faydasız Randevu - İsmet Özel
·                     Aylak Adam- Yusuf Atılgan
·                     Amok Koşucusu - Stefan Zweig

Çekiliş sonuçları için tıklayınız

Muhteşem 5’li: En Unutulmaz Kahramanlar

Cumartesi, Temmuz 11, 2015
Bir kitaba sizi bağlayan en temel unsurlardan biri de kahramanlardır. Bende sizlere muhteşem 5’li nin ikinci yazısında benim için en unutulmaz olan kahramanları sıralamak istemek.
Bu arada yazıların Perşembe geceleri gelmesi gerekiyordu ancak Ramazan ayı ve çalışma tempom nedeniyle bu güne kaldı yazı. Şimdiden hepinizden özür dileyerek listeye geçmek istiyorum.

5 Numara: Rubeus Hagrid / Harry Potter Serisi


J.K. Rowling’in Harry Potter serisini okumayan artık çok az insan kaldığını zannediyorum. Benim için özel serilerden biri olan Harry Potter serisindeki Hagrid karakteri benim için oldukça önemli bir karakterdir. Önemli derken sevdiğimi belirtmek istiyorum. Yoksa Hagrid gibi bir hayatım falan yok. : )
Hagrid’i sevmemin temel nedeni kendisinin oldukça yardımsever ve en ihtiyaç duyulan andan gerektiği noktada olmasıdır. Ayrıca seriyi okumuşsanız kendisinin tam bir hayvan sever olduğunu da bilirsiniz. Ayrıca ciddi de bir görev adamıdır. Profesör Albus Dumbledore’un verdiği her görevi tam anlamıyla yerine getirmiştir. Bu nedenle benim için Hagrid bu listede olması gereken bir isimdir.

4 Numara: James Stark / Gece Evi Serisi


James Stark ise benim için listede olması gereken bir diğer önemli karakterden biridir. Kendisinin akıl hocası ile yaşadığı o elim olaydan sonra hayatına verdiği yöne hayranım. Dışa kapanmayı bazen ben bile istiyorum diyebilirim. Ancak hepimizin James Stark gibi bir hayatı zor olur sanırım. Kendi içine bu kadar kapanık ve dış dünya ile bağlantısını  kesmiş bir adam aniden nasıl bu kadar kabak çiçeği misali açıldı şaşırıyorum bazen.
James Stark’a olan hayranlığımın temelinde kendisinin okçu olmasıdır. Bu özellikteki her karaktere ciddi bir sempatim var. Okçuları seviyorum.

3 Numara: Legolas / Yüzüklerin Efendisi Serisi


Okçuları seviyorum demişken listeye Legolas’ı eklememek kesinlikle olmazdı. Kendisini Yüzüklerin Efendisi’nden tanıyoruz. Elf olan bu kız güzeli arkadaşımız oldukça iyi bir okçu. Seriyi okuduğumda kendisine hayrandım, filmleri izleyince daha da bir hayran oldum diyebilirim. “İki kule” kitabında Gimli ile yaptıkları orc öldürme yarışı ve Gimli’nin Legolas’ın Fül’ü öldürdüğünde verdiği cevaba halen gülüyorum. Legolas bu listede olması gereken bir sim ve kendisinin üçüncü sırada olması beklide yaptığım bir haksızlık. Ama olsun sonuçta en unutulmaz karakterler sıralamam da üçüncü sıranın sahibi Legolas’tır.

2 Numara: Ziya (Homongolos) / Bir Kadın Düşmanı


Bu listede bir Reşat Nuri Güntekin karakteri kesinlikle bulunmalıydı ve bu nedenle benim seçimim Ziya’dır. Kendisi Bir Kadın Düşmanı eserinin esas oğlanıdır ve ciddi bir kadın düşmanıdır. Tabii ki Sara kendisinin bu özelliğini elinden alacak ve aptal bir aşık haline getirecektir. Ancak Ziya yada nam-ı diğer Homongolos benim sevdiğim karakterlerdendir. Ve listenin ikinci sırası tartışmasız kendisine aittir.

