32: KİTAP YORUMU : Metal Fırtına

Cumartesi, Ocak 30, 2016
Metal Fırtına, Orkun Uçar, Burak Turna, Timaş Yayınları

Metal Fırtına

Yazar: Orkun Uçar, Burak Turna
Yayınevi : Timaş Yayınları

ARKA KAPAK YAZISI

Tarih, 23 Mayıs 2007… Yer, Kerkük'ün kuzeydoğusu…
Kuzey Irak'taki kargaşa devam ederken, bölgede bulunan Türk birlikleri ani bir Amerikan saldırısına uğrar. Türk birlikleri "müttefik"lerinden hiç de beklemedikleri bir darbe almıştır.
CNN International hemen haber geçmeye başlar: "Kuzey Irak'ta çatışma… 13 ABD askeri öldü, 30 yaralı var. Ordu yetkilileri, Amerikan güçlerine saldıran 35 Türk askerinin öldürüldüğünü açıkladı."
Amerikalıların niyeti Türkiye'deki zengin bor minerallerini ele geçirmektir. Bunun için her şeyi göze almışlardır. İstanbul ve Ankara dahil olmak üzere tüm Türkiye'yi savaş alanına çevirmeyi bile…. Ve Metal Fırtına Operasyonu başlar…

Sayfa Sayısı: 304
Baskı Yılı: 2004

KİTAP YORUMU


Herkese Merhabalar…

Cahil Okur’dan selamlar arkadaşlar. Bu gün karşınızda bir “tekrar okuma”  işle geldim. (Tekrar okuma diye özellikle belirttim. Bazı arkadaşlar bu durumu re-read olarak paylaşıyor ve ben bundan pek hoşlanmıyorum.) Neyse gene yoruma giremedim. İşte ilk olarak üniversite yıllarımda okuduğum Metal Fırtına’nın ikinci okuması sonrası yorumum sizlerle

  1. İçerik Yorumu

Metal Fırtına’nın konusunu büyük bir çoğunluğun bildiği kanısındayım. Bilmeyenler için kısaca özetlemek gerekirse; Amerika Türkiye’yi işgal ediyor. Amaç bor rezervlerini elde etmek. Ani ve beklenmedik olan bir baskınla önce Ankara ardından da İstanbul işgal altında kalıyor. Elbette Türkiye halkı buna sessiz kalmıyor. Direniş her yerde mevcut hatta Gri Takım üyesi olan Gökhan sayesinde Washington’da bile bir direniş var…

Konu hakkında daha fazla bilgi vermeden genel anlamda içerik ile ilgili olan yorumu paylaşayım sizlerle. Bu tip komplo teorileri her zaman yapıla gelmiştir. Halende ABD’nin yapmış olduğu politikalar nedeniyle sıranın bir gün Türkiye’ye de geleceği konuşula gelmekte.

Altının ne kadar sağlam bir zemine oturduğu belli olmasa da kitap bu konuyu ele alması nedeniyle gerçekten ilgi çekici. Özellikle bu tip siyasi olaylar sizin dikkatinizi çekiyorsa bu kitabı kesinlikle okumalısınız. Kitapta geçen birçok ismin gerçek olması nedeniyle farklı fikirlere kapılabilirsiniz. Bu nedenle okumayı gerçekleştirirken lütfen bunların tamamen bir hayal ürünü olduğunu unutmayın.

Kitabın içeriği ile ilgili olarak eleştirilebilecek tek konu belki de Gökhan’ın yaptığı kahramanlıklar. İşlerin bu kadar basit bir şekilde gerçekleşmesini beklemek sanırım biraz hayalcilik olurdu. Diğer taraftan finaldeki olaylar zinciri de beni ilk okumama göre fazla tatmin etmedi. Bir anda Amerika’nın o kararı (Spoiler vermemek için ne olduğunu belirtmiyorum) vermesi çok basit oldu sanki.  Ancak yinede güzel bir siyasi kurgu romanı okuduğum kanısındayım.

  1. Yazım Dili Yorumu

Türk Edebiyatı’na eşine az rastlanır bir durum var bu kitapta. Kitabın yazarı iki kişi; Orkun Uçar, Burak Turna. Ortak bir dil oluşturmayı nasıl başardılar bilmiyorum. Çünkü bu gerçekten zor bir iş. Ancak siz okurken iki farklı beyinden çıkan şeyleri okuyor gibi değilsiniz. Tek bir beyinin ürünü olan güzel bir yazım dili var. Oldukça akıcı ve sürükleyici.

Az önce de dediğim gibi iki yazarlı bir kitap edebiyatımız da oldukça azdır. Metal Fırtına serisinde de durum aslında ilerleyen kitaplarda aynı, yazarlar ikinci kitapta ayrılıyor ve seriye öle devam ediyorlar.

  1. Yapısal Yorum

Timaş Yayınları’ndan çıkan bir kitap okumayalı uzun zaman oldu. Bir zamanlar ciddi bir Timaş takipçisiydim. Kitabın içerisinde yazım hataları oldukça az. En azından şu an basılan bir çok kitaptan bu nokta da iyi. Ancak iş dış kapak kalitesine geldiğinde o zamanların kitaplarının pek başarılı olduğunu söyleyemem.

