Bu yazıyı neden yazdım?

Pazartesi, Şubat 29, 2016
İşten eve geleli sanırım 6 saat kadar oldu. İşteyken kafamda yazmayı planladığım yazılar vardı. Söylemek istediğim düşüncelere giydirilmiş sözcük kılıflarını bile hazırlıyordum oysa. Şimdi ne oldu bilmiyorum ama hepsi uçup gitti.

Yaklaşık olarak 3 saattir klavyenin başındayım ve oradan oraya sürüklenip duruyorum. Gece gece bir dünya yazı okudum, Yeni insanlarla tanıştım, güzel insanlarla sohbet ettim. Bir ara facebookta oyun oynadım.

Her saat başında artık kitabın başına geçmeliyim desem de bir türlü geçemedim ve bir satır kitap okuyamadım.

Şimdide bunları yazıyorum, yazmayı planladığım onca yazının yerine :) Gerçekten ben bu yazıyı neden yazdım şimdi.

PS: Oh içimi de döktüm gideyim yatayım bari :)
PS 2: Uykum hiç yok :(

Haftanın Blogu #1

Çarşamba, Şubat 24, 2016
Bir Kitap Hırsızı, Kore Fenomeni, MİM, Haftanın Blogu
Sevgili Kore Fenomeni’nin başlattığı güzel etkinlikten haberiniz var mı?  O zaman hemen söyleyeyim her hafta bir blog seçerek arkadaşınızı onu tanımayanlara tanıtıyorsunuz. Amaç daha fazla etkileşim ve bence büyüyen bir sevgi halkası : )  Daha fazla bilgi almak için buraya tıklamanız yeterli.

Lafı uzatmadan hemen Kore Fenomeni’ne de söz verdiğim gibi etkilikle ilgili olan yazıma geçeyim. Benim bu hafta seçtiğim blog benim ilk 5 takipçimden biri olan sevgili Bir Kitap Hırsızı

Adından da anlayabileceğiniz gibi kendisi kitaplar hakkındaki fikirlerini bizlerle paylaşan bir arkadaşımız. Kendisinin kitap yorumlarında en çok sevdiğim yanı ağdalı cümlelerden kaçarak net olarak kitap hakkında hissettiklerini belirtmesi. J

Sadece kitapta değil elbette oyunlar hakkında da oldukça güzel yazıları var. Uzun zamandır bu konuda yazmasa da ben bu satırları okuduktan sonra yeni oyunlar hakkında görüşlerini bizimle paylaşacağına inanıyorum (Bu cümle ağır şekilde okur beklentisi içermektedir!)

Ayrıca müzik, film ve gezi yazılarına da Bir Kitap Hırsızı’nın blogunda bulabilirsiniz.



NOT: Sevgili Kore Fenomeni’nin etkinlik için seçtiği görsel güzel güzel ama neticede toplumsal baskı diye bir şey var bu ülkenin “erkekleri” üzerinde. J

39: KİTAP YORUMU : The 100 - Eve Dönüş

Pazartesi, Şubat 22, 2016
The 100 - Eve Dönüş, Kass Morgan, Bilim-Kurgu, Selen Ak, GO!, Kitap Yorumları,
Kitabın Adı: The 100 - Eve Dönüş
Yazar: Kass Morgan
Baskı Tarihi: Eylül 2015
Sayfa Sayısı: 328
İSBN: 9789759998288
Kitabın Türü: Bilim-Kurgu
Çeviri: Selen Ak
Dil: Türkçe
Yayınevi: GO!

KİTAP HAKKINDA


İnsanoğlu Eve Dönüyor

100 ekibi Dünya'ya inişlerinden haftalar sonra nihayet bir düzen kurmayı başarmıştır ama Kolonicileri taşıyan yeni iniş gemilerinin Dünya'ya gelmesiyle birlikte, hassas dengeler yavaş yavaş bozulmaya başlayacaktır.

Dünya'ya acil iniş yapan Koloniciler arasındaki GLASS yeni bir başlangıç umuduyla geldiği bu gezegende, hayallerindekinden çok farklı gerçeklerle karşı karşıya kalacaktır. Yaralı Koloniciler için canla başla çalışan CLARKE'ın aklında tek bir şey vardır: Dünya'da bir yerde yaşama ihtimali olan anne ve babasını bulmak. Wells, Yardımcı Şansölye ve muhafızlarının gelişiyle sarsılan otoritesini korumaya çalışırken Bellamy geride bıraktığını sandığı suçuyla yüzleşmekle kaçıp gitmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. 100 ekibi ya Dünya'da buldukları özgürlükleri için mücadele edecek ya da sahip oldukları her şeyi ve sevdikleri herkesi kaybedecektir.
(Tanıtım Bülteninden)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan Herkese Merhabalar…

Thee 100 serisinin son kitabı olan Eve Dönüş yaklaşık bir saat önce bitti. Hemen sizlerle yorumu paylaşmak için klavyenin başına geçtim. Ancakne diyeceğimi gerçekten bilemiyorum. Umarım saçmalamalarıma katlanacak kadar ayıksınızdır : )

  1. İçerik Yorumu

Bildiğiniz gibi ve de beklediğimiz gibi Koloni’deki hayatın biteceğini biliyorduk. Nitekimde öyle oldu ve kurtulabilenler yeryüzüne indi. Ancak işlerin yolunda gideceğini elbette beklemiyorduk.

Dünya’da beklenen savaş yaşandı ve Dünyalılar, Koloniciler ve Ötekiler karşı karşıya geldi. Beklenileni veren bir savaş olmasa da yinede olması beklenen savaş gerçekleşti diyebilirim.  Aslında bu savaştaki tatminsizliğim kitabın geneline yayılmış olan tatminsizliğin bir doruk noktası oldu.

Nasıl oldu ne oldu bilmiyorum ama son zamanlardaki en beğenmediğim kitabı sorsanız kesinlikle The 100 “Eve Dönüş” derim. Gerçekten bu kadar anlamsız bir sonuç kitabı ile karşılaşmadım uzun zamandır. Ne yazık ki beğendiğimi söyleyemeyeceğim.

Kitabın içinde yer alan 3 çift var; Clarke- Bellamy, Wells – Sahsa, Glass- Luke. Genelde bu üçlünün aşk ilişkilerini ve birbirlerine olan aşklarını okumakla geçti son kitap. Zaman zaman bu çiftlerin yanı sıra Clarke – Bellamy – Wells üçlü ilişkisine de şahit olur gibi olduk. (bunu deme sebebim sanki bazı bölümlerde Clarke, Wells’i her an öpebilecekmiş konumuna getirilmesi.)  Beni takip edenleriniz bilir maalesef aşk hikayelerini sevmiyorum. Durum böyle olunca da zevk alamadım kitapta.

Kitap son bulduğunda ise yine aynı hisse kapıldım; “Bu kadar mıydı?” “Daha başka bir şey olmayacak mı?” Ne yazık ki şu an için olmayacak. Serinin başka bir kitabı çıkar mı, çıkarsa alır mıyım bilmiyorum. Vakit kaybıydı demek istemiyorum ama bu kadar kısa bir kitabı 7 günde tamamlamama neden olacak kadar “iyiydi” demekle yetineceğim.

  1. Yazım Dili Yorumu

Kass Morgan’ın daha önceki kitaplarında da belirttiğim gibi gerçekten basit okunur bir kitap olarak hafızamda yer edecek bir eser The 100 “Eve Dönüş”.  Çevirinin de hatasız olması ve doğru şekilde yazılmasının da bunda katkısı mevcut. Bu nedenle Kass Morgan’ın yanı sıra Selen Ak’a da teşekkür etmek gerekiyor.

  1. Yapısal Yorum

Evet geldik beni hem memnun eden hemde beni çileden çıkartan kısma. GO! Kitap’ın kullandığı kağıt kalitesini seviyorum. Hele kitap kapağındaki şu mıknatıslı tasarıma gerçekten hayranım. Ancak bunun adına bedbahtlık mı dersiniz, şanssızlık mı dersiniz bilmiyorum ama kitabımda 239 ve 240. sayfalarda baskı hataları var. Kitapçıma güvenmesem acaba korsan mı aldım diyeceğim ama bu konuda şüphem yok. Bu nedenle kitabın benden eksi not aldığını belirtmem lazım. Ne yazık ki içerikteki tatminsizlik bu olayla katlanarak devam etti.