1 Numara: Saint Alcala (Seyyid Muradi) / Efsane


Aslında 1 numara için farklı düşüncelerim vardı ancak bu listenin tepesinde biri oturması gerekiyorsa Saint Alcala bu isimdir bence. Seyyid Muradi olarak tanıdığımız bu karakter ile tanışmam daha yeni oldu. Geç kalmış tanışmamız ardından kendisini oldukça fazla sevdim ve birkaç yazı okudum hakkında. Efsane’de3 yaptıklarına tam anlamıyla hayran kaldım. Bir assassin vari yaptıkları benim ona hayranlığımın temel noktasını oluşturuyor. Yol gösterici olması ve akılcılığı ise ondan etkilenmemin diğer noktaları.
Efsane’de amaç Kızıl Sakal’ı anlatmak olsa da Saint Alkala içinde başlı başına bir roman yazılması gerekir diye düşünüyorum.

Peki sizin en unutulmaz karakterleriniz kimler? Paylaşırsanız sevinirim.

06 KİTAP YORUMU - Hobbit

Cuma, Temmuz 10, 2015
hobbit yorumu, hobbit kitabı

Hobbit

Yazar :J.R.R. Tolkien
Çevirmen :Gamze Sarı
Yayınevi :İthaki Yayınları

Tolkien'in ünlü eseri, şimdi de Alan Lee'nin Hobbit için özel olarak çizdiği illüstrasyonlarla zenginleşti.
Bir İngiliz Edebiyatı Profesörü olan J.R.R. Tolkien bundan yaklaşık yetmiş yıl kadar önce dünyaya bir kitap hediye etti. Bu kitapla birlikte insanlar ilk defa hobbit denen ahaliyle karşılaşıyordu. Cücelerden bile kısa boylu, yemeye, içmeye ve eğlenmeye düşkün, iyi yürekli, mutlu ve kendi küçük köylerinde her tür maceradan uzak yaşayan bir ahaliydi hobbitler. Ta ki büyücü Gandalf onları ziyaret edene kadar. "Hobbit", diğer hobbitlerden aslında hiç de farklı olmayan bir hobbitin, Bilbo Baggins'in fantastik maceralarından oluşuyor. Bilbo Baggins, büyücü Gandalf ve cücelerle birlikte, cücelerin hazinesini kötü ejderha Smaug'dan geri almak için aslında hiç de istemediği bir yolculuğa çıkar. Ama yine de hobbitin içinde henüz keşfedemediği maceracı bir yan vardır ve yolculuk ilerledikçe Bilbo Baggins kendi cesaretinin ve gücünün farkına varmaya başlar.
Tolkien'in aslında çocuklar için kaleme aldığı "Hobbit", çok geçmeden yetişkinlerden, özellikle de 60'ların asi gençliğinden büyük ilgi gördü. Bunun üzerine Tolkien hobbitlerin, elflerin, cücelerin ve insanların goblinler, troller, kurtlar ve her tür kötü ve çarpık yaratıkla olan mücadelesini anlatmaya devam ederek "Yüzüklerin Efendisi"ni yarattı. Bugün "Hobbit"le birlikte "Yüzüklerin Efendisi" fantastik edebiyatın kült eserleri arasında yer alıyor.