Kapak tasarımı ise hiçbir zaman hoşuma gitmedi Metal Fırtına’nın. Kapakta Türkiye’ye özgü olan sadece Ayasofya Camii’nin resmi… Geri kalan tüm görseller Amerikan tabanlı. Daha güzel bir kapak ile okuyucuya sunulabilecek bir kitap olabilirdi belki de…

SEÇTİĞİM SÖZLER


  • Ölüm, gerçekleşmeden önce bir korku aracı olabilirdi sadece, oysa onun kapısı açıldığında artık sonsuz bir huzur vardı (Sayfa 12)

  • Unutma biz bu toprakları istiyoruz, üzerindeki insanları değil. (Sayfa 27)

  • Savaşı ABD'nin evine taşımayan hiçbir gücün galip gelme imkanı yoktur

  • Savaşın tek karakteri, tek ırkı, tek kişiliği ve tek bir yüzü olduğu gibi tek bir rengi vardı (Sayfa 168)


  • Ruh dünyası yıkılmış insanlar her şeye inanma eğiliminde oluyordu (Sayfa 225)

31: KİTAP YORUMU : Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları

Çarşamba, Ocak 27, 2016

Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları


Yazar: Ransom Riggs
Yayınevi : İthaki Yayınları
Çevirmen: Aslı Dağlı

ARKA KAPAK YAZISI


Gizemli bir ada. Terk edilmiş bir yetimhane. Fazlasiyla tuhaf fotoğraflardan oluşan bir koleksiyon.

Tüm bunlar kurgu ile fotoğrafçılığı nefes kesici bir şekilde bir araya getiren ve unutulmaz bir okuma deneyimi sunan Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları romanında keşfedilmeyi bekliyor.

Yaşadığı korkunç aile trajedisi yüzünden Galler kıyılarındaki, dünyadan uzakta kalmış bir adaya yolculuk eden on altı yaşındaki Jacob, burada Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocuklar Yetimhanesi'nin yıkıntılarını keşfetmekle kalmayıp, Bayan Peregrine'in çocuklarının sadece tuhaf olmaktan çok daha fazlası olduğunun farkına varır.

New York Times bestseller listesinden 108 haftadır inmeyen, aklınızdan çıkmayacak eski fotoğraflar eşliğinde okuyacağınız Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları, gölgelerde geçen bir macera arayan her yaştan okuyucuyu içine çekecek eşsiz bir roman.

"Gergin, duygusal ve tuhaf mı tuhaf bir ilk roman. Fotoğraflar ve metin birbirini tamamlayarak unutulmaz bir hikâye yaratıyor."
-John Green, Kâğıttan Kentler ve Aynı Yıldızın Altında kitaplarının çoksatan yazarı-

"Bu, hipsterlar için yazılmış bir Harry Potter kitabı. Geçtiği dünyaya ve verdiği hisse bayıldım."
-Felicia -Day-

"Fotoğraflar olmasa bile hikâye kendi başına yetermiş fakat fotoğraflar hikâyeye karşı konulmaz bir gizem ekliyor. Birinci gözden anlatı samimi, komik ve etkili. Serideki bir sonraki kitabı dört gözle bekliyorum."
-Rick Riordan, Percy Jackson ve Olimposlular serisinin yazarı-
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 320
Baskı Yılı: 2015

KİTAP YORUMU


Herkese Merhabalar…

Bu aralar bana ne oluyor bilmiyorum. Biraz “Umutsuz Ev Kadınları” formatındayım sanki. Bir melankoliklik var üzerimde. Durum böyle olunca da Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları okumam da tahmin ettiğimden biraz uzun sürdü. Ancak neticede bitti ve okuduğum için mutluyum. Neyse lafı uzatmadan hemen yoruma geçelim.



  1. İçerik Yorumu

Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları, Ransom Riggs’in yazdığı ikinci kitabı. Bir büyükbaba ve torunu arasında geçenlerle başlayan hikaye hiçte tahmin edilemeyecek bir noktada bitiyor. Aslında adı itibari ile biraz ipucu verse de benim beklediğim şeyden çok çok farklıydı kitap.

Kitabı okumadan önce çok fazla araştırma yağmamıştım. Sadece takip ettiğim bazı bloggerların kitabı okuduğunu ve yorumladığını biliyordum. Hikayemiz oldukça sıkı başlıyor. Olaylar sizi kendine çekiyor ancak nedendir bilinmez sonradan sanki aniden frenine basılmış araba misali yavaşlıyor. En azından benim görüşüm bu yönde.

Aynı zamanda başlardaki o sizi kendisine çeken yapısı giderek azılıyor ve olayların tahmin edilebilirliği artıyor. Bu da ister istemez okuyucuyu sıkan bir durum. Ancak yine de farklı bir fantastik dünya yaratmış olmasından dolayı Ransom Riggs’i kutlamak istiyorum.