SEÇTİĞİM SÖZLER


Dünyayı böyle düşünmemişti. Uğrunda ölmeye değecek bir şey değildi burası. (Sayfa 13)

Yaşamlarımız yalnızca içme suyu ve temiz havaya bağlı değil. Yaşamlarımız birbirimize bağlı. (Sayfa 87)

Üzücü anıların yerine mutlu anıları koyamazdınız. (Sayfa 171)

Peki, "normal" bize tam olarak ne ifade ediyor? (Sayfa 218)

Bende çok insan kaybettim. Sözcüklerin bir şeyi değiştirmeyeceğini biliyorum. (Sayfa 247)

Bende çok insan kaybettim. Sözcüklerin bir şeyi değiştirmeyeceğini biliyorum. (Sayfa 247)


Gerçekten yaşamak için zekadan fazlası gerek. İstek gerek. (Sayfa 310)

The 100 - Eve Dönüş, Kass Morgan, Bilim-Kurgu, Selen Ak, GO!, Kitap Yorumları,

SERİNİN DİĞER KİTAPLARI

The 100 - Eve Dönüş, Kass Morgan, Bilim-Kurgu, Selen Ak, GO!, Kitap Yorumları,

The 100 - Eve Dönüş, Kass Morgan, Bilim-Kurgu, Selen Ak, GO!, Kitap Yorumları,

MİM 2 : Gitmek İstediğiniz Hayali Dünya

Çarşamba, Şubat 17, 2016

MİM, Orta Dünya, Pandora, İkran, Rohan, Rohirim, Eowen, Theoden, Gandalf, J R R Tolkien, Yüzüklerin Efendisi,

Cahil Okur’dan selamlar arkadaşlar. Sevgili Kore Fenomeni’nin  “Mutlaka sende yapmalısın bunu” dediği için ve geciktirdiğim için ettiği sitem sonrası hızlandırdığım MİM yazımla karşınızdayım. 

Lafı çok fazla uzatmadan hemen MİM sorularına ve yanıtlarına geçelim.

  1. Gitmek istediğiniz bir hayali dünya var mı?  Varsa neresi olsun isterdiniz?

Hadi ama elbette var. Bu kadar fantastik edebiyat ürünü okuyan bir adamın elbette hayallerini süsleyen bir dünya mevcut. Bu dünya da öncelikle Orta Dünya! Ben tam bir Tolkien hayranıyım. Bu nedenle de Orta Dünya benim içinde var olmayı en çok isteyeceğim dünyalardan bir tanesidir. Bunun birçok nedeni var burada sıralamaya başlasam baya uzun bir liste olacaktır. O nedenle Orta Dünya diyerek sonlandırayım kısacıktan. Belki ileride bu konuyla ilgili bir yazı yazarım.

Bir diğer hayali dünya ise kesinlikle Pandora olurdu. Bunun aslında öyle fazlaca nedeni yok. O “mavi”lerden biri olmayı isterdim açıkçası. O doğa harikalarının arasında tüm yaşamını geçirmek mükemmel olurdu. Birde elbette İkran’lar var! Düşünsene bir İkran’a bindiğini!!!  Muhteşem olurdu muhteşem…
MİM, Orta Dünya, Pandora, İkran, Rohan, Rohirim, Eowen, Theoden, Gandalf, J R R Tolkien, Yüzüklerin Efendisi,


  1. Sevdiğiniz filmde/dizide hangi karakter olmak isterdiniz ya da kendi karakterinizi yazabilir misiniz?

Dedim ya ben tam bir Tolkien hayranıyım ve Orta Dünya’da yer almak isterdim diye. Bu nedenle kesinlikle bir Rohirim (At Beyi) olmak isterdim. Öyle çok yükseklerde gözüm yok açıkçası, kendi halinde bir at beyi olmak bana yeterdi. Atlara hayranım, Rohan Süvarilerine ise ayrıca hayranım. Şu alttaki sahneyi izleyin mutlaka, sizde bana hak vereceksiniz.


  1. Sevdiğiniz bir romanda/masalda hangi karakter olmak isterdiniz?

Eğer ille de bir isim vermek gerekirse Éomer (Rohan Kralı Théoden'in yeğeni ve başkomutanı.) Hani şu dev gibi abi var ya; Miğfer Dibi Savaşı’da Gandalf’ın “Kral Theoden bir başına” sözlerine “Hiçte değil. Rohirim!” diye yanıt veren abi, he işte o J  Buraya da onun videosunu koyalım bari…



  1. Gerçek hayatta başka biri olarak doğmak şansınız olsaydı, kendiniz dışında kim olarak, nerede doğmak isterdiniz?

MİM’in en zor sorusu bu gerçekten, nasıl cevap vermem gerektiğini bilmiyorum. Kendi ülkemde olmak isterdim gene ama biraz daha önce mesela 1100 - 1200 yılları gibi. Nedenine gelince bir akıncı olmayı dilerdim. Hep hayran kalmışımdır onlara. Roharim’i sevmemin nedenlerinden biride bu beklide. At üstünde savaşmaları…


 Bende o zaman kimleri mimliyorum; 

38: KİTAP YORUMU : Metal Fırtına 2: Kayıp Naaş

Çarşamba, Şubat 17, 2016
Metal Fırtına, Metal Fırtına 2: Kayıp Naaş, Politik-Kurgu Roman, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Kitap Yorumları,
Kitabın Adı: Metal Fırtına 2: Kayıp Naaş
Alt Başlık: Politik-Kurgu Roman
Yazar: Orkun Uçar
Baskı Tarihi: Eylül 2005
Sayfa Sayısı: 180
İSBN: 9789752105980
Kitabın Türü: Roman, Siyaset-Politika, Edebiyat
Dil: Türkçe
Yayınevi: Altın Kitaplar

KİTAP HAKKINDA


Tarih 27 Mayıs 2007. Anıtkabir, ABD tarafından bombalanmış, Atatürk'ün naaşı ortadan kaybolmuştur.

Devlete bağlı gizli bir teşkilata (Gri Takım) çalışan Türk ajanı Gökhan Birdağ'ın görevi ise kayıp naaşı bulmaktır.

Komutan Kurt'un anlattıkları Gökhan'ı yeni bir hedefe yöneltir. Kayıp Naaş Operasyonu'nun ardındaki şeytani planı öğrenen Gökhan, Ortadoğu'ya gidip çıban başı olan İsrail'i vuracaktır. Üç büyük dinin merkezi, kutsal şehir Kudüs, tarihinin en kanlı, en acımasız hesaplaşmalarından birine tanık olacaktır.

Yılın en çok satan ve tartışılan kitabı Metal Fırtına kaldığı yerden devam ediyor...
(Arka Kapak)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan Herkese Merhabalar…

Yine geciken bir kitap yorumu ile karşınızdayım. Son iki kitaptır yorumlamada biraz geç kalıyorum. Metal Fırtına serisine geçtiğimiz ayın sonunda başlamıştım bildiğiniz gibi. Bir tekrar okuma olacağını da belirtmiştim. İkinci kitabı da bu ay içinde okumuş oldum.Tercihimi Orkun Uçar’dan yana kullandım. Burak Turna’nın serisini sonraya saklamaya karar verdim. Neyse lafı fazla uzatman yoruma geçsem iyi olacak. 

