Blogluyoruz... #3

Salı, Mart 29, 2016

Çekiliş hatırlatması

Cuma, Mart 18, 2016
Arkadaşlar çekilişin sonuçlanması için az bir zaman kaldı ancak bu hatırlatmayı yapma gereksinimi duydum. Bazı arkadaşlarım blogu takibe almasına rağmen, çekiliş yazısına belirtir bir yorum atmış değiller. Bu nedenle çekilişe katılma hakkı kazanmaları için aşağıdaki konuya yorum bırakmalarını rica ediyorum



Çekilişe henüz katılmayan üyelerin listesi şu şekilde; 


AçelyaDamdelen
analiz
anne güncesi
Ayşenur Yılmaz
Benim Tutkum
Betül Tosun
Beyda'nın Kitaplığı
Blana K
ceyda DIY
Çağla Görmenoğlu
D. Soygul
dAğInIk AnNe
Deep .
Deneyimli Anne
deniz sudagidan
Düşünce Sahafı
Ebrar Şeyban (Bayan Safir Mavi)
Ece Evren
elcin biber
Elif Erdoğan
Esma Nur Öztürk
Esraa^^
Fehiman Neşe
Filmkolik
funda süzen
Gamze S
gizli yetenek
Gökhan TEKİN
gözde
Gözde'nin Blog Günlüğü
Gulsah Onen
gül özdemir
Hakan Ates
Hayat cıvıltısı
Hero King
KİTAP EYLEMİ
Kitap Güneşim
MariPoSa
Meltem Zengin Ölmez
Meral Kuş
Okuryazar
organik çizer
Pınar Arıcı Çelikel
Pınar YARGICI
Rabia İlhan
Rabia Nihal
reyhane
River .
Sade Sevimli
Semra Akarsu
Sinem Demir
soslu badem
şeyda nur Dincer
Şule Altan
Tigris Driver
ÜMRAN TUNCER
Yağmur Tozu
Zülal Garipkuş

Çekilişe dahil olan isimler


Adam Mutlu
Aslıhan T
Bi Poşet Kitap
Cangz
Elif Karakoç
Evde Yazar
Gülşah Kınay
Kağıt Salıncak
Kestane Fiyonk
Kore Fenomeni
Menfi Ebru Taş
Nazlıhan
Neşeli Kitap Vagonu
Nail Art İn Wonderiand
Özlem
prhn
Safir Mavi
Sakuranın Blogu
Semra Akarsu
Sudagından
Şule Altan
Şule uzundere
Tawannanna
Umut Sukran
Yeşim Erim
Zehra Karabacak
Zeynep Kb

Çekilişe katılabilmek için lütfen çekiliş yazısına yorum bırakınız arkadaşlar.... 

41: KİTAP YORUMU : Metal Fırtına 3: Kızıl Kurt

Perşembe, Mart 17, 2016
Kitap Yorumları, Metal Fırtına, Kızıl Kurt, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Roman, Fantastik, Edebiyat,
Kitabın Adı: Metal Fırtına 3: Kızıl Kurt
Yazar: Orkun Uçar
Baskı Tarihi: Eylül 2006
Sayfa Sayısı: 256
İSBN: 9789752107519
Kitabın Türü: Roman, Fantastik, Edebiyat
Dil: Türkçe
Yayınevi: Altın Kitaplar

KİTAP HAKKINDA


Bu kez düşman Rus Mafyası...
Orta Asya için ölümcül güç mücadelesi

Gökhan merdivende uzaklaşan koşar adım sesleri duydu. Adamlardan biri yukarı çıkıyordu. Artık zaman kaybedemezdi. Belindeki el bombasını hızla çıkarıp pimini çekti. Biraz bekledikten sonra bombayı içeri yuvarladı ve duvara neredeyse yapışık halde odanın diğer ucuna doğru koştu. Bomba hemen patlamış, Gökhan da sarsıntıdan kurtulmak için yere yatmıştı. Yattığı yerden göz açıp kapayıncaya kadar kalktı ve geri, kapıya koştu. Kapıdan çıktığında göz gözü görmüyordu. Dumanlar arasında ancak siluetler şeklinde gördüğü bedenlere neredeyse rastgele ateş etmeye başladı. Birkaç saniye sonra, yerde ilk cesetle beraber üç tanesinin daha yattığını gördü, hiçbiri tanınacak halde değildi.
(Tanıtım Yazısından)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese merhabalar…

Bu aralar şu sizin “reading slump” benimse okuyamam hastalığı dediğim olaya tam anlamıyla yakalanmış durumdayım. Yıllık planımdan pek de geride olmasam da, aylık planlamamın gerisinde kaldım açıkçası. Benim için kötü bir ay sürüyor… Bunun farklı nedenleri olsa da yine de durum beni üzmekte. Lafı uzatmadan hemen yoruma geçeyim ben.

  1. İçerik Yorumu

Metal Fırtına’nın üçüncü kitabı olan Kızıl Kurt’u bitireli 2 gün kadar oldu. Ancak yaşadığım bazı tatsız olaylar nedeniyle yorumu yazmakta biraz geciktim. Bunun için öncelikli olarak sizlerden özür dilerim. Ama belirtmek isterim gerçekten geçerli sebeplerim vardı, bazı arkadaşlarımca da malumdur durum.

Metal Fırtına serisi giderek daha tatsız bir hal almaya başladı ne yazık ki. İlk baştaki kitaptan aldığım zevki bir türlü alamadım ikinci ve üçüncü kitaptan. Orkun Uçar ne yazık ki beklenileni karşılayabilmiş durumda değil bence. Tekrar okumaları yapıyor olsam da konuları baya unutmuşum ve okudukça hatırlıyorum ancak o zamanda (İlk okuduğum zaman) bu kitaplar hakkında aynı şeyleri mi düşündüm tam emin değilim.

Tanıtım yazısında da belirttiği gibi bu eserde düşman Rus Mafyası aynı zamanda da Gökhan’ın eğitimden arkadaşı olan Koray’ın kurduğu Kızıl Kurtlar… Ancak Kurt’un başına gelenler sonrası Kızıl Kurtlar ile olan sorun biraz erteleniyor.  Kitabın sonunda ise elbette hedefe ulaşılıyor.

Genel anlamda içeriğe baktığınızda “Kayıp Naaş” ile ilgili birkaç bağlantı bulabiliyorsunuz. Özellikle Gökhan’a yapılanlar bir önceki kitapta insanların geleceği ile ilgili yapılan tahminleri doğrular nitelikte. Ancak ne yazık ki bu bağlantıların çok sığ ve kimseyi şaşırtacak seviyede olmadığı kansındayım.

Kitabın içeriği ile ilgili fazlaca yorum yapmak istemiyorum, benim beğenmediğim bir devam kitabı niteliğinde bir okuma oldu. Umarım 4. ve 5. kitapta aynı sıkıntıları yaşamam. Eğer yaşarsam da Orkun Uçar’ın diğer kitaplarını okumakla ilgili olan planlarımı bir süre daha ertelemem lazım gelebilir.

  1. Yazım Dili Yorumu

Geride kalan iki kitapta Orkun Uçar ile ilgili söylediklerim aynen geçerlidir. Klasik bir anlatım ve basit cümleler ile süre giden bir kitap. Öyle çok ağdalı bir dil kullanılmamış. Kitaptan yaptığım alıntı sayısının azlığı da aslında yazarın diliyle olan beğeni derecemi göstermektedir.

  1. Yapısal Yorum

Kitabın internette ki görselleri ile elimdeki kitabın kapağı arasında dağlar kadar fark var. Sanırım oldukça kötü bir kopyaya sahibim. Kitabın eskiliğinin de bunda etkili olduğunu varsayarsak fazlaca eleştiriye girmeye gerek yok. Kitaptaki dizgi hataları açısında sadece 1 hataya rastladım ancak onunda tam içeriğini şu an için hatırlamıyorum ama Altın Kitaplar güzel bir iş çıkartmış diyebilirim.  

SEÇTİĞİM SÖZLER


Serseri, Koray'ın kendine olan güveninden korkmuştu. Çakal aslanı tanırdı... (Sayfa 16)

Şehirde ışıklar var Astana için bu da bir şey (Sayfa 159)

Kitaplara göre Korkunç İvan, Hitler ve Stalin'e ilham kaynağı olmuş bir manyaktı.  (Sayfa 119)

Kitap Yorumları, Metal Fırtına, Kızıl Kurt, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Roman, Fantastik, Edebiyat,

SERİNİN DİĞER KİTAPLARI


Kitap Yorumları, Metal Fırtına, Kızıl Kurt, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Roman, Fantastik, Edebiyat,

Kitap Yorumları, Metal Fırtına, Kızıl Kurt, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Roman, Fantastik, Edebiyat,


NOT: Çekiliş Devam ediyor arkadaşlar. 42. kitap yorumu sonrası kazanan belirlenecek. Çekiliş yazısı için tık tık


Blogluyoruz... #2

Perşembe, Mart 10, 2016
Blogluyoruz'un ikinci sayısı yayına hazırlandı ve sizlerle....

Blogluyoruz, 2. sayı, blog gazetesi, bloglarda ne var?

Orjinal Boyut için tık tık

BLOGLUYORUZ HABER MERKEZİ

Cahil Okur
Dağınık Anne
Kore Fenomeni

Haftanın Blogu #3

Salı, Mart 08, 2016

Cahil Okur’dan selamlar…

Haftanın blogunu seçme zamanı geldi. Aslında bu biraz itiraf birazda haftanın blogu seçimi olacak J Az sonra neden bahsettiğimi öğreneceksiniz.

Benim bu hafta seçtiğim blog benim gibi kitap, dizi ve film yorumları yapan bir blog. Ekstraları da mevcut ayrıca Hobi, kozmetik ve müzik gibi alt dallara da sahip bir blog.

Haftanın Blogu, Şule Uzundere, Hayata Dair Her Şey

Kitapları genelde tek tek yorumlamak yerine aylık olarak yorumlayan bir blogger. Bununla birlikte ay içerisinde yaptığı birçok kitap alışverişini ve ziyaret ettiği kitap fuarlarını da blogdan bizimle paylaşıyor sık sık. Ben kitap alışverişleri yazılarına hayranım. Nedense bir ben beceremiyorum şu işi, beklide toplu olarak kitap alamamamdan kaynaklanıyor. Ayrıca her blog yazısında da kendi çekmiş olduğu fotoğrafları kullanmakta ki bence bu oldukça önemli ve güzel bir ayrıntı.

Haftanın Blogu, Şule Uzundere, Hayata Dair Her Şey


Blogunda sürekli olarak çekiliş var, ancak bu çekilişleri yaparken çok farklı ve güzel bir mantık çerçevesinde gerçekleştiriyor. Çekilişlerine dahil olabilmek için o ay içerisinde bloguna yorum yapmanız gerekmekte. Kazandığınız da size kitaplığından 5 kitap hediye ediyor. Yani o kadar bonkör ve paylaşmayı seven bir blogger.

Haftanın Blogu, Şule Uzundere, Hayata Dair Her Şey


Kendisiyle yaşadığımız güzel bir hatırayı ise aşağıdaki fotoda görebilirsiniz. Gerçekten bence çok güzel yürekli bir insan. Yazdıklarında ve sözlerinde bunu göreceğinize eminim.

Haftanın Blogu, Şule Uzundere, Hayata Dair Her Şey

Geldik itiraf kısmına. Yukarıda belirttiğim gibi kendisinden ilham aldığım blogumda da bir bölüm mevcut, Muhteşem 5’li kısmını ben onun Pazar 6’lısı’ndan esinlenerek oluşturmuştum. Hem kendisinden bu vesile ile izin istemiş olayım hem de fikrini aşırdığım için özür dileyeyim. Sanırım beni affedecektir. J

Haftanın Blogu, Şule Uzundere, Hayata Dair Her Şey

Evet bu kadar tanıtım sonrası kendisini açıklama vakti geldi. Sanırım hepiniz onu çoktan öğrendiniz ama ben yinede söyleyeyim, sevgili Hayata Dair Her Şey blogunun sahibesi Şule Uzundere’den bahsediyorum. Ben yaşını bilmesem de Şule abla diyorum, iyi ki varsın Şule Abla J




40: KİTAP YORUMU : Mehmedin Kitabı

Salı, Mart 08, 2016
Mehmedin Kitabı, Güneydoğu`da Savaşmış Askerler Anlatıyor,  Nadire Mater, Siyaset-Politika, Metis Yayınları
Kitabın Adı: Mehmedin Kitabı
Alt Başlık: Güneydoğu`da Savaşmış Askerler Anlatıyor
Yazar: Nadire Mater
Baskı Tarihi: Ocak 2012
Sayfa Sayısı: 336
İSBN: 9789753422291
Kitabın Türü: Siyaset-Politika
Dil: Türkçe
Yayınevi: Metis Yayınları

KİTAP HAKKINDA


Dünyadaki hiçbir savaş haberlerdeki, TV görüntülerindeki gibi olmamıştır. Mermiler parçalar, yaralar, sakatlar ve öldürür. Orada olmak, asker olarak çatışmanın tam ortasında olmak başkalarına nasıl aktarılabilir ki?

Adları ne olursa olsun askeri "Mehmet" diye biliriz. Oysa askerler de hepimiz gibi birilerinin çocukları, kardeşi, eşi, sevgilisi ya da babası olan adı sanı belli insanlardır. Mehmedin Kitabı`nı böyle 42 genç insan yazdı. Onlar askerliklerini 1984-98 arasında Güneydoğu`da, Olağanüstü Hal Bölgesi`nde yaptılar. Başlarından geçenlerin muhasebesini sizlerle paylaşma cesaretini göstererek bu kitabı yarattılar.

Mehmedin Kitabı sosyolojik ya da politik değerlendirmeler yapmayı amaçlamıyor. İsteyerek ya da istemeyerek kendilerini çatışmanın ortasında bulan kanlı canlı insanların sesini topluma duyurmak, yaşananlara onların baktığı yerden de bakılmasını sağlamak, bu kitabın amacı.

Elbet her şey bu kitaptakinden de ibaret değil. Dinlemek ve okumak da, sonuçta orada olmak değildir çünkü..."

Mehmedin Kitabı`nı arka kapağında bunları söyleyerek yayımlamıştık. Kitap hem tiraj olarak hem tartışma olarak geniş ilgi uyandırdı. Yayımlandığı 1999 yılında, ama dördüncü baskısında Genel Kurmay Başkanlığı`nın ihbarıyla Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından toplatıldı ve yazar Nadire Mater ve Metis Yayınları`na Türk Ceza Kanunu`nun 159. maddesinden dava açıldı. Nisan 2001`de dava beraatle sonuçlandı.

YAZAR HAKKINDA: 1949`da Söke`de doğdu. Yerel, yaygın ve uluslararası dergi, gazete ve radyolarda muhabirlik yaptı. 1999`da yayımlanan Mehmedin Kitabı`ndan dolayı açılan davadan 2001`de beraat etti. Mater 2000`den bu yana IPS İletişim Vakfı`nın yürüttüğü Bağımsız İletişim Ağı (BİA) projeleri ve Bianet haber sitesinde çalışıyor.

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan selamlar…

Evet arkadaşlar 16 günlük uzun bir aranın ardından yeniden bir kitap yorumu ile karşınızdayım. Oldukça uzun bir zaman olduğunun farkındayım, bunda az sonra okuyacağım kitabın ağırlığının büyük payı var.  Neyse lafı fazla uzatmadan hemen yoruma geçeyim.

  1. İçerik Yorumu

“Mehmedin Kitabı” Nadire Mater’in ilk kitabı. Güneydoğu’da görev yapan er, erbaş ve subayların anılarından oluşan bir kitap. Ancak bu anılar sizlerin ve benim bildiğim gibi şeyler değil.

Doğuda PKK’nın yeni yeni türemeye  başladığı ve köylü üzerinde hakimiyetini sağlamak adına aşırı baskılar yaptığı dönemleri anlatan bir kitap.  Anılar içerisinde PKK’nın yapmış olduğu zulümlerin yanı sıra askerin yaptığı “hata”ları da bulabilirsiniz. Askerlerin dağa çıkarken neler yaşadığı, çatışma anında aklına neler geldiği, köylü ile asker arasındaki ilişkilere dair birçok kritik noktaya bu kitapta parmak basılmış durumda.

Kitabın tamamı anılardan meydana gelmekte. Askerlerin tamamı da belirli bir gruba ait değil. Anılarını anlatan askerlerin söylediklerinden içlerinde Türk, Kürt, gayrimüslim, Ermeni, sosyalist, ülkücü,  anti militaristler olduğu anlaşılmakta.  Bu da yaşanan olaylara çok farklı yorumların getirildiği anlamına gelmekte.

Anıların kağıda dökülmesi esnasında yazarın bunlara herhangi bir katkısı olup olmadığı noktasında ise net bir durum yok. Kendisinin yazdığı ön sözde sadece cümle düzenlemeleri ve kronolojik sıralama noktasında yazılanlara müdahale yaptığı belirtmektedir. Anlamsal olarak bir katkı veya çıkarım yapmadığının altını çiziyor.

Kitabın içeriği bu konularda herhangi bir bilgisi olmayan veya daha önce bu tür bir kitap okumayan kişiler için yanıltıcı nitelikler barındırabileceğinin altını çizmek gerekiyor. Bu anlamda dikkatli okumakta fayda var. Ben buna dikkat ettim ve konular hakkında az çok internette de araştırma yaptığım için kitabı biraz geç bitirdim.

Kitabın bence okunmasında oldukça fayda var. Ancak daha önce de dediğim gibi biraz daha nötr yaklaşarak okursanız daha faydalı olacaktır. Eğer bu kitabı okuyacaksanız bu dediğime dikkat edin.

  1. Yazım Dili Yorumu

Nadire Mater’in yazım dili noktasında bu kitaptan yola çıkarak bir yorum yapmak aslında oldukça zor. Çünkü az öncede dediğim gibi kitap anılardan meydana geliyor ve sözler tamamen askerlere ait olduğunun altı çiziliyor. Bu anlama bu seferlik Mehmedin Kitabı’na bir ayrıcalık yaparak kitabı dil bakımından yorumlamayacağım. Bunun başlıca nedeni ise Nadire Mater’e herhangi bir haksızlık yapmak istememem.

  1. Yapısal Yorum

Kitabın kapağını çok beğendim açıkçası. Kapaktaki fotoğraf Stanley Kubrick’in Full Metal Jacket filmindeki 3 ayrı görüntünün kolajı ile yapıldığını belirtmek gerekiyor. Tasarım oldukça güzel. Kitabın iç kısımlarında ise herhangi bir kelime hatasına rastlamadım. Bu anlamda beni çok mutlu etti.

SEÇTİĞİM SÖZLER


Biz bir savaş bilir, oysa o savaşa ne kadar insan katıldıysa en az o kadar savaş yaşanmış orada. (Sayfa 14)

Orada halk askeriyeye düşman, neden bilmiyorum. Şimdi, o insanlara bir şeyler götürülseydi, bütün bunlar olmazdı diye düşünüyorum (Sayfa 22)

Emir gelmeyince ağır silahlar kullanamıyorsun. Neden kullandırmıyorlar bilmiyorum, aklım ermiyor. Ağır silahları daha önce kullanabilseydik, mesela Çorumlu arkadaşı kesinlikle şehit vermezdik.  (Sayfa 25)

İnsan değer miydi diye illa ki düşünüyor tabii. Yirmi yaşında bir çiğdem gidiyor ya. Umutsuzum ben, devam eder, bu Doğu bitmez. Gençler ölmeye devam edecek. (Sayfa 26)

Askerlik yapılması gerekiyor diye düşünüyorum, ama niye yapılması gerektiğini pek bilmiyorum.  (Sayfa 30)

Zenginin çocuğunu görmedim oralarda, hep fakir fukara çocuğunu yoluyorlar. Bizim dönemimizde çokları isyan etti, niye zengin adamın çocuğunu görmüyorum diye, hak veriyorum adama.  (Sayfa 41)

Kürt değiller, bunlar aslında bizim gibi Türk'tür diye şeyler anlatılıyordu. Acıma hissini ortadan kaldıracak, bir sürü insanın tüylerini diken diken edecek şekilde devamlı propaganda vardı tabi...  (Sayfa 43)

Ölürsek şehit, kalırsak gazi hesabı, ya sakat kalırsam... (Sayfa 47)

Acemiden ayrılırken çavuşlar, "sağ kalırsanız, arayın" diyorlar... (Sayfa 48)

Üçüncü kalkışında tek mermiyle Gaziantepli çocuğu öldürüyorlar. Minyon tipli sevimli bir çocuktu. Üzüntü ve öfke. PKK'ya karşı, o insanlara karşı gaddarca şeyler düşünüyorsun. Hatta köylüye, ora halkına bile cephe almaya başlıyorsun. Onu Gaziantep'e götürdük. Cenaze ilk mektubundan önce gitti.  (Sayfa 50)

Biz eğitimsizler çatışmalardan tesadüf eseri kurtuluyorduk. (Sayfa 54)

Savaşta önce kendinle savaşıyorsun, niye orada olduğunu, niye ateş ettiğini düşünüyorsun. Sonra karşındaki insanın savaşını yaşamaya başlıyorsun. Sonra bulunduğun ortamın savaşını...  (Sayfa 57)

Şehitler genelde ilk atışa maruz kaldığınız anda verilir, sonrasında ölmek çok zor. (Sayfa 60)

Bence siyasetle, politikayla aç insanlar uğraşır, bir insanın karnı toksa, parası pulu varsa, haklarla uğraşmaz.  (Sayfa 61)

Babam milletvekili ya da fabrikatör olsaydı, arkam olsaydı Şırnak'tas askerlik yapmazdım. (Sayfa 67)

Devletin hastanesine gittim, ilacı ille bizim almamız lazım. İki saat ilacı aradık bulamadık. Orada kıvranıyorum, bağırıyorum. Doktor hastanedeki ilacı kullanmıyor. Vatana elimizi ayağımızı veriyoruz, şehit oluyoruz, o ilacı vermiyor. (Sayfa 83)

Mustafa'nın annesinin bir sözü vardı, geldiğimde en çok kahreden o olmuştu; "Oğlumu niye getirmedin?"  (Sayfa 85)

Savaştıklarımızın arasında PKK, doğa, komutanlar var.  (Sayfa 89)

Bütün insanları seviyorum, teslim aldığımız teröristi bile. Çünkü acıyorum onlara, onlarda bizim kardeşimiz. (Sayfa 105)

Her yerde savaşı siviller başlatır, askerler ölür. (Sayfa 106)

Birbirimizi sevmemiz gerekirken savaşıyoruz. (Sayfa 109)

Gün ağarması zaferdir. O geceyi atlatmışsındır.  (Sayfa 113)

İzi mutlaka kalıyor, yani hala oradasınız. (Sayfa 122)

İlkokul mezunu milletvekili oluyor da bir gariban köylü çocuğunu ilkokul mezunu diye Özel Harekat'ta devleti için savaşmaya almıyorlar. (Sayfa 124)

Toplum savaşanları kahraman gibi görüyor, ama ben kendimi öyle görmüyorum (Sayfa 134)

Ölen gerillaların, teröristlerin, her ne deniyorsa, cesetlerini Özel Timciler Iğdır'ın içinde arabanın arkasına takıp geziyorlar. Ölen insan üzerinde işlem yapılmaz bir defa yasalara aykırı. İnsanca ailesine teslim edersen, bir başsağlığı dilersen, "yanlış yoldaydı" dersen bunu engellersin.  (Sayfa 142)

Kendimi rahatlatmak için, "halen hayattayım ve buradayım" der, mutluluk oyunu oynardım. (Sayfa 145)

Askerlikte arkadaşına sırtını dayıyorsun, onunla yatıp, onunla kalkıyorsun. Kürt, Sünni, Alevi, diye bakmıyorsun.  (Sayfa 149)

Askerlik insanı intikamcı yapıyor, öç almak gibi. Yaptıklarına karşılık vermek gibi, terazinin kefelerini eşitlemek gibi.  (Sayfa 159)

Yaşanan anlatmaktan çekinir, uyduranda uydurur. (Sayfa 175)

Ölmekten korkmadım. Ölmemekten korktum. Sakat kalma meselesi... (Sayfa 189)

"MGK olan bir ülkede demokrasiden söz etmek mümkün mü" diyen subayda var.  (Sayfa 195)

Savaş insanı hayvanlaştıran bir şey, yani medenilik aramayın askerde, rütbelisinde...  (Sayfa 199)

Kurşun girince ne sosyalizm kalıyor, ne Kürdistan, ne Ülkücülük... İlk düşündüğün, kan nasıl durur...  (Sayfa 200)

İlk gözüme çarpan postane kartları oldu, burada kart dikey girer telefonu, orada yan. Misak-ı Milli sınırlarında yaşıyorsak, neden Şırnak'ta kartlar yan, buradakiler düz giriyor? (Sayfa 208)

Duyuyor musunuz, "Dağlara gel, dağlara" çalıyor şimdi. Dağlarda hiçbir şey yok, dağlara çıkarak şehirleri kurtaramayız.  (Sayfa 219)

Burada insanlar çok soruyorlar, daha doğrusu "şu kadar öldürdüm, bunu yaptım" demeni bekliyorlar ama öle bir şey söylemedim, onları heyecanlandırmadım. Bu kadar öldürdüm diyerek onları kinlendirmenin, ne şeyi var ki, barış varken. (Sayfa 237)


Savaş bitse... Kimsenin canı yanmayacak, bitmiyor işte, Ahmet ölüyor, Mehmet ölüyor... İnanır mısınız, neden bitmiyor benim de aklım ermiyor... (Sayfa 247)

Mehmedin Kitabı, Güneydoğu`da Savaşmış Askerler Anlatıyor,  Nadire Mater, Siyaset-Politika, Metis Yayınları

Blogluyoruz... #1

Pazartesi, Mart 07, 2016
Kendi blog gazetemi yapmış olmama ne isim verilir acaba? Neyse işte işsizlik neticesinde kendime bir blog gazetesi tasarladım. Umarım beğenirsiniz. İlerleyen günlerde belki devam ederim belki etmem. (Gelecek tepkilere bağlı olarak :) ) Gece gece hazırladığım gazete;



Orjinal Boyut için TIK

MİM 3 : Kişisel blog yazarları ne düşünüyor?

Pazartesi, Mart 07, 2016
MİM, Kişisel blog yazarları ne düşünüyor?
Cahil Okur’dan selamlar…

Sevgili Kore Fenomeni, Bi Poşet Kitap ve Hayata Dair Her şey blog sahibelerinin değer verip beni mimlemelerine rağmen geç kalmış bir mim ile karşınızdayım. Başta üçünden de özür dileyerek hemen görevimi yerine getiriyorum J


1)Yakın çevrenizdeki insanlara blogunuzdan bahsediyor musunuz?

Bu konuda belli başlı bazı çekintilerim var. Arkadaşların MİM yazılarında da belirttiğim gibi insanlar bazen sizin değer verdiğiniz şeylere tam anlamıyla değer vermemekte. Bu da sizi üzebiliyor. Sadece Uzun (İsim vermek istemedim nedense artık J ) ile yaptığım sohbetlerde blogdan bahsediyorum. Sağolsun kendisinin bilgisi benden çok olduğundan bana birçok faydası da oldu blog konusunda. Sorduğum sorulara da sabırla cevap verdi. Tekrardan teşekkürler kardeşim.

2)Neden blog yazıyorsunuz?

Yazmak bende bir hastalık. Yaklaşık olarak 10 sene kadar Konya’da spor muhabirliği yaptım. Bu süre içinde de binlerce habere ve yüzlerce köşe yazısına imza attım. Sonrasında bazı ailevi sebeplerle meslekten kopunca yazma açlığımı gidermem gerekiyordu. Bende bir blog açarak okuduğum kitapları yorumlamaya başladım. Daha önceleri bir spor blogum vardı ancak bu kadar ciddi bir şekilde onunla ilgilenemiyordum. Cahil Okur benim bir nevi kalfalık eserim gibi bir şey şu an için. İşin özeti bendeki bir mesleki hastalık, yazmadan duramıyorum. Küçük yaşlardan bu yana tuttuğum birçok ajandam var. Kafama estikçe karaladıklarım çoktur.

3) İlk yazınız ve son yazınız arasında nasıl bir fark var?

Aslında ciddi anlamda fark var. Her işin bir acemiliği oluyor. Hatta ilk yorumlarımı daha sonradan düzeltmiştim ve yeniden yayınlamıştım. İlk 3 yorumumum sonunda “GÜNCELLENDİ: 13 Temmuz 2015” ibaresini görebilirsiniz. Sonraki yazılarımda yazım şeklimi ve değerlendirme biçimlerimi değiştirdim. Son olarak bu yıl başında da belli bir şablon oluşturdum ve yorumlarımı ona göre yapıyorum.

4) Blog yazmak normal yaşantınıza ne kattı?

En başta çok güzel insanlarla tanıştım. Bana kazandırdığı en büyük artı bu oldu. Ayrıca artık ne okuyacağım ya da ne izleyeceğim derdine düşmüyorum. O kadar çok severek takip ettiğim arkadaşım varki onların sayesinde her şeyden haberdarım. Bu da bana seçmem için büyük bir yelpaze sunuyor.

Ayrıca artık okuduklarımı daha dikkatli okuyorum ve blogumu takip etmeye değer gören arkadaşlarıma daha çok faydalı olmaya çalışıyorum.

5) Yakın arkadaşlarınıza blog yazmalarını önerir misiniz?

Güzel soru ancak böyle bir girişimde hiç bulunmadım. Mevcut çevremde kitap okuyan kişi sayısı bile oldukça az olduğundan benimki gibi bir blog yazmalarını önermem imkansız. Başkaca bir blog açarlar mı bir şey diyemem ama zannetmiyorum. Bu nedenle de şimdilik kimseye bir şey dediğim yok.

6) Hangi kaynaklardan ilham alıyorsunuz?

İlham aldığım bir kaynak yok. En büyük hazinem kitaplarım ve onlar bana fazlasıyla yetiyor.

7) Diğer blog sahipleriyle iyi iletişim kuruyor musunuz?

Önceleri bu soruya cevabım sıfırın altında bir değer olurdu. Ancak şu son 3 aylık dönemde gerçekten güzel bir seviye edindiğim kanısındayım. Ben onlarla muhabbet etmekten oldukça mutluyum umarım onlarda aynı fikirdedir J

8) Şikâyetçi olduğunuz konular var mı?

Burada çok çok uzun cümleler kurabilirim. Ama kısaca maddeler halinde sıralayacağım;

  • İlk zamanlar sorularıma cevap vermeyen diğer blogerlardan şikayetçiyim.
  • Yapılan yorumlara cevap verilmemesinden şikayetçiyim.
  • Nasıl işlediğini anlamadığım Google politikalarından şikayetçiyim.
  • Blogda yapmak istediğim değişiklikleri yapacak alt yapıya sahip olamamaktan şikayetçiyim.

Ve daha nicesi. Ancak elimdekilerle mutlu olmasını da biliyorum.

MİM burada son buldu ve birilerini MİM’lemem lazım sanırım. Ancak hemen hemen herkes bu MİM’i yaptı bildiğim kadarıyla. Halen yapmayan arkadaşlar varsa kendilerini MİM’lenmiş saysınlar.



Muhteşem 5’li: En sevdiğim hayali dünyalar

Cuma, Mart 04, 2016
Muhteşem 5’li, En sevdiğim hayali dünyalar

Cahil Okur’dan herkese merhabalar…

Muhteşem 5’li yazılarına bir türlü düzenli olarak devam edemiyorum. Bunun başlıca nedeni ise Cuma günleri aklıma bazen bir şey gelmemesi bu nedenle de artık yazılarımı aklıma geldiğinde yazıp siteme ekleyeceğim ve Cuma günleri yayınlanacak şekilde programlayacağım. Bunun başka bir yolu yok sanırım, en azından böylece sözümü de tutmuş olurum. Neyse bu kısa açıklama ardından hemen yeni Muhteşem 5’ye geçiş yapayım…

5: Uyumsuz Serisi


Uyumsuz Serisi’nin geçtiği evreni gerçekten seviyorum. Aslına böylesi bir dünyanın var olduğunu hep düşünüyorum. Sanki birilerinin üzerimizde deney yaptığı izlenimine sizde bazen kapılmıyor musunuz? Yani bizim birer kukla misali dışarıdan gülünerek izlediğimiz fikri aklınıza gelmiyor mu?  Cidden mi? Sadece ben miyim bunu düşünen…

4: Alacakaranlık Serisi


Aslında varlığımızı sürdürdüğümüz evrenin paraleli olarak düşünmüşümdür hep Alacakaranlık Serisi dünyasını. Ancak içinde kurt adamların ve vampirlerin olduğu bir evrende yaşamak isterdim. Bu iki gruptan hangisinde yer almak istediğime gelince daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi kurt adamlardan olmak isterdim. Bir alfa olamasam da sürüde güzel bir yerim olurdu bence J

3: Açlık Oyunları Serisi


Gerçekten içinde yer almak istediğim bir dünya burası. O oyunların yapıldığı alan, Capitol, o isyanlar… O hengamede yer almak oldukça güzel olurdu gerçekten. Ancak kameralarla çekilmek değil de gerçek savaşın içinde yer almayı tercih ederdim.

2: Taht Oyunları Serisi


7 krallığın topraklarında özgürce at koşturmak… Bir kılıç ustası olmak yada Yüzsüz Adamlar’dan biri olarak hayatına devam etmek… En çok da Kuzeyin Ordusu’nda savaşmayı isterdim. Nedense bu adamlar bana her zaman daha sıcak gelmişlerdir.

1: ?


Hadi ama bunu halen söyleme gerek var mı? Takipçilerim gerçekten hangi evrende olmak istediğimi iyi bilirler. Bilmeyenler için aşağıdaki linke bakmaları yereli… Daha detaylı anlatımımı göreceklerdir.



Çekiliş Zamanı

Çarşamba, Mart 02, 2016
Cahil Okur'dan selamlar.... 

Aslında daha vakti vardı ancak şu okuyamam hastalığı nedeniyle biraz öne çektim planlarımı. Evet blogumun ikinci çekilişini gerçekleştiriyorum arkadaşlar. Aslında uzun zamandır aklımdaydı ama nasip bugüneymiş. 

Çekilişte hediye edeceğim kitaba gelince; seçim hakkı size ait. Elbette bir sınırlaması var :) Sınırlama ise geride kalan yorumladığım 39 kitaptan herhangi birini seçme hakkına sahipsiniz. Sıradaki 40. yorumdaki kitapta buna dahil. 

Çekiliş Şartları ise şu şekilde;
  • Öncelikli olarak GFC'den blogu takibe almak. Konu altına çekilişe katıldığınızı belirtir yorum bırakmak. (Zorunlu Şart ve 1 çekiliş hakkı kazandırır.)
İsteğe Bağlı Şartlar
  • Çekiliş yazısını blogunuzda link vererek paylaşmak (+3 çekiliş hakkı) 
  • Facebook sayfamızı takip etmek (Facebook Sayfam) (+2 çekiliş hakkı) (Yorum kısmında takip ettiğiniz ismi yazınız)
  • Twitter hesabımızı takip etmek (Twitter Profilim) (+2 çekiliş hakkı) (Yorum kısmında takip ettiğiniz ismi yazınız)
  • Sosyal paylaşım sitelerinde paylaşımda bulunmak. (Her paylaşım +1 hak. Linkleri yorum olarak bırakınız...  Her tekrarladığınızda ilk yorumunuz altına ayrıca link verebilirsiniz. )
Süre konusunda da net tarihler yerine yine kitap yorumlarından yola çıkacağım. 

Çekiliş bitiş tarihi 42. kitap yorumunun yayınlaması olacak. Sonuçları ise yorumun ertesi günü açıklayacağım. Bu süre 1 haftada olabilir, 1 ayda... O yüzden elinizi çabuk tutmanızı tavsiye ederim. 

PS: Bu çekilişleri her 10 kitap yorumunda bir tekrarlamayı planlıyorum. Katılımcı arkadaşlarım geride kalan 10 yorumdaki kitaptan birini seçme hakkını sahip olacak şekilde bir planım var. 

PS 2: Hediye edeceğim kitaplar yeni olacak, yani okuduğum kitapları hediye etmeyeceğim bilginiz olsun. İçinde tuttuğum notlarımı kaybetmek istemem...

PS 3: Şu ana kadar abonem olan arkadaşlarımın ekstra 2 çekiliş hakkı vardır. Bu güne kadar bizimle birlikte olanların bir ayrıcalığı olmalıydı bence... (Katıldıklarını belirtmeleri halinde hakları aktif olacaktır)

PS 4: Kitap seçimi çekiliş sonunda kazanan arkadaş tarafından yapılacak ve tüm arkadaşlara duyuracağım

Haftanın Blogu #2

Salı, Mart 01, 2016
Haftanın Blogu, Benim Tutkum
Bu güzel resim için Dağınık Anne'ye bir kez daha çok teşekkür ederim.
Benim isteğim üzerine özel olarak tasarladı. Çok teşekkürler.
Cahil Okur’dan selamlar…

Şu sıralar herkes haftanın blogu paylaşımlarını yaptı bile sanırım. Bense bir önceki yazımdan dolayı paylaşım gününü Çarşamba sandığım için yazımı Çarşamba yayınlamayı planlıyordum. Neyse ki Dağınık Anne’nin uyarısı ile yazımın yayınlanma süresini erkene aldım ve planlamamı bu şekilde düzenledim. (Yazıyı daha önceden yazarak programlama ile bloga kaydetmiştim. Artık böle yapmayı daha uygun görüyorum, böylece verdiğim sözleri tutmuş oluyorum.) Neyse lafı fazla uzatmadan hemen seçtiğim bloga geçeyim…

Bu haftanın blogu Benim Tutkum

Paylaşımlarını gerçekleştiği blogunu şu cümleler ile tanıtıyor bu güzel insan


Kozmetik hakkında her şeyi bulmanız mümkün. Ürünlerin kullanımları hakkındaki deneyimleri, hangi ürünün nasıl kullanılması gerektiği,  hangi sorunlar için nasıl önlemler alınır vs… (burada bir not vermem lazım benim pek sık ziyaret ettiğim yerler değil buralar. Sonuçta güzelliklerine güzellik katmak isteyen bloger arkadaşlarım için anlatmaya çalışıyorum sadece. : )  )

Haftanın Blogu, Benim Tutkum

Benim blogunda sömürdüğüm yere gelirsek, bu kesinlikle blogumun bugünkü şekle gelmesinde çok faydası olan Blog Tasarım ve Blog İpuçları sekmeleri…  Bu iki sekme en fazla ziyaret ettiğim yerlerin başında geliyor. Eğer yola yeni çıkmış bir bloger iseniz Benim Tutkum sizin ilk yol rehberiniz olacaktır.

Haftanın Blogu, Benim Tutkum

Haftanın Blogu, Benim Tutkum


DIY’leri de benim ilgimi çeken bir diğer sekme DIY (Kendin Yap) sekmesinde topladığı bu bilgilerin de sizin dikkatinizi çekeceğine eminim.

Haftanın Blogu, Benim Tutkum

Kendisine soracağınız soruları da samimiyetle cevaplayan bir kimsedir bu güzel insan. Gerçekten sohbet etmeye doyulmayan koca yüreklilerden biri. Sıkılmadan yardımcı olmak içinde elinden geleni yapmaktadır.

Onu tanımayanınız olduğunu pek düşünmesem de elimden geldiğince bilmeyenlere de kendisini tanıtmak istedim.



PS: Bazen çok güzel blog tasarım çekilişleri vardır kendisinin. Son olarak Kore Fenomeni kazanmıştı (Ahtım var hala :) ) Bilginiz olsun 

Şubat'ın ardından

Salı, Mart 01, 2016
Estikçe, Şubat:'ın ardından,
Cahil Okur'dan selamlar...

Yaklaşık 1 haftadır canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Bunun neticesinde de bloga yazı girememe hastalığı ve okuyamama hastalığı ile karşı kaşıyayım sanırım. Oysa Şubat ayına oldukça güzel girmiştim. Ancak yazının sonunda sizinle paylaşacağım videonun üstümde olumlu bir etki yaratmasını bekliyorum. Ne zaman böylesi bir duruma düşsem bu videoyu izliyorum :)

Neyse lafı uzatmadan hemen değerlendirmeme geçeyim.


NELER OKUDUM?


33: KİTAP YORUMU : Dede Korkut Hikayeleri

Okumayı çok istediğim bir eserdi. Fazla ayrıntılı olmasa da ben sevdim. Okumanızı tavsiye ederim.

34: KİTAP YORUMU : Mesnevi’den Öyküler

Mevlana gönül diyarına bir yolculuktur benim için. Mesnevi'den daha önce de kesit kesit okumalar yapmıştım ama bu biraz daha farklı oldu açıkçası. Timaş'ın bir eseri,fazlaca ayrıntılı olmasa da okunabilecek bir eser. Sonuçta Mesnevi'nin bir parçası.

35: KİTAP YORUMU : The 100 – 21. Gün

Açıkçası ilk kitaba göre daha iyiydi. Ancak halen beklentilerimi karşılayan bir eser olduğu kanısında değilim.

36: KİTAP YORUMU : Küçük Prens

Ben bu kitabı okumak için neden bu kadar geç kaldım bilmiyorum. Tekrar belirteyim kitabı A101 kampanyasından aldım. Arada sırada bir göz atın bu A101 kampanyalarına.

37: KİTAP YORUMU : Marslı

Bu ayın en beğendiğim eseri bu oldu. Bu adam keşke biraz daha Mars'ta kalsaydı da biraz daha günlüklere yazdıklarını okuyabilseydim diyorum.

38: KİTAP YORUMU : Metal Fırtına 2: Kayıp Naaş

Bir tekrar okumaydı. İlk okumamla bu okumam arasında fazlaca fikrim değişmedi. Seriyi sonuna kadar okumayı planlıyorum halen...

39: KİTAP YORUMU : The 100 - Eve Dönüş

Bu kadar kötü olmamalıydı. hiç beğenmedim. Bu bir sonuç kitabıysa benim aklıma takılan onca sorunun cevabını ben nerede bulacağım.


NELER İZLEDİM?


Bu filmi izlemek için baya geç kalmışım. gerçekten hoşuma giden bir film oldu. Belki ilerde bir gün tekrar izlerim. 


Bir Yeşilçam klasiği... Filmin şarkısı dilime takılınca bir bakayım dedim. Yine olsa yine izlerim. 


NELER ANLATTIM?

Bu ay iki MİM yaptım. İkisi de Kore Fenomeni'nin mimlemesi ile gerçekleşti. gerçi kendisi beni çorbacık misali sonradan mimledi ama olsun. ablam sonuçta diyebileceğim birşey yok. MİM yazılarım ise bunlar; 


Bu Ay Okuduğum Kitap Sayısı: 7
En uzun eser: Marslı (416 Sayfa)
En kısa eser: Küçük Prens (112)
Toplam Okunan Sayfa Sayısı: 1974 Sayfa
Genel Toplam Sayfa 2016: 4292 (Ocak: 2318)
Günlük Ortalama Okunan Sayfa Sayısı: 71 Sayfa (Yaklaşık)
En Beğendiğim Eser: Marslı (5/5)
En Beğenmediğim Eser: The 100 Eve Dönüş (3/5)

Size söz verdiğim ve benim şu anki ruh halimi değiştirecek video ise bu 



PS: Bu ay içerisinde bir çekiliş yapmayı planlıyorum. Hatta bu devamlı bir çekilişin haberi de olacak aynı zamanda. Ve belirtmek isterim çekiliş duyurulana kadar geçen sürede blogumun takipçisi olan olan arkadaşlarımın daha avantajlı olacaklar :) 
Blogger tarafından desteklenmektedir.