Ayrıca kitapla ilgili olarak özellikle son 100 sayfada olacakları tahmin etmem ardından şu soru kafama takılmadı değil; “Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları acaba bir seri mi olacak?” çünkü kitabı bitirdiğinizde olaylar burada böylece kalamaz. Daha yapılacak çok iş var diyorsunuz kendi kendinize. Ransom Riggs yada yayıncısının bu konuda bir açıklama yapıp yapmadığını bilmiyorum.

Toplamak gerekirse benim için güzel bir kitaptı. Ancak şunu da söylemediğimi hemen belirteyim; “Mutlaka Okuyun”

  1. Yazım Dili Yorumu

Ransom Riggs’in okuduğum ilk kitabıydı. Bu nedenle dili noktasında çok detaylı bir yorum yapamayacağım. Ancak insanı bunaltmayan bir yapıda yazdığını söyleyebilirim. Kitabın çevirisinin de bunda etkisi olduğu kanısındayım.  Dilin akıcı olması ve okuyucuyu yormaması gibi nedenlerde benden 5 üzerinden 4 aldı desem kafi gelir sanırım.

  1. Yapısal Yorum

Kitabın Türkiye’deki basımı İthaki’ye  ait. Uzun zamandır İthaki’den çıkmış bir eser okumamıştım. Bu nedenle yapısal olarak değerlendirmemi İthaki kalitesi deyip olayı fazla uzatmak istemiyorum.
Öte yandan bazı kelime yazımlarında sıkıntı olduğunu da belirteyim. Ayrıca kitabın sonunda teşekkür kısmında yazar arka kapakta kendi resmi olduğunu ve bu resmi çeken kişiye teşekkür ettiğini belirtiyor. Merakla nasıl bir foto diye arka kapağı açıp bakıyorsunuz ancak yok! Böyel bir şey işte…

SEÇTİĞİM SÖZLER


  • Annem bir gün karşıma geçip bir kaşif olamayacağımı,çünkü dünyadaki her şeyin çoktan keşfedildiğini söyledi. Yanlış yüzyılda doğmuştum... (Sayfa 11)

  • Hepimiz kendi masallarımıza tutunuruz, ta ki onlara inanmanın bedelini ağır ödeyene dek.  (Sayfa 19)

  • Daima bir yarın vardır (Sayfa 31)

  • Çok paranız olduğunda parayı önemsemediğinizi söylemek çok kolaydır. (Sayfa 66)

  • Babamı anlamaya çalışmaktan vazgeçeli uzun zaman oldu (Sayfa 101)

  • Biri seni içeri almazsa er ya da geç kapıyı çalmaktan vazgeçersin  (Sayfa 101)


  • Sende bir tuhaflık olduğundan emindim. Ve bunu bir iltifat olarak söylüyorum
  • (Sayfa 279)


Muhteşem 5’li – Kitaplığımdaki renkler

Pazar, Ocak 24, 2016

Cahil Okur’dan herkese merhabalar…

Uzun bir aradan sonra Muhteşem 5’li yazılarına geri dönme kararı aldım. Aslında bu benim bir şeyde devamlılık getirememe sıkıntımdan dolayı yarıda kalan bir projeydi. Şimdi tekrardan devam ediyoruz kaldığımız yerden.

Geri dönüşü kitaplığımdaki renkleri sizinle paylaşarak yapmak istedim. İşte kitaplığımdaki 5 muhteşem renk;


5 – Pembe

Bir erkeğin kitaplığındaki en az olan renk elbette ki pembe J Bunun nedenini bir erkek olmadan algılamanı imkansız. Pembe bir kitap okurken sokakta, otobüste görülmeniz size karşı olan bakışları bir hayli değiştirebiliyor. Hatta Elif Şafak’ta böyle bir algıya sahip ki pembe kapağa sahip ki Aşk kitabının pembe kapağı yanı sıra gri olan kapağı da basılmıştı. Neyse lafı fazla uzatmayayım da hemen pembe renge sahip kitaplarımdan gözüme çarpanları sizinle paylaşayım;

Oben Budak  - Falan Filan
George Orwell – Hayvan Çiftliği

4 – Sarı

Sarı ve türevleri olan turuncu vs renklere sahip kitap sayımda bir hayli az. Pembeye göre daha erkeksi bir renk olsa da sarı kapağa sahip kitap fazla basılmıyor sanırım. Ancak sarı renk kapağa sahip ve benim için oldukça özel olan bir kitaba sahibim; Martı Yayınları’ndan çıkan William Kamkwamba’nın Rüzgarı Dizginleyen Çocuk’u. Çok sevdiğim ve zaman zaman açıp açıp baktığım bir eser. Neyse hemen gözüme çarpan diğer kitapları da sıralayayım size;

Wilbur Smith - Yırtıcı Kuş
Andy Weir  - Marslı
Veronica Roth - Yandaş

 3  – Mavi

Kitaplığımda sıralamaya soktuğumda sanırım 3. sırayı mavi alacaktır. Direkt mavi olarak algılamaktansa biraz daha renk skalasını geniş tutarak bu sıralamayı yaptığımı belirteyim. Hemen gözüme çarpan maviler şu şekilde;