Sayfa Sayısı: 312
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe

KİTAP YORUMU


Benim için geç kalmış bir okuma ile karşınızdayım. Maalesef “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinin ciddi bir taraftarı olmama rağmen Hobbit’i daha yeni okudum. Aslında uzun zamandır kitaplığımda yer almasına rağmen daha yeni fırsat buldum. Üzgün müyüm? Kesinlikle evet!
Gelelim asıl konuya; kitap hakkındaki görüşlerime. Bildiğiniz gibi Hobbit, Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin öncesindeki olayları anlatan bir kitap. Kitabın yazılma amacı bir çocuk kitabı olması ve olayların anlatımı da buna uygun olarak masalsı bir şekilde gerçekleştirilmiş. Ancak bu demek değil ki kitabı büyükler okuyamaz. Eğer ki Yüzüklerin Efendisi üçlemesini sizde benim gibi çok sevmişseniz bu kitabı kesinlikle okumanız gerekmekte.
Bilbo Baggins’in gençlik yıllarında geçen bu hikayede Biblo bir hırsız olarak hizmetlerini Thorin Meşekalkan ve arkadaşlarına sunmaktadır. Bu serüvenin başlangıcını elbette ki Gandalf yapmaktadır. Kendisinin Bilbo ile tanışıklık hikayesini de Hobbit içerisinde öğreniyoruz.
Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan ve diğer 12 cüce ile birlikte Yalnız Dağ’ı ve içerisindeki hazineleri ele geçirmek adına çok ciddi bir serüvene atılırlar. Ejderha Smaug ise çok ciddi bir engel olarak karşılarında durur. Elbette tek sorun  Smaug değildir ve bunu kitabı okuduğunuzda göreceksiniz.
Başlarından geçenleri burada ayrıntılı olarak anlatmak istemiyorum. Filmleri izlemişseniz bu konuda birazda olsa bilginiz vardır. Ancak kitap ile filmdeki olay örgülerinin tam anlamıyla örtüşmediğini belirtmek de fayda var. Benim gibi bazı beklentiler ile kitaba başlarsanız ciddi anlamda üzüleceğinizi belirtmek isterim. Filmde yer alıp kitapta yer almayan karakterlerin başında Legolas gelmekte. Kendisinden kitapta hiç bahsedilmiyor. Thranduil ise kitapta sadece Elf Kralı olarak geçmekte. Tauriel ve Kili’nin aşkı ise hiç hesapta yok.
Diğer farklılıkları ise şu şekilde sırlayabilirim;
  • Hobbit Kavuğu (Bilbo Baggins’in evi) filmden çok çok büyük ve lüks olarak anlatılmakta kitapta.
  • Gandalf’ın mavi şapkasından bahsedilmekte kitapta. Ancak filmlerin tamamını izlemiş biri olarak Gandalf’ın hiç mavi bir kukuleta taktığını görmedim.
  • Bilbo ve cücelerin fıçılar vasıtasıyla Orman Elfleri’nden kaçışını hatırlıyorsunuzdur. Film ile kitap arasındaki ciddi bir farkta burada yatmakta. İki anlatım arasında dağlar kadar fark var.
  • Filmde geçen Azog, Thorin Meşekalkan karşılaşmasında kitapta hiç bahsedilmemektedir.
Bu ve benzeri farkları sizde kitabı okuduğunuzda göreceksiniz. Ancak şunu unutmayın ki kitabın kesinlikle daha güzel olduğunu söylemem gerekiyor.
Sadece Kayseri şivesi ile konuşan Troller garibime gitti. O kadar kusur kadı kızında da olur J

Seçtiğim Satırlar

Bu kitaptan seçtiğim sözler ise şu şekilde;
  • Bir hobbit kavuğuydu ve bu da konfor demekti. (Sayfa 7)
  • İlerledikçe ne kadar az soru sorarsan başını belaya sokma olasılığında o kadar az olur. (Sayfa 53)
  • “Bir sakıncası yoksa nereye gittiği sorabilir miyim?” dedi Thorin Gandalf’a yan yana giderlerken,
“İleriye bakmaya” dedi beriki.
“Ya seni tam zamanında geriye döndüren neydi?”
“Arkaya bakmam” dedi Gandalf. (Sayfa 67)
·         Bir şey bulmak istiyorsan, aramak gibisi yoktur. (Sayfa 85)
·         “Hırsıs, hırsıs, hırsıs! Baggins! Nefret ediyoruss ondan, nefret ediyoruss ondan, nefret edeceğiss ondan sonsusa dek!” (Sayfa 127)
·         “Bir hobbit boyunda ve gece vakti kartal yuvasındaysanız, bir kartala küstahlık etmemeniz gerekir.” (Sayfa 157)
·         “Gün gelecek can verecekler ve ben geri döneceğim” (Sayfa 166)
·         Yine de elfdiler ve hala da öyledirler, bu da İyi Kimseler demektir. (Sayfa 238)
·         “Üstelik burada iplere gerek yok” dedi. “Bir kez içeriye getirilenlerin büyülü kapılarımdan kaçmasına imkan yoktur” (Sayfa 243)
·         Ama dağın görüntüsünden zerre kadar hoşlanmamıştı. (Sayfa 266)
·         Bir cücenin intikam için veya kendisine ait olanları geri almak uğruna nelere cüret edebileceği bilinmez. (Sayfa 280)
·         Cüceler kahraman değil, paranın değerini çok önemseyen, hesapçı bir halktır. (Sayfa 297)
·         “Asla canlı ejderhalara gülme, Bilbo, seni ahmak!” (Sayfa 317)

·         Savaşları anlatan bir sürü şarkı dinlediğimde yenilginin de şanlı olabileceğini anlamıştım. (398)

HOBBİT İÇİN DİĞER YORUMLAR


05 KİTAP YORUMU - Taht Oyunları

Pazartesi, Temmuz 06, 2015
taht oyunları kitap yorumu

Taht Oyunları


Yazar :George R. R. Martin
Çevirmen :Sibel Alaş
Yayınevi :Epsilon Yayınları

Yazların on yıllar, kışların bir insan ömrü sürebildiği diyarda, dehşetli ve soğuk zamanlar yaklaşmaktadır. Kışyarı'nın kuzeyindeki buzul topraklarda, Yedi Krallık'ı koruyan Sur'un ötesinde tehditkâr doğaüstü güçler toplanmaktadır. Savaşın tam ortasında, doğdukları topraklar kadar sert, boyun eğmez Starklar vardır. Acımasız soğuğun hüküm sürdüğü kuzeyden, uzak güneydeki sıcak zevk yurduna uzanan, leydiler, lordlar, savaşçılar, büyücüler ve katillerle dolu öykü, korkunç kehanetlerin işaret ettiği bir devirde başlamaktadır. Komplo, trajedi, ihanet, zafer ve dehşet dolu olayların ortasında Starklar'ın, dostlarının ve düşmanlarının kaderi bıçak sırtındadır. Hedef, en ölümcül savaş olan taht oyununda muzaffer olmaktır.

George R. R. Martin türünün sınırlarını zorladığı Taht Oyunları ile bir şaheser ortaya koyuyor. Dünyanın dört bir yanındaki fantastik edebiyat okurlarını kesinlikle memnun edecek epik serinin ilk cildi gizem, entrika, aşk ve macera dolu sayfalarıyla büyülüyor.


"Kendisinden her zaman en iyi işleri beklediğim George R. R. Martin beni asla şaşırtmıyor."
Robert Jordan

"Muhteşem bir öykü, muhteşem bir tarihi fantastik yapıt! Göz kamaştırıcı. "
Anne McCaffrey

"Muhtemelen gelmiş geçmiş en iyi epik fantastik eser. "
Marion Zimmer Bradle

"Döneminin başat fantastik kitabı Okumamak mümkün değil. "
The Denver Post

"George R. R. Martin en iyi bilim kurgu yazarlarımızdan. Taht Oyunları da onun en iyi kitaplarından biri. "
Raymond E. Feist

"Hem romantik hem gerçekçi. "
Chicago Sun-Times

Sayfa Sayısı: 850
Baskı Yılı: 2011
Dili: Türkçe

KİTAP YORUMU

Taht Oyunları 2011 yılında ikinci defa basılan bir kitap. Bildiğiniz gibi kitap dizinin yayına girmesi ile birlikte yeniden popüler olan bir eser. İlk basımda bildiğim kadarıyla yeterince ilgi görmemiş ve serinin devamı basılmamıştı. Ancak dizi ile birlikte tüm seri "epilson" tarafından basılarak Türk okurlara sunuldu. 
Kitabın konusu ile alakalı olarak fazlaca bir şey söylemek gerektiğine inanmıyorum. Bunun sebebi ise dizi nedeniyle hemen hemen herkes olayları az ya da çok biliyor. Ancak yinede hiç haberdar olmayan arkadaşlar için kısa bir özet geçelim; 

Bütün macera bu harita üzerinde geçmekte
Olayların temelinde Eddard Stark ve ailesi yer alıyor. Eddard Stark ve Kral Robert Baratheon küçüklüklerinden beri arkadaşlardır. Bir nevi kardeş diyebiliriz. Kral Robert, Eddard'ın kalesi olan Kışyarı'nı ziyaret ederek Eddard'ın (Ned) kral eli olmasını ister. Ned bu teklifi istemese de kabul eder ve 7 krallığın merkezine gider ve olaylar başlar. Oldukça onurlu bir adam Ned Stark, krallıktaki ayak oyunlarına ve entrikalara ayak uyduramaz ve neticede olanlar olur. Ned'in başına gelenlerde doğruyu bulma arzusu kadar kardeşi gibi sevdiği Kral Robert'ın karısı Cersei Lannister'in de payı büyüktür. (Kitabı okumayanlar için ne olduğunu söylemek istemedim)
Ned Stark'ın başına gelenler sonrası oğlu Robb Stark, kuzeyin lordları ile babasının yardıma koşmaya niyetlenir. Bunda belli bir oranda da başarılı olur. Ned Stark ile krallığa giden kızları Sansa ve Arya Stark'ın başına ise gelmeyen kalmayacaktır elbette. 
Ned'in diğer yasal varisleri olan Brandon ve Rickon ise Kışyarı'nda bambaşka işler peşindedir. Kafalarında başka sorular vardır ve inatla cevap ararlar. 
Ve elbette Taht Oyunları' fanlarının hayranı olduğu Jon Kar var birde. Kendisi amcası Ben Jen gibi tüm hayatını Sur'a adar. Ancak bu karar ona onur ve onursuzluk arasında bazı seçimler yapmaya zorlayacaktır. 
Diğer tarafta ise Targaryenlar bulunmakta. Hanedanın son üyeleri Prens Viserys ve Prenses Daenerys (Dany) hakları olduğunu düşündükleri tahtı ele geçirmek için farklı yollara girer. Aslında Prenses Dany Fırtanadadoğan abisinin zorlamaları ile bu sevdanın peşine düşer. ancak kader ağlarını örer ve demir taht için Dany, Viserys'dan daha çok tahtı istemeye başlayacaktır. Dany Fırtınadadoğan'ın bir diğer ismi ise Ejderhaların Annesi'dir. Sebebini kitabını okuduğunda göreceksiniz. 

Kısaca kitabın ana hatları bu şekilde. Aslında üstün körü bir geçiş yaptım ki kitabı okumayan ve dizi ile hiç tanışmamış arkadaşlara olay örgüsü hakkında bir spoiler vermiş olmayayım. 
Diziyi son karesine kadar defalarca izlemiş biri olarak kitabın çok daha güzel olduğunu söylemem gerekiyor. Eğer ben diziyi izledim şimdi o kadar sayfa kitabı okumaya ne gerek var diyecek arkadaşlar varsa bu fikirlerinin yanlış olduğunu bilmelerini isterim. 
Hem diziyi izlemiş hemde kitap serisine başlamış biri olarak dikkatimi çeken unsurlar ise şu şekilde; 
  • Kitapta karakterlerin yaşları diziye göre bir hayli düşük. Aslında bu konuda bilgi sahibiydim ancak kitabı okurken dizi sahneleri ile eşleştirme yapmaya çalıştığımda görüntülerin tam anlamıyla yerlerine oturmadığını belirtmem gerekiyor. 
  • Birçok karakter hakkında ki fikrim değişmedi. Sadece Brandon Stark ve Tyrion Lannister karakterleri diziye göre daha sempatik geldi diyebilirim.
  • Eleştirildiği kadar cinsellik içermediğini söyleyebilirim.Sadece Dany'nin olduğu bölümlerde bir tık fazla kadınlık ön planda. 

Seçtiğim Satırlar

Bu ve bundan sonraki kitap yorumlarımda seçtiğim satırlar başlığıyla sıkça karşılaşacaksınız. Kitap içinden hoşuma giden bölümleri burada paylaşacağım. Mümkün olduğunca spoiler içermeyecektir. Ancak yinede kitabı okumayan arkadaşlar bu satırları okumamakta özgürdür.

  • Tyrion Lannister "Neden böyle konuşup beni yaralıyorsun Jamie Ailemizi ne kadar sevdiğimi bilirsin. "
  • Kral Robert "Peki sence ne kadar masum kalacak. Bu çocuk er ya da geç bacaklarının arasını açacak ve benimle uğraşacak yeni ejderha eniklerini doğuracak". 
  • Kuzey sonsuza kadar uzuyordu
  • Üç ulu canavara tanrıların adını vermişti ozanlar. Balerion, Meraxes,  ve Vhaghar
  • Catelyn Stark  "Ve sonra ne göreceksek, göreceğiz." 
  • Brandon Stark "Bir adam korkusuna rağmen cesur olamaz mı?" dediğini duydu kendi sesinin. Ve babası cevap verdi; "Bir adamın gerçekten cesur olabileceği tek andır korktuğu an."
  • Sur, Kral Yolu'ndan ilk kez göründüğünde, "İnsan eliyle yapılmış en büyük yapı" demişti Benjen Stark, Jon'a. "Ve hiç şüphesiz en işe yaramayanı"diye eklemişti Tyrion Lannister sırıtarak. 
  • Ned Stark Yavruları ilk bulduklarında Jon ne demişti? "Bu yavrular sizin çocuklarınız tarafından sahiplenilmek için doğmuş."
  • Doreah "Bir gün gökteki bu ayda güneşe yaklaşıp çatlayacak ve ejderhalar geri dönecek."
  • Serçeparmak keçi sakalına dokundu. "Çok ağır öğreniyorsunuz Lord Stark" dedi. "Bana güvenmemek atınızdan indiğiniz andan itibaren yaptığınız en akıllaca şeydi"
  • Ned'in kafası zonkluyordu. "Neden? Neden şimdi? Jon Aryn on dört yıldır Kral Eli'ydi. Ne yapıyordu ki onu öldürmek zorunda kaldılar?" "Soru soruyordu" dedi Varys kapıdan çıkarken.
  • Tyrion Lannister "Bana inanır mısınız bilmem Leydi Stark ama ben aileme karşı bahse girmem."
  • Desmond "Sihirbazlar da diğer insanlar gibi başını kestiğinde ölür."
  • Fatih Aegon "Bir kral asla rahat oturmamalıdır."
  • Cersi Lannister "Taht oyunlarını ya kazanırsın, ya ölürsün. İkisinin arası yoktur."
  • "O ejderha değidi" diye düşündü Dany, garip bir şekilde sakindi. "Ateş ejderhaları öldürmez..."
  • Benjen Satrk "Surda sadece hak ettiklerine sahip olur insan"
  • "En azından bir gün için korucu oldum"diye düşündü Jon "Ne olursa olsun bunu benden alamazlar"
  • "Şu halimize bak Ned" dedi Robert "Tanrılar! Biz bu hale nasıl düştük. Sen buradasın ve beni bir domuz öldürdü Biz birlikte bir taht kazanmıştık"
  • "Yapayalnızdı" diye düşündü Jon "Sürüdekilerden ayrıydı. Farklıydı. O yüzden uzaklaştırıldı."
  • Üstat Luwin "Biz... Biz onun yüzünü çok iyi tanıyan bir taş oyma ustası bulmalıyız..."
  • Sansa Stark Bütün yapası gereken onu itmekti. Tam orada duruyordu, tam oracıkta. Solucan dudaklarıyla Sansa'ya gülümsüyordu. "Yapabilirsin" dedi kendine. "Yapabilirsin. Hemen şimdi yap." Onunla birlikte aşağı düşebilirdi. Umurunda değildi. Hiç umurunda değildi.

TAHT OYUNLARI İÇİN DİĞER YORUMLAR


Blog Keşif Etkinliği

Cumartesi, Temmuz 04, 2015
sizleriizliyorum.blogspot.com.tr yani Gece Kuşu'nun Blog Keşif Etkinliği'ne destek vermemek imkansızdı ve kendimi durdurmuyorum tabii ki. Sizde bu etkinliğe katılmak istiyorsanız GFC takibe alarak yorumlara blogunuzu tanıtan küçük bir yazı yazmanız kafi. Etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
Blogger tarafından desteklenmektedir.