  1. İçerik Yorumu

Yukarı da belirttiğim gibi şu Orkun Uçar – Burak Turna olayını biraz açacak yorumlamaya başlasam sanırım biraz daha iyi olacak. Bildiğiniz gibi (Bilmeyenlere de burada açıklamış olalım) Metal Fırtına serisinin ilk kitabı Orkun Uçar ve Burak Turna yazar ikilisi  tarafından meydana getirilen bir eser. Ancak iki yazar yollarını ilk kitabın ardından ayırıyor ve seriye ayrı ayrı devam ediyorlar. Bunun altında yatan sebebi tam olarak bilmiyorum. Ancak düşünce yapılarındaki bazı farklılıklar nedeniyle olduğu yönünde bazı haberler okumuştum. Neyse bu ikilinin sorunu J

“Kayıp Naaş”  ilk kitaptaki Anıtkabir’in bombalanması olayı ve sonrasındakileri anlatan bir eser. Ata’nın naşı bildiğiniz gibi bulunamamıştı ilk kitapta. Yapılan bazı araştırmalar suçluların bulunmasını sağlıyor. Burada ilk kitapta Gökhan’ı öldürmeye kalkan MİT ajanı Cengiz’în de payı var.

Başbakan Erdoğan savaş sonrası istihbaratta görevi Kurt’a verince kahramanımız Gökhan doğal olarak bu işin içine giriyor. Amerika’dan kurtulan Gökhan yeni hedef İsrail’e giderek çalışmalarına başlıyor. Ancak burada belirtmemiz gereken Gökhan’ın Ata’nın naşından farklı bir şeyin peşinde olması.  Bir projenin… (Spoiler olmaması için ayrıntı veremiyorum.)

Kitapta benim en çok dikkatimi çeken konulardan biri Türkiye’nin Yahudi bir ajanın olmasıydı. Bunun mümkün olup olmadığını bilmesem de Yahudi ajanı Türk asıllı bir genç. Aslında aklınıza ilk gelen şey değil, Elijah bir Hazar Türkü. Burada da kanın bağlayıcılığı geldi aklıma ister istemez. Neyse gereksiz felsefe yapmayayım en iyisi. Ama bu nokta dikkatimi çeken bir nokta.

Onca olay ardından Gökhan’ın eski düşmanlarından bir tanesine yakalanması ise beni rahatsız etti nedense. Amerika’da bir atom bombası patlatan, İsrail’i birbirine katan bir adamın bu kadar basit yakalanması saçma geldi. Orkun Uçar’dan daha farklı bir şeyler beklerdi.

Kitabın sonu ile alakalı da şunu söylemem lazım; ne yazık ki Yeşilçam filmi gibi olmuş. Hele o “el ele tutuşarak uzaklaştılar” kısmı. Böylesi bir Politik-Kurgu romanda bunlar olmamalı bence. Bir okur olarak rahatsız etti.

  1. Yazım Dili Yorumu

Yukarıda bahsettiğim bazı olumsuzluklara rağmen ben Orkun Uçar’ın yazım dilini seviyorum. Oldukça rahat anlaşılır ve rahat okunur bir yazım dili var. Sanırım bir röportajında kendinin de söylediği “Okur için yazıyorum” düsturunun bunda etkisi var. Bu anlamda benden yazım dili açısından tam not aldığını söyleyebilirim.

  1. Yapısal Yorum

Eser Altın Kitaplar’dan çıkmış. Bence kağıt kalitesi ve basım açısından sorunsuz bir kitap. Tek sıkıntım kitabın kapağı ile alakalı. Koyu lacivert zemin üzerindeki ateşe benzeyen sarılı kırmızılı bölümün anlamını kavrayamadım. Bunun dışında baskı ile alakalı herhangi bir sıkıntı mevcut değil.

SEÇTİĞİM SÖZLER


  • Bu kadar büyük bir hatayı aptallar bile yapmazdı, anlaşılan Sayeret Matkal, Türkleri çok hafife alıyordu.  (Sayfa 19) 
  • Bu ülke artık her kahramanının hakkını korumalı. (Sayfa 24)
  • İnsanoğlu doğadaki en vahşi hayvandır. (Sayfa 42)
  • Zenginlerin ruhları herkesten daha alçaktı. (Sayfa 50)
  • İnsanların çoğu şiddete ve güce tapıyordu! (Sayfa 59)
  • ABD ekonomisi güçlenebilmesi için savaşlara veya savaşa yakın durumlara muhtaçtır. (Sayfa 61)
  • Kendi hayatını gözden çıkartan birinden daha güçlü kimse yoktur. (Sayfa 95)
  • Yahudiler kendilerini insan, diğer milletleri insan ile hayvan arasında bir tür olarak kabul eder. (Sayfa 123)
  • Kan akıtılarak, başkalarını ezerek güvenli bir ülke olunamıyordu. Kan akıtan kanla boğulurdu.  (Sayfa 158)

Metal Fırtına, Metal Fırtına 2: Kayıp Naaş, Politik-Kurgu Roman, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Kitap Yorumları,

SERİNİN DİĞER KİTAPLARI

Metal Fırtına, Metal Fırtına 2: Kayıp Naaş, Politik-Kurgu Roman, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Kitap Yorumları,



37: KİTAP YORUMU : Marslı

Pazartesi, Şubat 15, 2016
Andy Weir, Emre Aygün, İthaki Yayınları, Kitap Yorumları, Marslı, The Martian,
Kitabın Adı: Marslı
Yazar: Andy Weir
Baskı Tarihi: Aralık 2014
Sayfa Sayısı: 416
İSBN: 9786053753902
Kitabın Türü: Roman, Bilim-Kurgu, Edebiyat
Orijinal Adı: The Martian
Çeviri: Emre Aygün
Dil: Türkçe
Yayınevi: İthaki Yayınları

KİTAP HAKKINDA


Goodreads okurlarına göre 2014'ün En İyİ Bilimkurgu Romanı! Altı gün önce, Mark Watney Mars'a ayak basan ilk insanlardan biriydi. Şimdi ise, orada ölmesi neredeyse kesin.

"Çok uzun zamandan beri okuduğum en iyi kitap. Zeki, eğlenceli ve gerilim dolu. Marslı, bir romandan isteyebileceğiniz her şeye sahip."
-Hugh Howey, Wool serisinin yazarı-

"Sürükleyici… Defoe'nun Robinson Crusoe'su sanki daha zeki biri tarafından yazılmış gibi."
-Larry Niven, Hugo, Nebula ve Locus ödüllü Halka Dünya romanının yazarı-

"Bu kitap tam da benim gibi okuyucuların seveceği türden."
-John Scalzi, Yaşlı Adamın Savaşı serisinin Hugo ve Locus ödüllü yazarı-

"Andy Weir'in yazdığı Marslı şimdiye kadar okuduğum en iyi bilimsel bilimkurgu romanı. Bu romanı -başka bir kitap hakkında hiç böyle bir şey söylemedim- edebi anlamda da elden bırakmak mümkün değil."
-Dan Simmons, Hugo ödüllü Hyperion serisinin yazarı-

"Marslı aklımı başımdan aldı!"
-Ernest Cline, Başlat romanının yazarı-

"Aksiyon ve uzay macerasının kusursuz bir karışımı."
-Library Journal-
(Tanıtım Bülteninden)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan Herkese Merhabalar…

Marslı okuması bitti. Aslında Marslı’nın ardından bir kitap daha okudum ancak kendimi pek iyi hissetmediğimden yorumu sizlerle paylaşamadım. Bu gecikme için özür dileyerek hemen yorumuma geçmek istiyorum.

  1. İçerik Yorumu

Marslı’yı alırken beklediğim ile aldıktan sonraki düşüncelerim arasında dağlar kadar fark vardı. Bunun başlıca nedeni kitabın bu kadar komik olabileceğini aslına hiç düşünmemiştim. Marslı’nın konusunu kabaca bilmem nedeniyle daha çok bir kurtarma operasyonu okumayı planlıyordum.

Kitabı almadan önceki fikirlerin ilk bölümlerde doğru olduğunu bana kanıtlar nitelikte ilerledi kitap. Kahramanımız Mark Watney’nin günlük girişlerini okuyorsunuz uzun süre… Ancak bu sizi korkutmasın çünkü gerçekten bu diyalogdan yoksun sayfalar sizleri sıkmayacağına eminim. Mark’ın kendisi olan konuşmaları bir harika. Bir süre sonra benim gibi “Ne zaman yeni günlük girişini okuyacağız ya!” diyerek ilerleyen sayfalara göz atma durumunuz meydana gelebilir.

Filmini izlemiş olabileceğinizi düşünüyorum bu nedenle de sonunu çoğunuz biliyorsunuzdur. Ancak şu kadarını diyeyim sonu biraz aceleye gelmiş izlenimine kapıldım. Nedendir bilmiyorum ama kitabın gelişme bölümlerindeki zevki olayların neticelendiği bölümlere tercih ederim açıkçası. Andy Weir, Mark’ın günlük girişlerinde muhteşem bir olay örgüsü yaratırken sonlarda biraz aceleci davranmış gibi.

Sonuç olarak Marslı benim sevdiğim eserlerden biri olarak kitaplığımın güzel köşelerinden birine yerleşmiş durumda. Eğer bilimkurguları seviyorsanız ve birazda gülmek istiyorsanız Marslı’yı mutlaka okuyun derim. Henüz filmi izlemedim ama kısa zamanda onu da izler sizlerle yorumlarımı paylaşacağım.

  1. Yazım Dili Yorumu

Marslı az önce de belirttiğim gibi Andy Weir’in ilk romanı. Ben Weir’in yazım dilini oldukça sevdim. Gerçekten basit bir anlatımı ve istediğini açıkça belirtme gibi bir huyu var.  Özellikle Mark’ın günlük girişinde yazdıkları bazen rahatsız etse de genel olarak göze hoş gelen şeyler.

Burada Emre Aygün’ü de tebrik etmek gerekiyor sanırım. İçerisinde oldukça fazla uzay terimleri yer alan bir kitap ancak bu kadar güzel bir şekilde Türkçeleştirilebilirdi.

Yazım dili ile ilgili olarak tek sıkıntı terimler olabilir. Ancak onları da fazla sıkıntı etmeyin. Bir süre sonra alışıyorsunuz.

  1. Yapısal Yorum

İşte kitabın beni mutlu etmeyen tarafına geldik. Marslı’nın kapağının kalitesi beni memnun etmedi nense. Bunun dışında oldukça başarılı bir yapıttı. Ayırıca elimdeki film kapağına sahip olan basım. Keşke bu basımı hiç yapmasaydınız, önceki hali çok daha güzeldi.

SEÇTİĞİM SÖZLER


Oksijen verici bozulursa, boğulurum. Su arıtıcısı bozulursa, susuzluktan ölürüm. Hab'da yırtık oluşursa, bir nevi patlarım. bunların hiçbiri olmazsa, en sonunda yiyeceklerim biter ve açlıktan ölürüm.
Yani böyle... Sıçtım.  (Sayfa 16)

Yırtık bir uzay elbisesi giyen biri için ironik bir ölüm: Fazla oksijen  (Sayfa 14)

Beni hayatta tutmak için götüm de beynim kadar çalışıyor. Burada uydurduğum yeni bir konsept değil bu. (Sayfa 24)

Astronotlar doğuştan çılgınlar. Hem de gerçekten asiller. (Sayfa 77)

Ölebilirim ama söylemek istediklerimi ileteceğim ulan. (Sayfa 117)

Onu geride bıraktım. Siz emirleri uyguluyordunuz. ben onu geride bıraktım. (Sayfa 166)

- Peki bunu heybenin içinde tutu
-Benim heybem yok
-Bu sadece bir deyim
- Geçekten mi? Salakça bir deyim
- Rick, geçimsiz oluyorsun
-Ah, teşekkür ederim (Sayfa 228)

Uzay tehlikelidir. Bizim işimiz bu. Eğer her seferinde garantiye oynamak istiyorsan, bir sigorta şirketine gir. (Sayfa 235)

Koli bandı sihirlidir ve ona tapınılması gerekir. (Sayfa 251)

Yaşam harika derece ısrarcı. (Sayfa 255)

- Bu operasyon insanlığın bilgi hazinesi için net bir kayıp
-Mark Watney için net bir kar  (Sayfa 287)

Bu günlüğün üzerine düşmeye bakacağım. Madem artık kurtarılma ihtimalim var, insanlar muhtemelen bunu okuyacaktır. (Sayfa 292)

Hayatta küçük şeylerle mutlu olmayı bileceksin. (Sayfa 361)

Bugün gerçekten ölümle karşı karşıyayım. bundan hoşlandığımı söyleyemem. (Sayfa 386)


Bunu yapmalarının sebebi her insan evladının diğer insanlara yardım etmek için temel bir içgüdüsünün olmasıdır (Sayfa 415)

Andy Weir, Emre Aygün, İthaki Yayınları, Kitap Yorumları, Marslı, The Martian,

MİM 1 : Yayınevleri

Perşembe, Şubat 11, 2016
Cahil Okur’dan herkese merhabalar…

İlk MİM yazımla karşınızdayım arkadaşlar. Beni MİM’e dahil eden Kore Fenomeni’ne teşekkürler J (Son dakika bileti ile katılmış olsam da hatırlanmak güzel şey J) Neyse bu kadar girizgah yeter hemen başlayalım o zaman.

1-      En sevdiğiniz yayınevi hangisi?

Bunun ayrımını yapmak gerçekten zor aslında. Yayınevlerine göre kitap okumak gibi bir alışkanlığım olmadı hiçbir zaman ancak benim için. Ancak Yüzüklerin Efendisi hayranlığımı az çok bilirsiniz. Bu nedenle bana okuma aşkını aşılayan Yüzüklerin Efendisi serisinin Türkiye’de ki yayınevi olan Metis benim için özel olan yayınevlerindendir. Sonrasında Tolkien’in diğer eselerini basan İthaki ile birçok kitabını okuduğum Altın benim için kıymetli yayınevleridir.

2-      Bu yayın evinden okuduğunuz bir kitabı kısaca yorumlayınız.

Yüzüklerin Efendisi üçlemesi deyip susmak belki en iyisi J Blogda yorumları yer almasa da gelecek aylarda tekrar okuyup bloguma da yorum yazmayı planlıyorum. Filmini izlemek yeterli değil diye burada bir kez daha belirteyim. Eğer gerçekten Orta Dünya’yı seviyorsanız kitaplarını mutlaka okuyun derim.

Tolkien’den ötürü sevdiğim bir diğer yayın evi olan İthaki için ise şuraya bakmanız yeterlidir; tık tık

3-      Bu yayınevinden okuduğunuz bir kitaptan bir söz yazın

"İçinizden yarısını arzuladığımın yarısı kadar bile tanımıyorum, yarınızdan azını da hak ettiğinin yarısı kadar sevebiliyorum." Yüzük Kardeşliği, J. R. R. Tolkien

“Dünya değişiyor ve bir zamanlar güçlü görünenlerin artık güvenilmez olduğu çıkıyor ortaya.” II - İki Kule, J. R. R. Tolkien

“Sabah verilen öğütler en iyisidir, gece birçok düşünceyi değiştirir.”  Kralın Dönüşü, J. R. R. Tolkien

4-      Yazarın başka okuduğunuz ve önerdiğiniz kitabı var mı? Varsa, adı ne?

Tolkien’in yazıp da henüz okumadığınız bir eseri varsa mutlaka okuyun derim dostlar. İlk olarak üçlemeden başlarsanız ben gibi sonrasında Hobbit, Silmarillion, Huri’nin Çocukları, Güç Yüzüklerine Dair ve daha Orta Dünya’yı anlatan diğer kitaplarını da okuyun derim.

5-      Yayınevinden kitap çıkartsanız ve tutmazsa ne hissedersiniz?

Herkes haddini bilecek derim. Kim hangi işi iyi yapıyorsa onu yapmalı. Ancak yine de böyle bir hayalim var elbette ki J

6-      Bu yayınevinden almak istediğiniz biri iki kitap hangisi/ hangileri?

Metis
David Eddings – Malloryon Serisi
David Eddings – Belgariad Serisi

İthaki

Doctor Who
Ay’da 172 Saat (Bi Poşet Kitap’ın yorumu sonrası)

İşte böyle… İlk MİM yazımda burada son buldu. Kore Fenomeni’ne bir kez daha teşekkür ediyorum. Bende şu aşağıdaki güzel insanları MİM’leyim o zaman J




3 FİLM YORUMU : Karaoğlan Geliyor / Cengiz Hanın Hazineleri

Çarşamba, Şubat 10, 2016
Mehmet Aslan, Kartal Tibet, Zeki Alaysa, Ceyda Karahan, Kanat Tibet, Meral Zeren, Ahmet Metin, Kazım Kartal, Serpil Gül, Film Yorumları,
Vizyon Tarihi  ?
Yönetmen:      Mehmet Aslan
Oyuncular:      Kartal Tibet, Zeki Alaysa, Ceyda Karahan, Kanat Tibet, Meral Zeren, Ahmet Metin, Kazım Kartal, Serpil Gül
Tür:     Macera, Tarih
Ülke:   Türkiye

FİLMİN KONUSU


Cengiz Han fetihleri sonrası elde ettiği hazinelerin saklanmasını talep eder. Görevli iki kumandandan biri Karaoğlan’ın babasıdır. Yıllar sonra Karaoğlan bu hazinenin peşine düşer aynı zamanda annesinin katilini ve obasını basan katili de aramaktadır.

FİLM YORUMU


Cahil Okur’dan herkese merhabalar.

Bu kadar eski bir filmle karşınızda olduğum için kendime biraz gülüyorum aslında. Neden bu yorumu sizinle paylaştığıma gelince son birkaç gündür dilimde bir türkü vardı “Ak Aygırım Koşulur” türküsü.  Sanırım hepiniz bu türküyü Karaoğlan filminden hatırlarsınız… Durum böyle olunca bu akşam filmi izleyeyim dedim ve gerçekten mutlu oldum. Eski filmler günümüz filmlerine göre beni daha çok kendisine çekiyor gerçekten.

Filmi görsel açıdan değerlendirme yapmak gerçekten saçma olacak çünkü bugünün teknolojisinden çok çok uzakta. Ancak tarihsel bağlamda bu gün aynı kalitede filmler yapılabildiği yönünde ciddi şüphelerim var. Bu eleştiri yazısını yazmamın başlıca nedeni de bu.

Misal Cengiz Hanın ölmesi ardından devletinin üçe bölündüğünü bugün bilen genç sayısı oldukça az bence. Yada Türk Destanları’nda geçen o meşhur atların babasını yani Ayazağa’yı bilende yok denecek kadar az. Dede Korkut Hikayeleri’nden esinlenerek yazılmış bir senaryo var karşımızda. Benim oldukça hoşuma gitti.

Tabi bunları söylerken filmi ilk defa izlemediğimi de belirtmem gerekiyor sanırım. Birçok defa Karaoğlan Geliyor filmini izlemişimdir. Yine olsa yine izlerim. J


Sanırım fazla söz söylemeye gerek yok sadece duygularımı paylaşmak istemiştim. Keşke bu filmler günümüz teknolojisi ile yeniden çekilse… O zaman belki sahte kahramanlara hayranlık duymayı bırakır kendi kahramanlarımıza aşık olabilirdik.

NOT: Bundan sonraki süreçte zaman zaman böylesi eski filmleri paylaşmayı planlıyorum. Bakalım ne kadarını hatırlayacağız.

36: KİTAP YORUMU : Küçük Prens

Salı, Şubat 09, 2016
Kitap Yorumları,  Küçük Prens, Antoine De Saint-Exupéry, Ferhat Çınar, Panama Yayıncılık
Kitabın Adı: Küçük Prens
Yazar: Antoine De Saint-Exupéry
Baskı Tarihi: 2015
Sayfa Sayısı: 151
İSBN: 9786059127141
Kitabın Türü: Hikaye (Öykü), Çocuk, Edebiyat
Orijinal Adı: Le Petit Prince
Çeviri: Ferhat Çınar
Dil: Türkçe
Yayınevi: Panama Yayıncılık

KİTAP HAKKINDA


Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupêry tarafından 1943 yılında yazılan Küçük Prens, dünyanın en çok satan ve okunan kitaplarından biridir. Bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyasının anlatıldığı kitap, uçağıyla çöle düşen pilotun, B612 astreoidinden gelen Küçük Prens'le tanışmasıyla başlar.

İlerleyen bölümlerde Küçük Prens'in yaptığı gezilerde gördüğü yetişkinlerin eleştirisi yapılır. Otorite tutkunu bir kral, kendini beğenmiş bir sanatçı, umutsuz bir sarhoş, sahip olma hevesinde bir işadamı, sorgulamaksızın görev düşkünü bir fenerci, kimin için bilim yaptığını unutan bir bilim adamı. Son durak da dünyadır ve burada görünüşleriyle değer kazandığını sanan insanlarla karşılaşır. Her yerden mutsuz ayrılan Küçük Prens yaşadığı hayal kırıklığını ardında bırakarak bir gün pilottan ayrılıp gider… (Tanıtım Bülteninden)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan Herkese Merhabalar…

İlk defa A101’den bir kitap aldım. “Pişman mıyım?” diye soracak olursanız hiç değilim. Kitabın oldukça uygun bir fiyata olması ve okumayı istediğim bir eser olması nedeniyle aslında oldukça mutluyum. İlerleyen günlerde A101’den bu anlamda yeni alışverişler yapabilirim.

  1. İçerik Yorumu

Kısa girizgahın ardından hemen asıl konuya gelelim. Küçük Prens okumam bitti. Aslında önceki gün bitmişti ancak iki gündür arkadaşlarımla dışarı çıkmamdan dolayı ancak bu gün yorumu sizlerle paylaşabiliyorum.

Küçük Prens ile alakalı olarak bildiğim tek şey sosyoloji yüksek lisansı yapan arkadaşımın bana kitabı derste okuduklarını söylemesiydi. Bu kitabın koca üniversitelerde okutulacak kadar neyi var acaba diye merak ediyordum açıkçası ve merakımı gidermek için uygun fiyatlı da bulunca kaçırmadan aldım.

Küçük Prens bir çocuk kitabı olmasına rağmen Antoine De Saint-Exupéry büyüklere de çok şeyler anlatıyor gerçekten. Daha ilk sayfalardan başlayan büyüklere öğütler, son sayfaya kadar sizinle birlikte yola devam ediyor.

Küçük Prens’in maceraları boyunca aslında ne kadarda büyük hatalar yaptığınızı anlıyorsunuz hayatı yaşarken. Gerçekten de kitapta da dediği gibi büyükler kendi başlarını yollarını bulmakta bir hayli zorlanıyor sanırım, kitabı okudukça bunun daha fazla farkına vardım.

Kısa, okuması kolay ama derinliği bence oldukça fazla olan bir kitap olarak hafızama yerleşecek artık Küçük Prens. Gerçekten bu kadar çok anlamlı olduğunu bilsem şimdiye kadar bu kitabı 100 kez falan okurdum sanırım. İlerleyen zamanlarda bir büyük olarak hataya düştüğümü düşündüğüm zamanlar Küçük Prens2i okumaya karar verdim. Böylece belki biraz olsun çocuk kalıp hayatta daha çok önem verilmesi gereken konularla ilgilenmeyi akıl edebilirim.

  1. Yazım Dili Yorumu

Antoine De Saint-Exupéry’nin yazım dilinin çevirideki başarı oranında oldukça sade ve akıcı olduğunu belirtmek lazım. Bir çocuk kitabından beklenilecek sadelikte ve akıcılıkta ilerliyor kitap. Bunun yanı sıra Ferhat Çınar’ın çevirisinin de başarılı olduğu kanısındayım. Yoksa bu kadar anlamlı olamazdı bu eser.

  1. Yapısal Yorum

2 lira 95 kuruşa alınmış bir kitaptan bahsediyorum arkadaşlar burada! Yapısal olarak ne dememi bekliyorsunuz ki. Öyle çok büyük güzellikle beklemeyin ama şunu demem lazım kitaplıkta hiç sırıtmıyor. Baskıda bazen Magenta’nın (Kırmızı renk) fazla kaçtığı da gözüme çarpsa da ben memnunum baskıdan.

SEÇTİĞİM SÖZLER


  • Her yetişkin önce çocuktu... Ama pek azı bunu hatırlıyor. (Sayfa 7)

  • Büyükler zaten bir şeyi kendi başlarına hiç anlayamazlar. Onlara daima açıklama yapma mecburiyetinde olmak da çocuklar için oldukça can sıkıcı. (Sayfa 11)

  • İnsan, akıl sır erdiremediği bir şeye maruz kalırsa ona karşı koymayı pek göze alamaz. (Sayfa 15)

  • İnsan istese bile fazla uzağa gidemez. (Sayfa 24)

  • Neticede iyi tohumların iyi otları, kötü tohumlarında kötü otları olacaktı. (Sayfa 34)

  • Biliyor musun, insan üzgün olduğu zaman gün batımını çok sever. (Sayfa 39)

  • Gözyaşları ülkesi öylesine gizemlidir ki... (Sayfa 45)

  • En zoru da budur. İnsanın kendisini yargılaması, başkasını yargılamasından daha zordur. Kendini iyi yargılamayı başarırsan gerçek bir bilge olduğunu kanıtlamış olursun. (Sayfa 65)

  • Rüzgar, nereye, insanlar oraya. Kökleri yoktur. Bu yüzden yaşam, onlar için zordur. (Sayfa 101)


  • İnsan gerçeği ancak yüreğiyle görebilir. Gözler, hiçbir şeyin özünü göremez. (Sayfa 117)
Kitap Yorumları,  Küçük Prens, Antoine De Saint-Exupéry, Ferhat Çınar, Panama Yayıncılık

35: KİTAP YORUMU : The 100 – 21. Gün

Pazar, Şubat 07, 2016
Kitap Yorumları, The 100 - 21. Gün, Kass Morgan, Arın Zengin, GO kitap, GO!,
Kitabın Adı:The 100 - 21. Gün
Yazar:Kass Morgan
Baskı Tarihi:Mart 2015
Sayfa Sayısı:312
İSBN:9789759998028
Kitabın Türü:Roman, Edebiyat
Çeviri:Arın Zengin
Dil:Türkçe
Yayınevi:GO!

KİTAP HAKKINDA


Dünya'da Yalnız Olduklarını Sanıyorlardı Yanılmışlardı

Yüz grubunun Dünya'ya ayak basmasının üzerinden 21 gün geçmiştir. İçlerinden birinin uğradığı ölümcül saldırının ardından Dünya'da yalnız olmadıklarını anlayan grup üyeleri yaşadıkları şoku atlatamadan birer birer hastalanmaya başlarlar. Belirtiler radyasyon zehirlenmesini işaret etmektedir. Aynı gün ele geçirecekleri Dünyalı kızın onlara söyleyeceği çok şey vardır. Onların, Dünya'ya ayak basan ilk Koloniciler olmadığı gibi…

Wells, grubun güvenliğini sağlamak için canla başla çalışırken Clarke diğer Kolonicileri bulmak için kamptan ayrılacak, Bellamy ise ne pahasına olursa olsun kız kardeşini bulacaktır. Gemide kalan GLASS ise hayatının aşkı ile kendi hayatı arasında bir seçim yapmak zorundadır.

New York Times çoksatarı THE 100 kitabının devamı olan 21. Gün'de sırlar bir bir açığa çıkarken inançlar sınanıyor ve ilişkiler sınavdan geçiriliyor.
(Tanıtım Bülteninden)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan Herkese Merhabalar…

Şubat okumalarına The 100’ın 2. kitabı olan 21. Gün ile devam ediyoruz. Kitabı bitireli birkaç saat oldu. Taze tazede hemen yorumu sizlerle paylaşayım istedim. Lafı uzatmayalım ve hemen yoruma geçelim. İyi okumalar…

  1. İçerik Yorumu

The 100’ın ilk kitabında da bahsettiğim gibi kitabın evreni oldukça hoşuma gidiyor. Gerçekten o savaşı bir kenara bırakırsak öylesi bir dünyada yaşamayı isterdim. İkinci kitapla birlikte o ilk kitaptaki karakterleri takip edemem hastalığım büyük orana geride kaldı.  Bu da kitaptan daha fazla zevk almamı sağlayan konulardan başlıcası oldu.

100 kişilik mahkum grubunun Dünya’da başlarına gelenler anlamında beni öyle çokça şaşırtan bir konu olmadı ancak. Hemen hemen bu konuyu işleyen her film ve kitapta yaşanabilecek olaylarla karşılaştıklarını söyleyebilirim. Ancak burada Kass Morgan’ın hayal dünyasına bir yergi söz konusu değildir, bunu da hemen belirteyim.

Olay örgüsü oldukça beklenir olmasına karşın Kass Morgan karakterler üzerinden hikayeyi anlatma sürecinde sizi kendisine bir şekilde bağlamakta. Bu da kitabın bana göre en güzel taraflarından birisi.

Diğer taraftan son kitapta işlerin biraz daha karışacağı izlenimine de kapılmış durumdayım. 21. Gün’de verilen bazı ipuçları beni hemen Eve Dönüş kitabını okumaya itiyor açıkçası. Bu anlamda elinizden bırakamayacağınız bir kitap olacağına eminim.

Bunların yanı sıra ne yazık ki bana Türk Filmlerini hatırlatan bir kurgu ile de karşılaşmak aslında gülümsememe neden oldu. Malum satırları okurken (olayın sürpriz olmasını istemem nedeniyle burada ne olduğunu açıklamıyorum.) Kas Morgan acaba Yeşilçam hayranı falan mı diye düşündüm. Bahsettiğim sayfalara geldiğinizde eminim bana hak vereceksiniz.

İçerik anlamında 21. Gün benden ciddi bir puan almış durumda. Ben oldukça beğendim umarım sizde beğenirsiniz.

  1. Yazım Dili Yorumu

İlk kitapta da bahsettiğim gibi Kass Morgan’ın sizi yormayan bir anlatım dili var. Gerçekten okurken sizi zorlamayacak ve kendisine bağlayacak bir yazım diline sahip. Bununla birlikte kullanılan akıcı dil nedeniyle kendinize “Kitap hangi ara bitti?”  diyebilirsiniz şimdiden uyarıyım.

  1. Yapısal Yorum

21. Gün kitaplığımdaki ikinci Go! eseri. Bu adamların kitap dizaynlarına gerçekten hayranım. Birilerinin kendilerinden örnek alması gerektiği kanısındayım. Yapısal olarak kitaba yapılabilecek fazlaca bir yorum yok. Benden tam not aldı. Kitaptaki bazı yazım hatalarına rağmen J

SEÇTİĞİM SÖZLER


·         Yanılmışlardı...
Bazıları buradan hiç ayrılmamıştı (Sayfa 6)

·         Cennet nerede olduğunu hayal ediyorsak oradadır  (Sayfa 24)

·         Lider olmak demek doğru bildiğini yapmak demekti. (Sayfa 111)

·         Eğer birbirimizle ilgilenemeyeceksek bu onların hakkımızda yanılmadığı anlamına gelir.  (Sayfa 140)

·         zaman neden gemideki herkes aynı dili konuşuyordu? (Sayfa 160)

·         Güzelden daha fazlası olacaktı. O, güçlü olacaktı. (Sayfa 190)

·         "Bu bir veda değil, tatlım. Annenle birlikte seni cennette göreceğiz."
Cennet? Clarke düşündü, allak bullak olmuştu. Şu eski şarkı sözü aklına gelmişti. Cennet Dünya'da bir yerdir  (Sayfa 206)

·         İnsan, çocuktan sonra gerçek bir terfi anlamına geliyor. Gerçi ikisinin de aynı türden olduğuna emin değilim  (Sayfa 228)

·         Dileklerini hiçbir zaman kimseye söyleyemezsin. Bir sır olarak kalmalılar.  (Sayfa 229)

·         Sadece kendimiz için doğmadık. (Sayfa 232)

·         Dünya'da yalnız değildi. Ailesi hayattaydı.  (Sayfa 289)

Kitap Yorumları, The 100 - 21. Gün, Kass Morgan, Arın Zengin, GO kitap, GO!,

 SERİNİN DİĞER KİTAPLARI

Kitap Yorumları, The 100 - 21. Gün, Kass Morgan, Arın Zengin, GO kitap, GO!,


2 FİLM YORUMU : Life of Pi / Pi’nin Yaşamı

Cuma, Şubat 05, 2016

KÜNYE

Vizyon Tarihi  28 Aralık 2012 (2s 5dk)
Yönetmen:      Ang Lee
Oyuncular:      Suraj Sharma, Irrfan Khan, Adil Hussain, Tabu, Rafe Spall, Gérard Depardieu, Ayush Tandon, James Saito,   Andrea Di Stefano, Wang Bo-Chieh
Tür:     Macera , Dram
Ülke:   ABD

SENARYO

Senarist:          David Magee
Orijinal fikir:   Yann Martel

FİLM MÜZİKLERİ

Besteci: Mychael Danna

FİLMİN KONUSU


İzleyiciye çok farklı bir deneyim yaratacak olan LIFE OF PI, bizleri genç bir çocuğun inanılmaz macerasına sürüklüyor – heyecan verici, spiritüel, keyifli, tüyler ürpertici, espirili ve aynı zamanda trajik bir hikaye. Pi Patel’in Hindistan’daki egzotik bir hayvanat bahçesinden Pasifik’e uzanan yolculuğunda yaşadığı gemi kazası sonucu bir sandalda bir sırtlan, kırık bacaklı bir zebra, bir orangutan ve üç yüz kiloluk bir Bengal kaplanı ile hayatta kalan tek insan olarak yaşadığı akıl almaz hikayesini sunuyor. Pi, uçsuz bucaksız okyanusta bir sandalda başbaşa kalan bu enteresan dörtlünün arasında hayatta kalma savaşı verirken, zekası sonucu besin zincirine kurban gitmemeyi başarır ve sonunda Kaplan Richar Parker ile başbaşa kalır. Pi hayatta kalmak için bu devasa kaplana büyük bir anlayışla yanaşmak zorundadır ve inanılmaz masalları böylece devam eder. Bu akıllara durgunluk veren yolculuğu sona ermeden, büyülü bir adaya varır.

FİLM YORUMU


Cahil Okur’dan herkese merhabalar.

Uzun zamandır izlemeyi planladığım, ki bu çok çok uzun zaman demek oluyor, ancak bir türlü fırsat bulamadığım Pi’nin Yaşamı filmini sonunda izledim. Bu gün Manisa’da yaşanan yağmur nedeniyle eve erken gelmemin de bunda ciddi bir etkisi var elbette.

Neyse Pi’nin Yaşamı’nın bu kadar etkileyici olduğunu bilsem gerçekten çok daha önce izlerdim. Yaklaşık bir aydır tam anlamıyla bir film izleyememiştim ancak Pi’nin Yaşamı ile film izlemeye dönmek gerçekten insanın bir filmden beklentilerini çoğaltıyor.

Pi ve kaplanı Richard Parker’ın filikada yaşadıkları dönemi anlatan filmde insan ile doğa arasındaki mücadeleyi net bir şekilde görebiliyorsunuz. Her ne kadar konuya tam manasıyla inanmak biraz hayalcilik olacak olsa da verilmek istenen mesajın “İnsan doğayı yener” şeklinde olduğunu algılamak oldukça mümkün. Film posterindeki bir yazı aslında film hakkında ciddi bir görüş vermekte; “İnanılmayacak olana inan”

Diğer taraftan kahramanız Pi’nin şu farklı dinlere inanma durumu beni etkileyen bir başka konu oldu. Gerçekten düşünmeden edemiyorsun, insan hem Müslüman, hem Hıristiyan hem de Hindu olabilir mi? Aslında temel soru ne olduğunuzdan da ziyade burada sanırım Allah (Yaratıcı) ile aranızdaki bağda. O yarattığı sizi anlıyor, sizde onu anlıyorsanız eğer aradaki asıl sorun aşılmış mı oluyor? Bunu düşündükçe beyin “EROR” verecek sanırım.

Dediğim gibi ben filmi gerçekten çok sevdim. 2012 yapımı olan bu filmi izlemek için neden bu kadar beklediğimi de inanın bilmiyorum. Daha önce izlemem gereken bir filmmiş gerçekten. İzlemenizi önemle tavsiye ettiğim bir film tabi hala izlemeyen kalmışsa!

Film Hakkında

Pi'nin yaşamı sinemaya uyarlanmadan önce tiyatroya uyarlandı. Keith Robinson tarafından yönetilen oyun Andy Rashleigh tarafından yazılmıştı, ve oyunun galası 2003'te İngiltere'de Bradford Alhambra Theatre 'da yapıldı

Çekim Detayları

Film Hindistan'ın farklı bölgelerinde (Munar, Pondicherry, India), Kanada (Montreal) ve Tayvan (Taichung) 'da çekildi .

Oyuncular Hakkında..

3000 aktör arasında yapılan seçimlerden sonra yönetmen Ang Lee , Suraj Sharma'yı seçiyor. 17 yaşında genç bir öğrenci olan Sharma sinema dünyasına bu film ile tanıtılıyor.

Uyarlama

Film, İspanyol yazar Yann Martel’in çok sevilen aynı adlı romanından David Magee tarafından uyarlandı. 2002 yılında kurgu dalında Kanada'da Man Booker ödülüne layık görülen roman dünya çapında 7 milyondan fazla satış gerçekleştirdi. Roman ayrıca yakalaşık bir sene New York Times'ın En Çok Satanlar listesinde kaldı.

Ölmeden Önce İzlemeniz Gereken 1001 Film - 2000'ler


Yapım, "Ölmeden Önce İzlemeniz Gereken 1001 Film" listesinin son versiyonunda yer alıyor.

34: KİTAP YORUMU : Mesnevi’den Öyküler

Salı, Şubat 02, 2016
Mesnevi’den Öyküler, Sadık Yalsızuçanlar, Mevlana, Timaş Yayınları, Kitap Yorumları,
Kitabın Adı: Mesnevi’den Öyküler
Yazar:Sadık Yalsızuçanlar
Baskı Tarihi:2005
Sayfa Sayısı:192
İSBN: 9752632459
Kitabın Türü: Hikaye (Öykü), Edebiyat
Dil: Türkçe
Yayınevi: Timaş Yayınları

KİTAP HAKKINDA


Mesnevi bir giz bahçesidir. Bu hikmet bahçesinde birbirinden güzel ve hikmetli öyküleri bir arada bulacaksınız. Doğu'dan Batı'ya bütün hikmet aşıklarını meftun eden Mevlana'dan ibretli öyküler. Sadık Yalsızuçanlar bu eşsiz bilgelik kaynağının eserlerinden özenle derlediği öyküleri yine büyük bir zevkle okuyacaksınız. (Tanıtım Bülteninden)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan Herkese Merhabalar…

Şubat ayı benim için oldukça güzel devam ediyor. Bu aya biraz hızlı başladım ve 2 kitap bitirdim şimdiden. Bu beni mutlu ederken, geride kalan iki kitabında güzel eserler olması ayrı bir mutluluk kaynağı. Lafı uzatmadan hemen yorumlamaya geçeyim.

  1. İçerik Yorumu

Konya kaldığım dönemlerde ki yaklaşık olarak 10 yıllık bir süreçten bahsediyorum Mevlana Hazretleri ile alakalı oldukça kitap okumuştum. Kardeşim Çiko’nun kitaplığında da bu kitabı gördüğümden beri bir göz atmak istiyordum. Bu nedenle Dede Korkut Hikayeleri ardından birde Mesnevi’den Öyküleri okuyayım diyip dün başladım kitaba.

192 sayfalık eserde kısalı uzunlu toplamda ellinin üzerinde hikaye bulunmakta. Bazıları sadece yarım sayfa iken bazıları 3-4 sayfayı buluyor. Her hikayede kendi içerisinde bir öğüde sahip elbette.

Mevlana’nn en büyük eseri olan Mesnevi’den alıntıların yer aldığı eser için hemen hemen bir baş ucu kitabı diyebilirim. Ancak daha detaylı olarak Mevlana’yı okumak ve bilmek isterseniz Mesnevi’den Hikayeler kitabı size göre değil demem gerekiyor. Ancak Mevlana’yı öğrenmek adına iyi bir başlangıç olabilir.

Hikayelerin çoğunda hayvanların ön planda olduğunu belirtmem gerekiyor. Aslında bu durum beni biraz şaşırtsa da George Orwell’ın Hayvan Çiftliği’nde olduğu gibi Mesnevi’den alınan bu hikayelerdeki hayvanlarda bizlere insanın farklı yönlerinin zuhur ettiği varlıklar olarak karşımızda durmakta.

Ayrıca Peygamber Efedimiz ve Allah tarafından gönderilen bir çok diğer Peygamberler hakkında da oldukça fazla hikaye bu eserde mevcut. Alt kısımda gördüğünüz seçtiğim sözlerde kitabın ne kadar değerli olduğunu görebileceğiniz kanısındayım.

  1. Yazım Dili Yorumu

Sadık Yalsızuçanlar kitabı hazırlarken oldukça sadeleştirmiş ve günümüz Türkçesine yakınlaştırmış. Bu nedenle okurken asla zorlanmayacağınız bir eser. Hikayelerin sadeleştirilmiş olması ve Mevlana’nın gönlünden akan sular olması okunmasını bir hayli kolaylaştırıyor. Ben oldukça beğendim.

  1. Yapısal Yorum

Bir önceki yazımda sizlerle paylaştığım Dede Korkut Hikayeleri eseri hakkında yaptığım yorumlar bu eser içinde geçerli. (İkisi de aynı serinin parçaları.) Yapısal beğenmediğim tek konu her hikaye başında kullanılan resimler oldu. Ne tam olarak isimlendirmek mümkün değil ama olmasaydı daha iyi olurdu sanki.

SEÇTİĞİM SÖZLER


·         Kazandığınız bilgilerin tamamı, bize kendimiz hakkında bir gerçeği öğretir. Bu gerçek ise bizim ilahi hakikat ile olan bağımızdır.  (Sayfa 8)

·         Elim ayağım bağlı benim. Yüreğim bağlı değil. Gönlüm özgür olduktan sonra tutsak olmuşum ne çıkar!  (Sayfa 27)

·         Hırs, bütün kötülüklerin kaynağıdır, kimse bulduğu ile yetinmekten ölmemiş ama hırstan ölen çoktur  (Sayfa 60)

·         Zengin; gırtlağına kadar kusura gömülmüş kişiye denir  (Sayfa 68)

·         Toprak altında bedeni ölü, gönlü diri kişi; yüreği ölmüş, vücudu diri kişiden daha hayırlıdır.  (Sayfa 74)

·         Soruda bilgiden doğar, yanıt da  (Sayfa 89)

·         Ona bal olan, sana zehir olabilir. Biz dile değil, cana bakarız. Aşıklar her solukta farklı yanarlar.  (Sayfa 122)

·         Bağışta bulunursanız kar edersiniz (Sayfa 124)

·         Aşkın temeli ölmektir  (Sayfa 129)

·         Akıl da durgun görünür, ama söz ondan depreşir. (Sayfa 141)

·         Yavaş davranmak Allah'tandır, acele iş lanetlenmiş şeytandan.  (Sayfa 162)


·         Kim başkasının eşine kötülük etmek isterse, kendi eşine kötülük etmiş olur  (Sayfa 178)


33: KİTAP YORUMU : Dede Korkut Hikayeleri

Salı, Şubat 02, 2016
Kitap Yorumları, Timaş Yayınları, Dede Korkut, Dede Korkut Hikayeleri, Sadık Yalsızuçanlar
Kitabın Adı: Dede Korkut Hikayeleri
Yazar: Sadık Yalsızuçanlar
Baskı Tarihi: 2005
Sayfa Sayısı: 224
İSBN: 9752632289
Kitabın Türü: Hikaye (Öykü), Edebiyat
Dil: Türkçe
Yayınevi: Timaş Yayınları

KİTAP HAKKINDA


Dede Korkut hikâyeleri Türklerin Orta Asya’daki yaşam tarzlarını, inançlarını, aralarındaki ilişkileri, savaşlarını, kahramanlıklarını, hayat görüşlerini ve kullandıkları dilin özelliklerini yansıtan en önemli metinlerden biridir. Dede Korkut isimli bilge tarafından anlatılan, olağanüstü varlıklar ve olaylarla süslü bu hikâyeler, içeriğinin yanı sıra renkli ve eğlenceli anlatımıyla da Prof. Fuat Köprülü’nün “Terazinin bir kefesine Türk edebiyatının tümünü, diğer kefesine de Dede Korkut’u koysanız yine de Dede Korkut ağır basar” sözünü haklı çıkarır mahiyettedir.

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan Herkese Merhabalar…

Uzun zamandır okumayı planladığım Dede Korkut Hikayeleri’ni okudum sonunda. Ne kadar memnun kaldığım tartışılsa da okunması gereken bir eser diye düşünmekteyim. Hemen yoruma geçelim.

  1. İçerik Yorumu

Dede Korkut Hikayeleri bildiğiniz gibi atalarımızın Anadolu denilen bu topraklara gelemden önceki yaşayışları ve hayatları hakkında bizlere en fazla bilgi sunan kaynaklardan bir tanesi. Bence her Türk evladının bu eserleri okuması gerekmekte.

Okumuş olduğum eserde 14 farklı hikaye anlatılmakta. Hepsinin de içeriği birbirinden farklı olsa da genel anlamda kahramanlık, savaş ve benzeri unsurların yoğun olarak geçtiğini belirtmek gerekiyor. Anlatılanlarda mübalağa oldukça fazla ancak geçmişimizin kahramanlıklarla dolu olduğunu düşününce bunların ne kadarının gerçeği ne kadarının abartıyı içerdiğini bilemiyorum.

Hikayelerin genel olarak başlangıçları ve bitişleri aynı şekillerde. Her hikayenin sonunda Dede Korkut otağa çağrılıyor ve yapılan şenlik sonrası gazilerin hikayelerini anlatıp, Allah’a dua ediyor. İslam etkisinin yoğun olarak yaşandığı bir dönemin anlatıldığının da yeri gelmişken altını çizelim.

Adını birçok hikayede duyduğumuz tek Bamsı Beyrek, Deli Dumrul ve tek gözlü dev gibi karakterler Dede Korkut hikayelerinin kahramanları olduğunu da belirterek, içerik hakkındaki yorumu burada bitireyim.

Elimdeki eserin kapsamının tam olmadığını düşünsem de bu güne kadar okumam gereken bir eseri geç okuduğum için üzgünüm açıkcası.

  1. Yazım Dili Yorumu

Günümüz Türkçesi ile karşılaştırmak oldukça yanlış bir kanı olacaktır. Bilemeyeceğiniz bazı kelimelerin çıkacağı aşikar ancak benim okuduğum basımda kelimelerin Türkçeleri de sayfa altlarında verilmekteydi. Bu nedenle anlamakta bir zorluk çekmedim.

Hikayelerin sonlarındaki bazı tekerleme vari bölümleri bazen sıksa da okuması rahat yürüyen bir eser. Ayrıca hanların, beylerin deyişlerinin aktarıldığı bölümler de bazen yorabilmekte. Karşılıklı atışma gibi yazılan konuşma bölümleri bazen ipin ucunu kaçırmanıza neden olabilir.

  1. Yapısal Yorum

Timaş Yasyınları’ndan çıkan basım, basım tekniği açısından bence oldukça güzel. Kağıt kalitesi ve yazıların boyutları beni memnun etti. Ancak kapakla ilgili olarak kafama takılan bir konu var; kapakta Dede Korkut’u tasvir eden çizim sanki biraz bizdend eğil gibi. Daha çok Çinlilere benziyor gibime geldi.

SEÇTİĞİM SÖZLER


·         Hesap gününde cuma, cuma gününde hutbe güzel.
Kulak kesilip dinleyen ümmet güzel (Sayfa 14)

·         Kese kese yemeye yahni güzeldir
Kesme gününde kumandan hızlı güzeldir
Devam eden saadet güzeldir
Bildiğini unutmayan akıl güzeldir.  (Sayfa 158)



Blogger tarafından desteklenmektedir.