Suzanne Colins - Alaycı Kuş
Veronica Roth - Uyumsuz,
Rick Riordan - Kayıp Kahraman
Rick Riordan - Neptün’ün Oğlu
George R. R. Martin - Kralların Çarpışması Kısım II

2 - Yeşil

Son ikiye girerken biraz daha uzun süre baktım kitaplığa… Bunun sebebi iki renk arasında gidip gelmemdi. Ancak kararımı verdim, kesinlikle zirvenin bir basak altında yeşil olmalı. Yeşil farklı tonları ve yeşil siyah geçişli kitap sayım bir hayli fazla. İşte bazıları;

Yüzüklerin Efendisi Serisi
Boleyn Kızı Serisi
Veronica Roth – Kuralsız
George R. R. Martin – Kılıçların Fırtınası Kısım II
Kemal Tahir – Devlet Ana

1 – Siyah

Hepinizin tahmin edeceği gibi kesinlikle zirve siyahın. Kara kitaplara olan garip bir aşkım var sanırım J Şöyle kafamı kaldırıp kitaplığa baktığımda hep siyahlar gözlerimin önünde. İşte o siyahların arasındakiler şöyle;

Gece Evi Serisi
Alacakaranlık Serisi
Josh Malerman – Kafes
George R. R. Martin – Taht Oyunları



Merakla Beklenen Filmler

Cuma, Ocak 22, 2016
Cahil Okur’dan herkese merhabalar…

Bu gün bir sinema yazısı ile karşınızdayım. 2016’ya ısınmaya başlandığımız şu günlerde sinema şirketleri de yeni yıl bombalarını yavaş yavaş hazırlamaktalar. Sizler için bu yıl merakla beklediğim filmlerin listesini hazırladım. İşte bu yıl benim bekleyeceğim filmler…

YANDAŞ


Film son zamanların moda şeklinde yayınlanacak… Yani iki bölüme ayrılarak. Part 1 16 Mart 2016 tarihinde gösterimde olacak. Seriyi okumayı bitireli fazla bir zaman olmadı aslında. Kitap hakkındaki görüşlerimi geçmiş konularda bulabilirsiniz.

Serinin sinema uyarlamalarından ikincisini henüz izlemedim ancak Yandaş Part 1 gösterime girene kadar izlerim diye tahmin ediyorum.  Bu arada bu part 1, part 2 şeklinde filmlerin bölünmesinden hiç hoşlanmıyorum. Bir furyadır gidiyor ya hayırlısı bakalım.


ASSASSİN'S CREED


Merakla beklenecek bir diğer film ise Assassin's Creed… Dağıtımı 20th Centruy Fox tarafından yapılacak olan filmin gösterim tarihi ise 21 Aralık 2016. Hemen hemen 2017 diyebiliriz.

Serinin bir çok oyununu oynadım ve oldukça zevk aldığım zamanlardı. Assassin's Creed’in filmini de çok fazla merak ediyorum. Bu arada aynı isimde bir kitap serisi de bulunmakta…  “2016 yılında okunacaklar” listemde yer almakta.  Kısa zaman sonra onları da okumak istiyorum açıkçası.



CİVİL WAR


Sevdiğim iki adam; Kaptan Amerika ve Iron Man karşı karşıya… Bu film kesinlikle ve kesinlikle kaçmaz. Bizi neler beklediğini göreceğiz. Bu arada fragmanda tarafını seç diye bir mesaj var.  Kimin tarafında olacağımı merak edenlere hemen söyleyeyim: Donmuş adamlardan hiç hoşlanmam ve “Winter İs Coming”.


DEADPOOL


2016 Marvel yılı olacak sanırım. Marvel Şubat 2016’ta bir kahramanını daha beyaz perdeye taşıyor. Deadpool bir efsanedir. Kesinlikle izlenmeli. Ancak hemen uyarıyım bolca kan ve dövüşten hoşlanmıyorsanız Deadpool pek size göre olmayacaktır.



TEMEL REİS


Film hakkında aslına çok fazla bir bilgim yok ama Temel Reis’i hepimiz tanıyoruz. Ancak şu postere bir bakar mısınız? Bu poster bile beklentilerimin fazlalaşmasına neden oldu. Bakalım Temel Reis bize neler sunacak?



TRANSFROMERS: Rise Of Unicron


Çok eski bir dostlardır Transformers… Şimdikiler TRT 1’de yayınlanan çizgi filmlerini hatırlar mı bilmiyorum ama benim için yerleri farklıdır. İzlemediğim filmi kalmadı sanırım. Yeni filmi de merakla bekliyorum. Unicron’u çizgi filmlerinden hatırlayan var mı acaba?



X-MEN APOCALPSE


Bu sezonun merakla beklenecek son filmi ise X-Men elbette. Afişten anlaşıldığı üzere yeni yüzler görecek gibiyiz. Bakalım neler olacak?




İşte yeni sezonda beklediğim filmler bu şekilde. Sizinde merakla beklediğiniz filmleri benimle paylaşırsanız sevinirim. 

30: KİTAP YORUMU : Hayvan Çiftliği

Perşembe, Ocak 21, 2016

Hayvan Çiftliği


Yazar: George Orwell
Çevirmen: Celal Üster
Yayınevi : Can Yayınları

ARKA KAPAK YAZISI


İngiliz yazar George Orwell, ülkemizde daha çok Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok ünlü eseridir. 1940'lardaki "reel sos­yalizm"in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.

Hayvan Çiftliği'nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.

Altbaşlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 160
Baskı Yılı: 2016

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese merhabalar…

Uzun zamandır okumayı planladığım ancak bir türlü başlama fırsatı bulamadığım George Orwell’ın Hayvan Çiftliği okumam sonunda bitti. Kitap yorumuna geçmeden hemen önce şunu belirtmem lazım sanırım; George Orwell okuyabiliyor olmak gerçekten büyük bir şans. Kendisinden önce yaşayanların bu zevkten mahrum kalmaları gerçekten çok kötü…

Öte yandan George 21 Ocak 1950 de aramızdan ayrılan George Orwell’in ölüm yıldönümünde bu incelemeyi sizlerle paylaşmak ise ayrıca güzel.

  1. İçerik Yorumu

George Orwell’in okuduğum ikinci eseri olan Hayvan Çiftliği beni oldukça etkiledi. Gerçekten zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Oldukça kısa bir hikaye olsa da içinde anlattıkları gerçekten etkileyiciydi.

Bir hiciv ürünü olan Hayvan Çiftliği’nde İngiltere’nin kırsal bir kesimindeki Beylik Çiftlik’teki hayvanların baş kaldırışını okuyacaksınız. Koca Reis (Domuz) ile başlayan ayaklanma fikri Snowball ve Napolyonadlı iki domuzun kendilerini öne atmaları ile hayat bulur.  İnsanlar tarafından çalıştırılıp, sütleri ve yavruları elinden alınan hayvanlar bu duruma bir dur deme ihtiyacı hissederler. Ve bu ihtiyaç zamanla gerçekleşir ve Beylik Çiftliği’nin sahibi konuma hayvanlar geçer.

Derler ya “Her devrim ilk önce kendi çocuğunu yer” diye, bir fabl olan Hayvan Çiftliği’nde de durum aynen böyle olur. Devrimin liderliğini birlikte yapan Snowball bir süre sonra Napolyon tarafından çiftlikten kovulur ve olaylar oldukça karışır.

Daha fazla konu hakkında detay vermeden şu kadarını söylemeliyim içerikle alakalı olarak; çiftlikte yer alan her hayvanın belirli bir düşünce tarzını ya da meslek grubunu maddeselleştirdiğini okudukça anlayacaksınız. 

Kimin söylediğinin ne söylediğinden daha önemli olduğunu düşünenler, koşulsuz şartsız itaat edenler, tek amaçları çalışmak ve sorgulamamak olanlar, kraldan çok kralcı olanlar, bana neciler… Hepsinin Hayvan Çiftliği’nde bulabilirsiniz. Her ne kadar kitabın alt başlığı “Bir Peri Masalı” olsa da Hayvan Çiftliği bana göre bir gerçek yaşam kesitidir…

Benim için kitabın en güzel karakteri Eşek Benjamin olmuştur. Geçekten bazen onun gibi davranmayı çok istiyorum ama maalesef olmuyor, yapamıyorum.  

  1. Yazım Dili Yorumu

Konu George Orwell olunca yazımla alakalı olarak sadece şunu söylemek kafi sanrım; sade ve net… Başkaca bir kelimeye gerek olduğu kanısında değilim.  Celal Üster tarafından yapılan çeviri de oldukça başarılı bana göre. Sadece bazı özel isimlerin çevrilmesini anlayamadım o kadar…

  1. Yapısal Yorum

Uzun zamandır Can Yayınları’ndan çıkmış bir kitap okumamıştım. George Orwell’in kitapları için yapılan yeni tasarımlar ve kapak resimleri oldukça güzel. Klasik Beyaz zeminli Can Yayınları kalıbından çıkılmış ve de çok hoş olmuş. Kitabın üzerindeki pembe renk dışarıda yaptığınız okumalarda azıcık sorun olsa da ona da zamanla alışılıyor :D

SEÇTİĞİM SÖZLER


  • "Tanrı bana sinekleri kovayım diye bir kuyruk vermiş; ama keşke sineklerde olmasaydı, kuyruğum da." (Sayfa 20)

  • İnsan'ı ortadan kaldırın, açlığın ve köle gibi çalışmanın temelindeki neden de sonsuza dek silinecektir yeryüzünden (Sayfa 24)

  • "Dört ayak iyi, iki ayak kötü" (Sayfa 50)

  • Onca umudun, onca emeğin karşılığı bu olmamalıydı (Sayfa 101)

  • Atlar'da yorulur... (Sayfa 123)

  • Sizler aşağı kesimlerden hayvanlarla uğraşmak zorundaysanız, bizlerde bizim aşağı sınıflardan insanlarla uğraşmak zorundayız! (Sayfa 148)


  • Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı. (Sayfa 152)

29: KİTAP YORUMU : Kılıçların Fırtınası Kısım 1

Salı, Ocak 19, 2016

Kılıçların Fırtınası Kısım 1

Yazar: George R. R. Martin
Çevirmen: Sibel Alaş
Yayınevi : Epsilon Yayınları

ARKA KAPAK YAZISI


George R. R. Martin'in muhteşem serisi, Kılıçların Fırtınası ile modern fantastik edebiyatın istisnai başyapıtlarından biri konumuna geliyor, imgesel kurgunun büyük eserleri arasındaki yerini sağlamlaştırıyor.

İktidar mücadelesindeki beş savaşçıdan birinin ölmüş, bir diğerinin gözden düşmüş olmasına rağmen savaş tüm şiddetiyle sürmektedir. Yedi Krallık'ın zor durumdaki hükümdarı Joffrey, Demir Taht'ta oturmaya devam etmektedir. En amansız düşmanı Stannis, takip ettiği büyücü kadının kurbanı olmuş ve bozguna uğramıştır. Nehirova'daki Genç Robb, Kuzey'e hükmetmekte; Daenerys yaşayan son ejderhalarla beraber kana bulanmış bir kıtayı katetmektedir. Rakipler son hesaplaşma için harekete geçerken büyük bir yabanıl ordusu, efsanevi Ötekiler'le birlikte medeniyetin merkezine doğru ilerlemektedir.

Diyarda sükûnet, Yedi Krallık'ın kılıçların fırtınası ile sarsılmasıyla mümkündür...

"Zengin bir hayal dünyasının ürünü… boyutuyla çağdaş fantastik edebiyatın ümit verici örneklerinden."
Publishers Weekly

Sayfa Sayısı: 600
Baskı Yılı: 2012

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese merhabalar… Taht Oyunları serisinin 4. kitabı olan Kılıçların Fırtınası Kısım 1 sonunda bitti. Planladığımdan daha uzun süren bir okuma oldu. Planlarıma uymuş olsam 2 gün önce bitmiş olması gerekirdi. Neyse ki halen aylık planlamamın önündeyim.  Neyse lafı fazla uzatmadan yorumlamaya geçelim

  1. İçerik Yorumu

Taht Oyunları serisine dizinin sıkı bir takipçisi olmamın ardından başladığımı daha önce söylemiştim sanırım. Bu nedenle içerikte beni sürprizler falan beklemiyordu ne yazık ki. Ancak bu demek değil ki okumaktan zevk almadım.

Serinin geride kalan kitaplarında da söylediğim gibi diziyi izlemiş olmanız kitabı okumanıza gerek kalmadığı anlamı taşımıyor. Genelde dizi ve kitap aynı düzlemde gitse bile; kitabın konulara yaklaşımı ve detayları çok daha fazla.

Kralların Çarpışması ardından Kılıçların Fırtınası’nda “Diyar” biraz daha sakin durumda diyebilirim. Ne kadar kitabın adı Kılıçların Fırtınası olsa da Kısım 1’de George R. R. Martin bu eserde biraz daha tüylü kalemleri ön plana çıkarmış.

Aşağıda yaptığım alıntılarda da göreceksiniz ki karakterde birçok kez kılıçların da elde edemeyeceği zaferlerin varlığından bahsetmekteler. Ancak diziden hatırladığım kadarıyla gelecek kitapta işler biraz daha karışık bir hal alacak.

Bu nedenle Kılıçlar Fırtınası Kısım 1’in biraz daha yaşanacaklar öncesi ön hazırlık kıvamında olduğunu söyleyebiliriz. Bran Stark ve Daenerys Targaryen’ın oldukça geride kaldığı izlenimine kapıldığımı ifade etmem lazım. Kılıçların fırtınası Kısım 1’in yıldızları ise kesinlikle Lannsiter Ailesi’ydi.


  1. Yazım Dili Yorumu

Hadi ama arkadaşlar bu konuda yorum yapmamı sanırım beklemezsiniz! George R. R. Martin’den bahsediyoruz. Gerçekten bu adamın yazım dilini seviyorum. Geride kalan kitapların hiç birinde okumaktan sıkıldığım bir dönem olmadı. Yazım dilinin akıcılığı ve kendine çeken bir tarafı var gerçekten.

Burada çeviriden de bahsetmek doğru olacak sanırım. Başarılı bir çevirmenin elinde bir kitabın değeri bir kat daha artmış olur her zaman. Sibel Alaş gerçekten çok güzel bir iş çıkarmış.

  1. Yapısal Yorum

Yapısal olarak kitabı eleştirdiğim kısımların oldukça sert olduğunun farkındayım. Bazen hadsizlik ya da sınırları aşma noktasına dahi geliyorum. Ancak Epsilon Yayınları’nın  güzel bir iş çıkardığı kanısındayım. Kitabın hem maddesel olarak kalitesi hem de basım teknikleri ve kapak tasarımı adına beni memnun ettiğini belirtmem lazım. Gerçekten hoşuma giden bir kitap oldu.            


SEÇTİĞİM SÖZLER


  • Kahrolası mücadeleyi kazandığımı sanıyordum. Zafer denilen şeyin tadı bu mu? (Sayfa 64)
  • Yeteneğin soydan daha önemli olduğunu da göstermiş oldular... (Sayfa 175)
  • Ben son devin
şarkının sözlerini iyi öğrenin
Çünkü ben gittiğimde sesler susacak,
ve sessizlik çok, çok uzun olacak (Sayfa 229)
  • Eylemler sözlerden daha geçerlidir. (Sayfa 236)
  • Ölülerin içinde hiç merhamet kalmamış... (Sayfa 257)
  • Bir sikke, yanlış ellerdeki bir kılıç kadar tehlikelidir. (Sayfa 284)
  • Bir kral düşmanlarının isimlerini bilmeli. (Sayfa 298)
  • Tanrılar her birimize küçük hediyeler ve yetenekler verir ve bizler onları kullanmakla mükellefizdir. " (Sayfa 327)
  • Aynı yıldızlara bakıyoruz ve çok farklı şeyler görüyoruz. (Sayfa 380)
  • Bazı insanlar sadece yapabildikleri için diğerlerini incitir. (Sayfa 361)
  • Yedi Krallık'ta, Sur'un dünyanın sonunu işaretlediği söylenirdi. Bu onlar içinde geçerliydi. Her şey nerede durduğuna bağlıydı. (Sayfa 435)
  • Babam benim gerçeğimi gördü. Onca cesur adam ölmüşken benim yaşamaya hakkım yok. (Sayfa 475)
  • Hiçbir kılıcın kazanamayacağı savaşlar vardır. (Sayfa 513)



SERİNİN DİĞER KİTAPLARI




En'ler listesi (Ocak 2016)

Çarşamba, Ocak 13, 2016
Cahil okur’dan herkese merhabalar…

Kendime yapmış olduğum haftalık planlar nedeniyle bu gün pek okuma yapmayacağımdan blog’a yeni bir yazı eklemek istedim. Bunun için düşüncelere dalmışken sevgili Bi Poşet Kitap’ın tavsiyesi ile tanıştığım 1000kitap’ın verilerinden bir derleme yapmak geldi aklıma. Bundan sonraki dönemde belki rutin olarak bu bilgileri sizlerle paylaşırım.




Lafı fazla uzatmadan hemen sizinle 1000Kitap kullanıcılarının okuma alışkanlıkları verilerinden derlenen yazımı paylaşayım…

EN İYİ KİTAPLAR

(En iyi kitaplar' listesi 1000Kitap'a kayıtlı okurların kitaplara verdiği puanların ortalamasına göre oluşturulmaktadır.)

1000Kitap kullanıcılarının verdiği oylara göre en iyi kitap sıralaması şu şekilde;

  1. Uçurtma Avcısı - Khaled Hosseini : Hakkında 1456 oy kullanılan Uçurtma Avcısı’nın ortalama puanı 10 üzerinden 9,1.
  2. Suç ve Ceza – Dostoyevski : Dünya Klasiklerinden Suç ve Ceza ise 1000Kitap kullanıcılarının puanlamasına göre ikinci sırada. Hakkında 854 oy kullanılan Suç ve Ceza’nın ortalama oyu ise Uçurtma Avcısı ile aynı yani 9,1. Suç ve Ceza sanırım hakkına daha az oy kullanılması nedeniyle ikinci sırada yer almakta.
  3. Küçük Prens - Antoine De Saint-Exupéry: Listenin üçüncü sırasında ise Antoine De Saint-Exupéry’in ölümsüz eseri olan Küçük Prens yer almakta. Hakkında 828 oy kullanılan Küçük Prens’in puanı da 9,1
  4. Harry Potter ve Felsefe Taşı - J. K. Rowling: Bir dönem okurlarının vazgeçilmez serisi olan Harry Potter’ın ilk kitabı olan Felsefe Taşı ise listede 4. sırada. Hakkında 294 oy kullanılan Harry Potter ve Felsefe Taşı’nın ortalama puanı ise 9,1
  5. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali: Listenin ilk 5 sırasında düşüşte olan tek eser olan Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı ise 1737 kişinin oylaması sonucunda 9,0 ortalama puana sahip.
  6. Sefiller - Victor Hugo: Listenin bir diğer puan kaybedeb eseri ise Victor Hugo’nun Sefiller’i. 820 kullanıcı tarafından oylanan Sefiller 9,0 puana sahip.
  7. Bin Muhteşem Güneş - Khaled Hosseini: Listedeki ikinci Khaled Hosseini kitabı olan Bin Muhteşem Güneş ise 7. sırada yer almakta. 722 kullanıcı oyu neticesinde eser 9,0 puana sahip.
  8. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984) - George Orwell: Listenin 8. sırası ise George Orwell’ın 1984 eseri. 528 kullanıcı oyu sonrasında 1984 9,0 puana sahip.
  9. Nietzsche Ağladığında - Irvin D. Yalom: Listenin 9. sırası ise Nietzsche Ağladığında’ya ait. 293 kullanıcı oyu neticesinde eser 9,0 puana sahip.
  10. Serenad - Zülfü Livaneli: Listenin son sırasında ise Zülfü Livaneli’nin Serenad eseri bulunmakta. 639 kullanıcı oyu neticesinde Serenad 8,9 puana sahip.

EN POPÜLER KİTAPLAR

('En popüler kitaplar' listesi kitapların gösterim/tıklanma sayısına göre oluşturulmaktadır)

  1. Uçurtma Avcısı - Khaled Hosseini : 44 bin 729 (Yükselişte)
  2. Aşk - Elif Şafak : 40 bin 419 (Düşüşte)
  3. Sefiller - Victor Hugo: 35 bin 954 (Yükselişte)
  4. Sefiller - Victor Hugo: 35 bin 892 (Düşüşte)
  5. Bukre - Kahraman Tazeoğlu: 34 bin 134 (Düşüşte)
  6. Senden Önce Ben - Jojo Moyes: 34 bin 092 (Düşüşte)
  7. Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan: 32 bin 712 (Yükselişte)
  8. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali: 29 bin 453 (Yükselişte)
  9. Şeker Portakalı - José Mauro De Vasconcelos: 25 bin 799 (Düşüşte)
  10. Bin Muhteşem Güneş - Khaled Hosseini: 24 bin 653 (Düşüşte)

EN ÇOK OKUNAN KİTAPLAR

('En çok okunan kitaplar' listesi 1000Kitap'a kayıtlı okurların, kitapları 'okudum' olarak işaretleme istatistiklerinden derlenmektedir.)

  1. Kürk Mantolu Madonna        - Sabahattin Ali: 5 bin 374 Okunma (Yükselişte)
  2. Uçurtma Avcısı          - Khaled Hosseini: 4 bin 910 Okunma (Yükselişte)
  3. Aşk   - Elif Şafak: 4 bin 878 Okunma (Düşüşte)
  4. Çalıkuşu   - Reşat Nuri Güntekin: 4 bin 452 Okunma (Düşüşte)
  5. Olasılıksız   - Adam Fawer: 4 bin 245 Okunma (Yükselişte)
  6. Sefiller   - Victor Hugo: 4 bin 134 Okunma (Düşüşte)
  7. Suç ve Ceza   - Dostoyevski: 4 bin 90 Okunma (Düşüşte)
  8. Simyacı   - Paulo Coelho: 3 bin 982 Okunma (Yükselişte)
  9. Şeker Portakalı   - José Mauro De Vasconcelos: 3 bin 897 Okunma (Düşüşte)
  10. Küçük Prens   - Antoine De Saint-Exupéry: 3 bin 185 Okunma (Yükselişte)

EN BEĞENİLEN KİTAPLAR

('En beğenilen kitaplar' listesi 1000Kitap'a kayıtlı okurların kitapları 'beğendim' olarak işaretleme istatistiklerinden derlenmektedir)

  1. Kürk Mantolu Madonna    - Sabahattin Ali: 1 bin 629 Beğeni (Y)
  2. Uçurtma Avcısı   - Khaled Hosseini: 1bin 396 Beğeni (D)
  3. Aşk   - Elif Şafak: 957 Beğeni (D)
  4. Olasılıksız   - Adam Fawer: 873 Beğeni (D)
  5. Suç ve Ceza   - Dostoyevski: 788 Beğeni (Y)
  6. Sefiller   - Victor Hugo: 758 Beğeni (D)
  7. Küçük Prens   - Antoine De Saint-Exupéry: 745 Beğeni (Y)
  8. Şeker Portakalı   - José Mauro De Vasconcelos:  695 Beğeni (Y)
  9. Çalıkuşu   - Reşat Nuri Güntekin: 686 Beğeni (D)
  10. Bin Muhteşem Güneş   - Khaled Hosseini: 653 Beğeni (D)

EN ÇOK YORUMLANAN KİTAPLAR

('En çok yorumlanan kitaplar' listesi 1000Kitap'a kayıtlı okurların kitaplara yaptıkları yorum/inceleme sayısından derlenmektedir )

  1. Kürk Mantolu Madonna   - Sabahattin Ali: 276 Yorum (Y)
  2. Uçurtma Avcısı   - Khaled Hosseini: 219 Yorum (D)
  3. Dönüşüm   - Franz Kafka: 158 Yorum (Y)
  4. Küçük Prens   - Antoine De Saint-Exupéry: 156 Yorum (D)
  5. Olasılıksız   - Adam Fawer: 142 Yorum (D)
  6. Böğürtlen Kışı   - Sarah Jio: 140 Yorum (Y)
  7. Satranç   - