MİM 5 : Kimdir bu Cahil Okur?

Perşembe, Haziran 23, 2016
MİM, Kimdir bu Cahil Okur,
Cahil Okur’dan selamlar…

Sevgili Serhat Ocak kardeşimin beni bir hayli zaman önce mimlediği lakin yoğun gündem nedeniyle bir türlü başına oturamadığım Mim yazım ile karşınızdayım. Öncelikli olarak kendisinden özür dileyerek bu Mim yazısına başlamak istiyorum;

“Serhat kardeşim gecikme için özür dilerim, son Mim yazısındaki küçük iğnelemen neticesinde artık bu yazıyı geciktirmemem gerektiğini anladım :D Umarım beni affedersin.”

Lafı fazlaca uzatmadan hadi hemen Mim yazısına geçelim.

BEN KİMİM?

Aslında bu sorunun cevabını hakkımda kısmında kısa da olsa anlatmıştım. Şimdi olayı bir daha detaylandırıp anlatalım ki gecikmeyi de bir nebze olsun affettirebililelim. Bendenizin gerçek adı; bir çoğunuz aslında biliyor ama, Nihat Erdoğan.

Egeli bir adamım. Ege deyince herkesin aklına İzmir gelir ama ben Manisalıyım, Manisa’nın en kuzey ilçesi olan Soma’da doğdum. 1987 doğumlu bir yaz çocuğuyum. Bizim buralarda yaza yaz demezler; “of piştim” derler.  İşte öyle bir zamanda Ağustos ayının 5’inde dünyaya gelmişim. 3 kardeşin en büyüğü olarak…
MİM, Kimdir bu Cahil Okur,


Ne güzel bir tesadüftür ki annem doğum zamanı hep şu şekilde anlatır; “Kurban Bayramı’nın ilk günüydü, insanlar namazdan çıkarken sen doğdun.” Kurban Bayramı’nda doğmanın neticesinde de ebe tarafından da göbek adı olarak “Kurban” ismi koyulan bir adamım.  Bedişim (annem) öyle anlatıyor en azından.

İlk okulu baya bir farklı okullarda farklı hocaların ellerinde tamamladım. 5 yıllık ilköğretim hayatımı M. Akif Ersoy İÖO, Kurtuluş İÖO, Merkez Maden İÖO ve Canlar İÖO’da tamamladım. Orta okulu da yine Canlar İÖO okudum. Liseyi ise “Ben öğretmen olmayacağım, istemiyorum öğretmen olmak” diyerek Rıfat Dağdelen Anadolu Lisesi’nde okudum. Hangi akla hizmet bu işi yaptığımı bilmiyorum.

Üniversite sınavına iki kez giren o güzel insanlardan biri de benim. İlkine ne yazık ki başaramadım. İkinci yılda aklımdaki bölüm için biraz ders çalışmaya çalıştığım doğrudur ve Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Lisans Bölümü’ne kaydımı yaptırdım. Üniversite hayatımın nasıl geçtiğini hep aynı kelimeyle anlatırım ben; “Çalışarak”

MİM, Kimdir bu Cahil Okur,

Gerçekten de üniversite hayatım boyunca da Selçuk Üniversitesi Televizyonu’nda çalıştım. İşe Yayın ekibinde kameraman olarak başladım, sonrasında Spor Servisi’ne dahil oldum ve kariyerimi burada devam ettirdim. Önce kameramanlık, sonra muhabirlik ve kurgu ve neticesinde de bölüm şefi olarak ÜnTV’deki kariyerimi sonlandırdım.

MİM, Kimdir bu Cahil Okur,

MİM, Kimdir bu Cahil Okur,

MİM, Kimdir bu Cahil Okur,



Okul bitince de çalışmaya 1 hafta ara ardından hemen başladım. Konya Postası ve Merhaba Gazeteleri spor servislerinde çalıştım. Radyo sunuculuğu, Tv Program yorumculuğu, Program yapımcılığı ve Dergi Editörlükleri de bu süre zarfında uğraştığım işler oldu. Spor Gazeteciliği yaptığım dönemde yaklaşık olarak bin kadar futbol maçını canlı olarak takip ettim sanırım. Kimisinde foto muhabiri olarak, kimisinde kameraman olarak, kimisinde ise muhabir olarak görev yaptım. Konyaspor’un tarihindeki 3 şampiyonluktan 2’sinde saha içindeydim ve o heyecanı sizlere anlatamam. Benim için hep özel kalacaklar.
MİM, Kimdir bu Cahil Okur,

10 yıllık bir gazetecilik hayatı ardından ise ailevi bazı durumlar nedeniyle Soma’ya geri döndüm. Burada esnaflık yapıyorum. İyi ki de dönmüşüm diyorum. Elbette o günleri özlesem de bu gün annem ile bir aradayım ve onun varlığı her şeyin üstünde benim için. Ve elbette kardeşlerim Ferhat ve Serap birde yengem Elif… Ailemle olmak beni her zaman güçlü hissettirmiştir.
MİM, Kimdir bu Cahil Okur,

KİŞİSEL ÖZELLİKLERİM

Aslında öyle çokta üstün bir adam falan değilimdir. Sıradan sade bir kulum. Kişisel özellik olarak sizlere bana göre olumlu ve olumsuz yanlarımı şöyle sıralayabilirim;

Olumlu Özellikler

-          Karar Verme: Karar verdim mi bundan pek geri dönmem. Bu huyumu seviyorum. Karar vermeden önce çok düşünürüm ama bir şeye olumlu veya olumsuz karar verdi mi de bunu bir şekilde hayata geçiririm.
-          Pişman Olmama: Bu güne kadar yaptığım hiçbir şey için “keşke” demedim. Bu hata yapmadım demek değil. Yapsam bile bunun bana katkısını görmeye çalıştım.
-          Çalışmaktan Yılmama: Bir işe girdiğimde en iyisini başarabilmek adına elimden geleni yaparım. Çalışmaktan yılmam.
-          Fedakarlık: Bunu nasıl anlatmak gerekir bilmiyorum. Konu sevdiklerim ise bu ailemde olur, dostum saydığım insanlarda, onların yararına olan bir şey benim zararıma  olsa bile bundan vazgeçmem. Kendimden önce onları tercih ederim. Zaman zaman bunun zararlarını görsem de bu huyumu seviyorum. Onlar buna değer.

Olumsuz Özellikleri
-          Kırılganlık: Ne yazık ki böle kötü bir huyum var ve bazen bunu çok abartıyorum. Küçük laflara takık bir adamım. Çabuk somurturum.
-          Dağınıklık: Bence dağınık bir adam değilim ama annem öyle olduğum konusunda ısrarcı :D
-          Sinir: Sinir halinde yanımda pek insan bulunmasını istemem. Çünkü bazen sınırı gerçekten aşıyor ve normalde demeyeceğim sözler söylüyor, yapmayacağım işler  yapıyorum. Genelde böyle durumlarda inanlardan uzaklaşmayı tercih ederim huyumu bildiğimden.

HOBİLERİM

Kitap okumak kesinlikle ilk ve en önemli hobim.Hobiden de ziyade artık benim için bir hayat tarzı. Halen okumadığım yüzlerce kitap olsa da kendimi iyi okurların arasında görüyorum.

Blog yazmak ise diğer bir hobim. Buradaki arkadaşlarımı seviyorum. Gerçekten insanların halen çıkarsız olarak birbirlerinin sözlerine değer verebildiklerini bana kanıtlayan bir ortam burası.

Puzlle yapmak ise sayabileceğim diğer bir hobimdir. Ciddi anlamda uzaklaşmış olsam da büyük bir arşivi geride bıraktığımı söyleyebilirim.

MİM, Kimdir bu Cahil Okur,

Atkı koleksiyonu yapmak ise diğer bir hobim. 4 büyük takım dışındaki tüm Anadolu Kulüpleri’nin atkılarını biriktiriyorum. Bu benim için özel bir uğraş ve mesleki bir hastalık da diyebilirim. Halen istediğim seviyede olmasa da atkı koleksiyonuma devam ediyorum. Bunların yanına çeşitli forma ve bereler de ekliyorum.

MİM, Kimdir bu Cahil Okur,


Motosiklet ile sürüş ise son zamanlardaki hobim. Yeni bir motosiklet aldım ve onunla gezmeyi çok seviyorum. İşim biraz müsaade etmiş ola çok farklı planlarımda var bu noktada….

BİTERKEN…

İşte böyle bir adam Cahil Okur… Kendini ifade etme noktasında sıkıntı çeken bir adamım ama umarım olmuştur. Benim Mimlediğim isimler ise şu şekilde;


Yapmayan ve unuttuğum arkadaşlar kendilerini de eklenmiş saysınlar lütfen!


Hoşçakalın…

49: KİTAP YORUMU : Kafes

Çarşamba, Haziran 22, 2016
Kafes, Sakın Gözlerini Açma, Josh Malerman, 9786053754718, Bird Box, Aslı Dağlı, İthaki Yayınları, Roman, Edebiyat, Korku-Gerilim, Kitap Yorumları,

Kitabın Adı: Kafes - Sakın Gözlerini Açma
Yazar: Josh Malerman
Baskı Tarihi: Ağustos 2015
Sayfa Sayısı: 336
ISBN: 9786053754718
Orijinal Adı: Bird Box
Çeviri: Aslı Dağlı
Yayınevi: İthaki Yayınları
Kitabın Türü: Roman, Edebiyat, Korku-Gerilim

KİTAP HAKKINDA


2014'ün en çok ses getiren, haftalarca kendi türünde Amazon'da 1 numarada kalan, 16 ülkeye satılan ve Universal Studios'un film haklarını aldığı Kafes, şimdi Türkçe çevirisiyle raflarda!

This Is Horror Ödülü - En İyi Roman
Michigan Notable Book Ödülü
Bram Stoker Ödülü - En İyi İlk Roman Finalisti
Goodreads En İyi Korku Romanı Finalisti
James Herbert Korku Ödülü Finalisti
Shirley Jackson Korku Ödülleri Finalisti

"Bir oturuşta ve parmakların arasındaki çıtırtılar hissedilerek okunması gereken bir kitap. Buna benzer bir korku öyküsü şimdiye kadar hiç anlatılmadı. Josh Malerman bu işi biliyor."
-Hugh Howey-

"Çok iyi, çok başarılı ve doğrudan yazılmış büyük bir takdirle okuduğum çarpıcı bir roman. Josh Malerman, işini hızlı konuşan ve ne yaptığını bilen bir meleğin edasıyla yapıyor."
-Peter Straub-

"Tüyler ürperten bir ilk kitap. Malerman okuyucuyu soğukkanlı ve acımasız anlatımıyla diken üstünde tutuyor. Hitchcock'un Kuşlar'ı, Stephen King'in en iyi işleri ve Jonathan Caroll'la karşılaştırılmayı hak eden sarsıcı bir macera."
-Kirkus Reviews-

"Stephen King hayranları bayılacak."
-Publishers Weekly-

Dışarıda bir şey var…

Görülmemesi gereken korkunç bir şey… Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor.

Malorie ve iki çocuğu, olayların başlangıcından beş yıl sonra hayatta kalmayı beceren bir avuç insan arasındaydı. Nehrin kenarındaki terk edilmiş bir evde çocuklarıyla yaşayan Malorie, ailesinin güvende olabileceği bir yere gitmenin hayalini kuruyordu. Fakat onları bekleyen yolculuk tehlikelerle doluydu. Tek bir yanlış hamle ölümlerine yol açabilirdi. Ve onları takip eden bir şey vardı.

Bu bilinmeyene doğru gözbağının karanlığında yaptığı yolculukta Malorie sık sık geçmişi hatırlıyordu. Bilinmez tehlikenin karşısında bir araya gelerek hayatta kalmaya çalışan, kendisini de aralarına kabul ederek onu da kurtaran ev arkadaşları teker teker aklına geliyordu: Bir zamanlar yabancı olan bir grup insanın birer birer kapısını çaldığı evde kurdukları ortak hayat... Ancak sağ kalan ve kapılarını çalan insanlar arttıkça ortaya yüzleşmeleri gereken bir soru çıkmıştı: Herkesin aniden delirdiği bir dünyada kime güvenilebilirdi?
(Tanıtım Bülteninden)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese selamlar…

Dağınık Anne’min ısrarları ve benimde merakım neticesinde Kafes okuması sona ermiş durumda. Lafı çok fazla uzatmadan hemen yoruma geçeyim.

  1. İçerik Yorumu

Bendeniz ne korku ne de gerilim filmi izlemekten hoşlanmayan, bunu istese de başaramayan bir adamım. En son sanırım “Teksas Katliamı” isimli filmi izlemiştim bu dalda ki onda da 3 arkadaştık ve filmle dalga geçe geçe zaten korku-gerilim oldu komedi… Bu nedenlerle kitabı okumayı bir hayli erteledim. (Bu itiraf aramızda kalsın olmaz mı?)

Josh Malerman’ın Türkiye ziyaretini sosyal medyadan takip ettiğimden beri bu adamın nasıl olurda korku-gerilim yazdığını anlayamamıştım. Ama kitabı okuyunca korku-gerilimin hakkını verdiğini söylemeliyim.

Malorie’nin başından geçenler gerçekten büyük bir kaos olarak nitelendirilebilecek olaylar. Kitabı okurken bazen “ben olsam ne yapardım” diye düşünmedim değil. Lakin buna cevap vermek oldukça zor ve imkansız. O durumda olmayı da hiçbirinizin istemeyeceğinden eminim.

Konu hakkında detaya girmeyi sevmediğimi takipçim olan arkadaşlar bilir lakin burada kısaca bahsetmek gerekirse, o yaratıkların ne olduğunu gerçekten merak ediyorum. Ve neden görüldüklerinde insanlara o yaşananlar oluyor? Kafanızda nasıl bir canavar canlandı okuyan arkadaşlarla bunu tartışmaktan zevk duyarım.

Kitapta okuduğunuz diğer kitaplardan farklı olarak bir kahramanın gerçekten ön plana çıktığını göremeyeceğinizi belirtmek isterim. Kişilerden çok olaylar sizi kitaba bağlayan unsur olacaktır. Bu nedenle de kitap bittiğinde “Şu karakterden ayrılamadım, şu karakterle yollarımız umarım tekrar kesişir” gibi durumlar yaşamayacağınızı şimdiden söyleyeyim.

İçerik anlamında söyleyeceğim son şey ise kitabın finali hakkında. Kitap için son zamanlardaki okuduğum en güzel kitap demiştim sosyal medyada. Bunun sebebi kesinlikle kitabın sonudur. Ve inanıyorum ki bu kitabın devamı gelecektir. Sonuçta o yaratıkların sonunun ne olacağını merak eden insanlar olabilir!! (Ben, ben, ben, ben ve yine ben.)

  1. Yazım Dili Yorumu

Josh Malerman’ın ilk kitabı Kafes. Bu anlamda anlatım tarzının acemiliğine rağmen oldukça iyi olduğunu belirtmek isterim. Aslı Dağlı’nın çevirisi de bunda kesinlikle etkili bir unsur. Türkçeleştirme oldukça başarılı, konu anlatımı akıcı ve kendine bağlayan bir yapıya sahip.

  1. Yapısal Yorum

İthaki’nin kapak ve kitap tasarımlarını son zamanlarda çok beğeniyorum.Benim gençliğimdeki İthaki ile şimdiki arasında ciddi oranda olumlu anlamda değişim var. Önceleri buna pek dikkat etmeyen bir okuyucu olsam da şimdilerde benim için önemli bir konu yapısal durumlar.

Kitap içerisinde tashih gerektiren birkaç kelime dışında bir baskı hatası görmedim. Bu anlamda da İthaki’yi tebrik ederim.

SEÇTİĞİM SÖZLER


"Sorun" her ne olursa olsun kişinin bir şeyler görmesiyle başlıyordu. (Sayfa 35)

Yaratıklar... sonsuzluk... algımızın da bir sınırı var Malorie... bu şeyler... onlar algımızın ötesinde... üstünde... onları anlayamıyoruz... onları... (Sayfa 58)

"Biliyorsun, zaman bir yerden sonra anlamını yitiriyor. Ama eskiden yaşadığımız hayatı bize anımsatan tek şey o."
"Akıp giden zaman mı?"
"Evet. Ve onunla ne yaptığımız." (Sayfa 63)

Dört yılı aşkın süredir ona musallat olan şeyler, yaratık değildi. Bahçelerde yaşayan sümüklüböcekler yaratıktı. Kirpiler birer yaratıktı. Ama perdelerle örtülü pencerelerin arkasında pusu kuran ve onu gözlerini bağlamak zorunda bırakan şeyler, böcek ilaçlarının yok edebileceği türden değildi. (Sayfa 67)

Bebeğiniz sandığınızdan daha zekidir. (Sayfa 103)

Gözlerinizi açamadığınız bir dünyada sahip olmayı umut edebileceğiniz tek şey bir göz bağı değil miydi?  (Sayfa 137)

Eğer karşımızdaki, beynimizin algılamakta zorlandığı bir tür yaratıksa bunu hak ettik demektir. Kendimi bildim bileli aptallığımız yüzünden sonumuzun geleceğini düşünürdüm.  (Sayfa 137)

Dört yıl boyunca bekledin çünkü bu yolculukta, aklını kaçırmış insanların ve kurtların kol gezdiği, yaratıklar tarafından kuşatılmış bu nehirde dört yıldan daha uzun bir süredir yapmadığın bir şey yapmak zorunda kalacaksın.
Bugün gözlerini açmak zorunda kalacaksın.
Hem de dışarıda.  (Sayfa 176)

Bunu yapabilirsin. Çünkü bunu yapmaya mecbursun. (Sayfa 176)

Göz bağına uzanırken Malorie'nin tek yapabildiği umut etmekti. (Sayfa 219)

Her şey birbirini takip etti, her adım bir sonrakinin habercisiydi. Çünkü tembellik etmedik. Risk aldık. (Sayfa 224)

Köpeklerin bağışıklığı yok. Onlar da akıllarını kaçırabiliyor. (Sayfa 233)


İnsanoğlu aslında korktuğu yaratığın ta kendisidir. (Sayfa 238)

ÖNEMLİ NOT: Kitap çekilişi için katılımlar devam ediyor. 50. Kitap yorumunun yayınlanması sonrası çekiliş tamamlanacak. Küçük bir hatırlatma yapmış olayım. Çekiliş için buraya tıklayınız. 

Game Of Thrones 6. Sezon / 9. Bölüm İncelemesi

Pazartesi, Haziran 20, 2016
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 9. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum
Cahil Okur’dan herkese selamlar…

Bugünkü İzmir seyahati nedeniyle ne yazık ki bölümü biraz geç izledim. İzlemem ardından ise işte karşınızdayım.

“Piçlerin Savaşı” bölüm adıydı.  Lakin önceliğimiz Daenerys Targaryen olacak. Beklediğimiz gibi geçen bölüm Drogon ile geri dönen Daenerys, yine Drogon ile birlikte efendilerin sonunu getirdi. Bu noktada Rhaegal ve Viserion’un kapıyı kırarak çıkmalarına bir anlam veremedim ama olsun. (Neden daha önce değil de, Drogo saldırıya geçtiğinde kapıyı kırdılar ve çıktılar. )
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 9. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 9. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Gemilere ihtiyacı olan Daenerys, sadece bir gemiyi yakarak savaşı kazandı. Bu arada efendilerin sonunu hazırlayan repliklerin klişe olduğundan bahsetmek bile istemiyorum :D Gerçekten çok basit bir konuşma geçti ve Gri Solucan iki efendiyi öldürdü. Kalan efendi ise olanları diğerlerine anlatması için canlı bırakıldığı Tyrion tarafından vurgulandı.

Buradaki savaşın biraz daha “kıyım” tadında olduğu aşikar ve bana tam bir zevk verdi diyemeyeceğim. Ben Drogon’un ortaya çıkması ardından efendilerden en azından birini yemesini beklemiştim. Lakin olmadı. Bu anlamda bölümün bu kısmı benim için kalan bölümlerle aynı kalitesizlikteydi.

Greyjoylar ile Daenerys arasındaki konuşma güzeldi. Beğendiğim bir kısım oldu. Özellikle Ejderhaların Annesi’nin salonda bulunanların babaları hakkında söyledikleri önemliydi. Yara ile olan el sıkışmalarında ki çekimserliğe ise anlam veremedim ama Euron’un işi bu ittifak sonrası oldukça zor. Diğer taraftan demir Adaları’n halkı Daenerys’in kurallarına ne kadar uyar gerçekten bilmiyorum. Bu da Yara adına bir handikap olacağı aşikar

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 9. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Gelelim bölümün asıl olayına. Kışyarı yeniden Starkların oldu lakin, bu savaş sırasında Jon’un bu kadar pasif ve başarısız gösterilmesinin sebebi ne acaba? Taht Oyunları’nda aklnı kullanan tarafın Sansa olduğunu bu kadar vurgulamaları acaba Jon’un piç olmasıyla ve Kışyarı Lordu olma hakkına sahip olmamasıyla mı alakalı. Ramsay Bolton da karşılaşmalarında inatla “piç” diye Jon’a seslendi. Sansa’nın Serçeparmak ile olan ittifakı neticesinde Kışyarı’nın alındığını düşünürsek, Sansa’nın ilerleyen sezonda Kışyarı’nın hükümdarı olmaya çalışacağı aşikar.

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 9. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Savaş sahnesi sinematografi açısından oldukça güzel ve görsel bir şölen tadındaydı. Lakin yinede şu boş yere kılıç sallayan adam gözünüzden kaçmamıştır sanırım. Ölülerin tepesinde boş yere kılıç sallayan adamdan bahsediyorum. Sanırım eklenmesi gereken düşmanları eklemeyi kurguda unutmuşlar. 
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 9. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum


Ve ölümünü merakla beklediğim lakin dizi senaristlerinin ölümü noktasında beni şaşırtmadıkları Ramsay Bolton artık aramızda değil. Hem de kendi köpekleri tarafından yenilerek aramızdan ayrıldı. Beklediğim bir sondu. Daha farklı ve ters köşe olan bir son beni daha çok mutlu ederdi ama Ramsay’in ölümünün güzelliğini bu bile bozamaz benim adıma.

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 9. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Sonunda Kışyarı’nda yeniden Stark Kurdu dalgalanıyor. Lakin hayatta kaldığından emin olduğumuz son kurt Hayalet halen ortada yok. Hayalet nerede bileniniz var mı?

Bu bölümde kaybettiklerimizden de kısaca bahsedelim. Ricon Stark  artık aramızda değil. Beklediğimiz bir ölümdü. Jon’un tuzağa düşmesine sebep vermesi ise tek şaşırtan olay oldu. Bu arada Sansa’nın Ricon’dan bu kadar çabuk vazgeçmesine ne diyorsunuz?

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 9. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Ve Wun Wun da artık aramızda yok. Hodor ardından ne dediğini anlamadığımız lakin hep imdadımıza koşan bir arkadaşı daha sonsuzluğa uğurladık. Wun Wun için herkes aynı tweeti atmış, “Kapıyı tutarken öleni unutmadığımız gibi, kapıyı açmaya çalışırken öleni de unutmayacağız.”

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 9. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum


Benden şimdilik bu kadar. Bu bölüm 10 üzerinden 7 alır. Halen bu sezondan mutlu değilim. 
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 9. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum
Bu fotoğrafa ayrıca bittim. Bizim insanımızın müthiş yeteneği :)

Game Of Thrones 6. Sezon / 8. Bölüm İncelemesi

Pazartesi, Haziran 20, 2016
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 7. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum
Cahil Okur’dan herkese selamlar…

Bu diziye hayranlığım her geçen gün artıyor. Sürekli daha ne olabilir derken beni şaşırtmayı başarıyorlar. Dizi yazarlarına her bölümde tekrar tekrar hayran kalıyorum.
.
.
.
.
.
.
.
Bunları demeyi çok ama çok istesemde ne yazık ki, bu sezon gerçekten dizi canımı sıkıyor. Her bölümde tamda beklenilenin olması gerçekten sizlerinde canını sıkmıyor mu? Benim haddinden fazla canımı sıkmaya başladılar ki, bu anlamda forumlara bakıyorsanız birçok insanın diziyi bırakma noktasına geldiğini sizlerde göreceksiniz.

Disko Kralı'nda Lost ile ilgili VTR'yi de burda anmak lazım



Bu küçük haykırış ardından geciken (Bir hayli geciken yeni bölüm sabaha yayında olacak çünkü.) 8. bölüm yorumuma geçeyim hemen.

8. bölümde beni en çok güldüren kısımlar Sandor Clegane’in idam sahneleri oldu. Bayraksızlarla yaptığı görüşmede oldukça güzeldi lakin, nedenini anlamadığım o nehre işeme sahnesini ayan beyan göstermeleri beni biraz rahatsız etti açıkçası.

Arya’nın şu sarı kadına yaptıklarına gerçekten sevindim. Lakin nedense bu merakla beklenen karşılaşmayı göstermekten kaçındılar. Dizinin beklide bu sezon en çok beklenen karşılaşmasıyken neden bunu yaparlar ki?

Arya tapınağa geri dönerek artık eve döneceğini söylüyor. Arya ile Sandor’un yeniden karşılaşacakları yönünde ciddi şüpheler var ve bende bunun mümkün olduğunu ve olması gerektiğini düşünenlerdenim.

Diğer taraftan sevgili Karabalık’a veda ettik. Bu sezon geri dönmesi en çok beklenen isimlerden biri de kendisiydi. En azından benim için güzel karakterlerden birisiydi. Onunda ölümüne şahit olamasak da canlı kaldığı kanısında değilim.

Brienne ve Jamie arasındaki vedalaşma sahnesinden sizde etkilenmediniz mi? Bir de şu çadırda yapılan konuşmadan. Bu ikilinin birbirine karşı boş olmadığı aşikar lakin, bir arada olmaları da imkansız. Bunu hepimiz biliyoruz, dizi senaristlerinin de bu sezon tahminleri boşa çıkarmadığını düşünürsek bir araya gelemeyeceklerini söylemekte sakınca yok.

Edmure’da kısaca değinmek istiyorum; bu arkadaşın karaktersizliğini zaten biliyordum da insan askerlerine kaleyi teslim etme emri verir mi? Gerçekten çapının adamı değilmiş, Nehirova’yı Catelyn inanın ki Edmure’den daha iyi yönetirdi. Karabalık’ın da bu kanıda olacağından eminim.


Hazır Catelyn demişken bir konuya daha değinip yorumu sonlandıracağım. Lady Stoneheart konusundan haberdarsınızdır sanırım. Dizi takipçilerin merakla beklediği konulardan biri. Sezon finalinde Catelyn Stark’ı Lady Stoneheart olarak görüp gelecek sezonu beklemeye geçeceğiz. Benim tahminim bu yönde. 

Game Of Thrones 6. Sezon / 7. Bölüm İncelemesi

Perşembe, Haziran 09, 2016
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 7. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum,
Cahil Okur’dan herkese selamlar…

Sezonun sonuna adım adım gelirken halen istediklerimin gerçekleşmemiş olması beni ciddi bir bunalıma sokmuş durumda. Bu nedenle bu bölüme bir inceleme yazıp yazmama noktasında çok gidip geldim açıkçası.  Bu diziye neler olduğunu biri bana açıklarsa bek bir mutlu olacağım.  Hayıflanmayı daha da uzun cümlelerle anlatıp sizi sıkmak istemiyorum. O yüzden hemen bölüm hakkında kısaca aklımdan geçenleri sizlerle paylaşacağım.

Öncelikli olarak Tazı’nın geri dönüşü beni oldukça mutlu etti. Bu adamda her ne kadar bir “kötü” olsa da iyi olan kötülerden. Arya ile yeniden bir araya gelmesini ve yollarına birlikte devam etmeleri beni oldukça mutlu eder. Bu arada adam nirvanaya uylaşmaya çalışırken “Kardeşlik” üyelerinin bu yaptığı yenilir yutulur cinsten değil maalesef.  Forumlarda birçok insan “Kızıl dine mensupların böyle şeyler yaptıklarını hiç görmemiştik” diye hayıflananlar olsa da “Kardeşlik” in pek de öle dinle alakalı bir durumları olmadığını kitapları okuyanlar bilir. Sadece liderleri tam anlamıyla bu dine bağlı ve onun nedeni de ölüp ölüp geri döndürülmesiydi.

Kraliçe Margaery’nin şu sahte inanmışlık durumu yavaş yavaş son buluyor. O kraliçe tacını giyene bir şeyler oluyor ki Margaery’de tıpkı sevgili kayınvalidesi Cersei gibi inançtan intikamı kötü bir şekilde alıcak gibi görünüyor. Büyükannesine verdiği hanedan simgesi çizili kağıt aslına kim olduğunu unutmadığını gösterir nitelikte. Yüksek Bahçe’nin sözünün “Growing Strong” olduğunu hatırlatarak Margaery’den korkmamız gerektiğinin altını bir kez daha çizmiş olalım.

Starklar yada daha doğrusu Starklardan geriye kalanlar yeni bir ordu oluşturmanın peşinde. Lakin bunda ne kadar başarılı oldukları tartışılır. Mormont’lar kendilerine sadece 62 adam verebileceklerini açıkladı. Gerçekten şaka gibi. 62 Mormont yerine sadece rahmetli Jeor Mormont olsa daha iyi olurdu sanırım. Bu arada Jon’un neden Mormount’loru ziyaretinde “Uzunpençe” yi göstermediğini anlamadım. Bu arada Hayalet nerede? Arkadaşlar gerçekten benim kaçırdığım bir ayrıntı mı var.Hayalet’in nerede olduğunu bilen yok mu?

Destek çabaları demişken Starkların şu meşhur “Kuzey unutmaz” lafı var ya o da yalan olmuş. Ned ile birlikte Kuzey’in tüm inanışları da son bulmuş. Bunda Rob’un hatalarının da etkisi oldukça fazla tabi. Sansa ve Jon’un işi oldukça zor. Sansa2nın aptallıkları ile birlikte bu zorluklar daha da artacak gibime geliyor.

Ve merakla beklediğim adam Karabalık. Adam tam bir laf ebesi. Jamie ile yaptıkları konuşma beni çok mutlu etti. Yeğenine karşı olan o tavrı da oldukça güzeldi. Adamın sevdiği tek yeğeni Catelyn Stark’dı ve o da öldü. Geri kalanlarda pek umurunda değil tahmin ettiğim gibi. Sadece  kalesini korumanın peşinde.

Bu arada Jamie’nin Frey’lere verdiği ayarda ayrıca bir güzeldi. Freyler gerçekten tam bir leş yiyen. Çok atarlılar ama sadece kendilerinden daha güçlü birilerini görene kadar. Onlarda yakında yok olup gidecekler ve umarım bu Karabalık’ın elinden olur.  

Greyjoy hanedanında ise işler kızışmaya başlasa da, Asha’nın o halleri neydi öle ya. Bu bölümle alakalı en beğenmediğim yerlerden biri de bu oldu. Gerçekten Asha’yı severdim. Tamam erkeklerle hep iç içesin, biraz onlara benzemiş olabilirsin lakin içinde bulunduğum cinsel ilişki hali!!! Olmadı, sana olan bütün saygımı kaybettim.

İşim özeti bu bölümde de istediğimi alamadım. Giderek diziden sıkılmaya başlıyorum lakin bunla ilgili de kendime sunduğum bir savunma var ki ilerleyen günlerde sizlerle bunu paylaşacağım. Bakalım sizler neler söyleyeceksiniz.


Şimdilik benden bu kadar, sizler de benle fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Şimdilik hoşçakalın. 

48: KİTAP YORUMU : Hacı Murat

Salı, Haziran 07, 2016
Kitap Yorumları, Hacı Murat, Lev Nikolayeviç Tolstoy, Aslı Yayınları, Roman, Dünya Klasikleri, Edebiyat,
Kitabın Adı: Hacı Murat
Yazar: Lev Nikolayeviç Tolstoy
Baskı Tarihi: 2004
Sayfa Sayısı: 176
ISBN: 975900254-x
Yayınevi: Aslı Yayınları
Kitabın Türü: Roman, Dünya Klasikleri, Edebiyat

KİTAP HAKKINDA


Tolstoy'un ölümünden bir sene sonra basılan son romanı Hacı Murat, hem savaş ve siyasetin doğası hem de iki farklı kültür ve dünya arasına sıkışıp kalmak hakkında bir hikâye.

Tolstoy, gerçek olaylardan esinlenerek yazdığı bu romanda, Rus İmparatorluğu'na karşı kanının son damlasına kadar kahramanca savaşmış Çeçen isyancı Hacı Murat'ın hikâyesini anlatır. Çeçen lideri Şeyh Şamil'e anlaşmazlığa düştükten sonra Rusların tarafına geçen Murat, çok geçmeden her iki tarafın da güvenini kaybetti€ini fark eder. Ruslar tarafIndan önce sıcak bir karşılama görse de, hemen sonras›nda casus olduğu ?üphesiyle hapse atılır. Karısı ve oğlunun Çeçenlerin eline düştüğünü öğrendiğindeyse, her şeyi göze alarak ailesini kurtarmak üzere yollara dü?er. Ortak bir amaç için sava?an iki adamı karşı karşıya getiren bu mücadele dolu hikâye, yüzyıllar öncesinden bugüne uzanan siyasi sorunların doğasına da ışık tutuyor.

"Tolstoy olmasaydı, edebiyat, çobanı olmayan bir sürü, içinden çıkılamaz bir kördüğüm olurdu."
-ANTON ÇEHOV-
(Tanıtım Bülteninden)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese selamlar…

Uzun zamandır Dünya Klasikleri’nden okuyamıyordum. Bende yumuşak bir geçiş yapmak adına Tolstoy’un Hacı Murat’ını seçtim kendime. Lafı fazla uzatmadan hemen yoruma geçeyim.

  1. İçerik Yorumu

Hacı Murat, Tolstoy’un Çeçen-Rus çekişmesini ölümsüzleştirdiği bir eser. Kitabın ilk sayfalarında ki yoğun insan tanımları ve isimler biraz kitaba ısınmanıza imkan vermese de sonraları bu sorunu aşıyor ve kitaba kendinizi kaptırıyorsunuz.

Hacı Murat, Şeyh Şamil’in sağ kolu niteliğinde olan lakin Şamil ile anlaşamayan bir isimdir. Geçmişlerinde yaşadıkları tam anlamıyla bir olmalarını engeller. Bunu bilen Hacı Murat, Ruslarla birlik olma kararı alır ama bu onun sonu olacaktır.

Tolstoy kitapta anlattıkları ile aslında bir olmaya çalışsa da Çeçenlerle Rusların asla bir ve birlik içinde olmayacağını anlatmaya çalışıyor gibime geldi. Hatta öyle ki Hacı Murat’ın tüm iyi niyetine rağmen Ruslar ile tam anlamıyla anlaşılamaması da bunun kanıtı niteliğinde.

Neticede kitabın konusu insanı çeken bir tarafı olduğunu ve dingin bir kafa ile okunması gerektiğini söyleyebilirim. Kitabın hayatınızda bir şeyleri değiştireceğini beklemeyin lakin bir dönemi aktarması ve o dönemi öğrenmek adına oldukça faydalı bir eser olduğu kanısındayım.

  1. Yazım Dili Yorumu

Tolstoy’un yazım dili noktasında bir şey diyebilecek yetkinlikte değilim. Lakin anlaşılması bazen zor bir yazar olabiliyor. Bunda çevirinin de katkısı olduğu kanısındayım.

  1. Yapısal Yorum

Aslı Yayınları’nın basımını okudum ve oldukça fazla kelime hatası içerdiğini söyleyebilirim. Zor bir okumaydı bu nedenle. Sevmedim bu basımı. Yapısal olarak söyleyebileceğim tek şey kapak tasarımıdır. Sevdiğim bir görsel oldu.

SEÇTİĞİM SÖZLER


İnsanoğlu ne denli zararlı bir yaratık! Kendi yaşamını sürdürmek için öteki canlılara hiç aldırış etmiyor bile!  (Sayfa 6)


İt, ata et yedirdi, at ite ot yedirdi, ikisi de aç kaldılar. (Sayfa 139)

47: KİTAP YORUMU : Vatan yahut Silistre

Pazar, Haziran 05, 2016
Kitap Yorumları, Vatan yahut Silistre, Namık Kemal, Bordo-Siyah, Tiyatro
Kitabın Adı: Vatan yahut Silistre
Yazar: Namık Kemal
Baskı Tarihi: 2006
Sayfa Sayısı: 99
ISBN: 9758688324
Yayınevi: Bordo-Siyah
Kitabın Türü: Tiyatro

KİTAP HAKKINDA


Tanzimat döneminin en önemli isimlerinden birisi olan Namık Kemal, hemen hemen tüm eserlerinde "vatan", "hürriyet", "millet" kavramlarını esas almıştır.Batılı anlamda ilk tiyatro eserimiz olan Vatan Yahut Silistre, Namık Kemalin de yazdığı ilk oyundur. Eser, Namık Kemalin sağlığında Gedikpaşa Tiyatrosunda sahnelenmiş hatta gösterimin ardından çıkan bazı olaylar ve İbret gazetesinde yayımlanan bazı makaleler, Namık Kemal ve arkadaşlarının sürgüne gönderilmesine neden olmuştur.

Bir tiyatro eseri olarak ayrıca ilgi görmüş, kısa zamanda başka dillere çevrilmiş ve pek çok tiyatro oyununun yazılmasına öncülük etmiştir. Rusların Silistre Kalesini kuşatmasına karşı koymak üzere gönüllü olarak Silistreye gelen İslam Bey ve erkek kılığına girerek onun ardından giden Zekiyenin hikâyesinin işlendiği Vatan Yahut Silistrede asıl vurgulanmak istenen, "vatan uğruna yapılmayacak şey olmadığı"dır.
(Tanıtım Bülteninden)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese selamlar…


Geçtiğimiz ay içerisinde okuduğum lakin yorumu bu aya kalan bir kitap ile karşınızdayım. Uzun zamandır tiyatro eseri okumamıştım. Bu nedenle de kendime yine bir tekrar okuma seçtim ve Namık Kemal’in Vatan yahut Silistre’sini okudum. Lafı fazlaca uzatmadan hemen yoruma geçeyim.

  1. İçerik Yorumu

Öncelikle kitabın ismi ile başlamak istiyorum. Vatan yahut Silistre eserinin adını her zaman daha farklı düşünmüştüm. Lakin önsöz okumama alışkanlığımdan kaynaklanan bir durum ile karşı karşıya kaldım. Kitabın ön sözünü okuduğumda eserin ilk olarak “Vatan” ismi ile yayınlandığında daha sonradan sansürler nedeniyle “Silistre” ismiyle yayınlanıyor ve oynanıyor. Yıllar sonraki basımları ise “Vatan yahut Silistre” adını alıyor. Bu da bir ön not olarak kalsın ve içerik yorumuna başlayalım.

Namık Kemal’in vatanperverlik temalı eserlerinin başını çeken bu eser bir tiyatro eseri ve okuması oldukça kolay. İçerisinde Osmanlı Devletinin vatandaşlarının vatanseverliği noktasına birçok ipucu bulmak mümkün.

Ayrıca o dönem yaşanan bazı toplumsal sıkıntılara da yer verilmiş. Bunları okuduğunuzda daha net göreceksiniz. Savaş esnasındaki birlik ve beraberliklerinin ipuçları da eserin içinde mevcut.

İçerik anlamında tahmin edilebilir olaylar geçse de bir tiyatro eseri olduğu düşünüldüğünde burada asıl amacın duygunun izleyiciye geçmesi olduğunu düşünebiliriz. Yani anlatmaya çalıştığım lakin beceremediğim şey : ) okunmak için değilde sahnelenmek için yazılan bir eser. Bu nedenle sizi okuduğunuzda tam anlamıyla tatmin etmeyebilir. Ki ben bazı bölümlerde bunları yaşadım.

  1. Yazım Dili Yorumu

Namık Kemal’den bahsederken yazım dili anlamında bir eleştiri getirmek ne kadar doğru olur bilmiyorum. Ancak eseri bir solukta okuyabileceğinizi ve dönemine rağmen kolaylıkla anlayabileceğinizi ifade edebilirim. Klasiklerde çekilen en büyük sıkıntı  günümüz Türkçesi ile anlamaya çalışmanın verdiği zorluk ki, bu eserde ben böylesi bir olay ile karşılaşmadığımı belirtmen lazım.

  1. Yapısal Yorum

Bordo-siyah seriyi seviyorum. Hem basım anlamında hem de hızlı okuma tekniğine uygun yapısı ile beni mutlu eden kitap setlerinden. Bir dönem her yerde görmeniz mümkünken şimdilerde sayıları bir hayli azaldı.Artık pek göremiyorum ve kitaplığımın değerli eserlerinden bir tanesi. Yapısal olarak benden geçer not alabilecek kadar iyi bir basım ile karşı karşıyaydım. Bu anlamda kitap bana herhangi bir sıkıntı çıkarmadı.

SEÇTİĞİM SÖZLER

Allah o kadar güzel bir vücudun içine hainlik saklamaz... Kim bilir? En güzel çiçeklerin arasında yılan bulunuyor.  (Sayfa 27)

Vatanın uğrunda ölmeyeceksem, ya ben niçin doğdum? .... Vatanı sevmeyen adamdan, sana nasıl sevgi bekleyebilirsin?  (Sayfa 32)

Biz vatanı koruyacağız, Allah da bizi koruyacak... (Sayfa 39)

Bıyıksızı ölmek ister,ak sakallısı ölmek ister... ne diyeyim, Allah cümlesini vatana bağışlasın. (Sayfa 50)

Bilir misin,bence vatan iman ile birliktedir. Vatanını sevmeyen Allah'ını da sevemez... (Sayfa 66)

Meğer canından iyice vazgeçenlere ölmek de pek korkunç bir şey değilmiş! (Sayfa 74)


Allah boş yere mucize göstermez. (Sayfa 78)

Çekiliş Var! #3

Cumartesi, Haziran 04, 2016
çekiliş, çekiliş var, kitap çekilişi,
Cahil Okur'dan selamlar...

Daha önceki çekilişimde artık çekilişleri düzenli hale getireceğimi söylemiştim. İşte Cahil Okur blogunun 1. yaş kutlaması olacak hem de sözümü tutmana vesile olacak çekiliş ile karşınızdayım. Bu arada geçen 1 senede bana katkısı olan tüm arkadaşlarıma çokça teşekkürler :D

Lafı uzatmadan hemen çekilişe geçelim;

Zorunlu Şartlar

Öncelikli olarak GFC'den blogu takibe almak. Konu altına çekilişe katıldığınızı belirtir yorum bırakmak. (Zorunlu Şart ve 1 çekiliş hakkı kazandırır.)

Zaten üye iseniz KATILDIM yazmak kafidir.

İsteğe Bağlı Şartlar

Çekiliş yazısını blogunuzda link vererek paylaşmak (+3 çekiliş hakkı)

Facebook sayfamı takip etmek (+1 çekiliş hakkı) (Yorum kısmında takip ettiğiniz ismi yazınız)

Twitter hesabımı takip etmek (+1 çekiliş hakkı) (Yorum kısmında takip ettiğiniz ismi yazınız)

Sosyal paylaşım sitelerinde paylaşımda bulunmak. (Her paylaşım +1 hak. Linkleri yorum olarak bırakınız...  Her tekrarladığınızda ilk yorumunuz altına ayrıca link verebilirsiniz. )

Süre konusunda da net tarihler yerine yine kitap yorumlarından yola çıkacağım.

Çekiliş bitiş tarihi 50. kitap yorumunun yayınlaması olacak. Sonuçları ise yorumun ertesi günü açıklayacağım. Bu süre 1 haftada olabilir, 1 ayda... O yüzden elinizi çabuk tutmanızı tavsiye ederim.

Çekiliş hediyesi

Okuduğum son 10 kitapdan (41. Yorum ile 50. yorum arasında geçen kitaplar) istediğinizi seçebilirsiniz. Bu sizi yanıltmasın kitapalr yeni olacak ki kitaplarım konusundaki hassasiyetimi bilen arkadaşlar mevcut.

PS 1: Şu ana kadar abonem olan arkadaşlarımın ekstra hak durumu olacak. Lakin bunun altyapısını çekiliş tamamlandığında açıklayacağım. Bu güne kadar bizimle birlikte olanların bir ayrıcalığı olmalıydı bence... (Katıldıklarını belirtmeleri halinde hakları aktif olacaktır)

PS 2: Kitap seçimi çekiliş sonunda kazanan arkadaş tarafından yapılacak ve tüm arkadaşlara duyuracağım

PS: 3 Sosyal medya hesaplarına sayfanın en altından ulaşabilirsiniz. 

Unuttuğum herhangi bir durum olursa veya eksiğim var ise uyarmanız kafidir. 
Blogger tarafından desteklenmektedir.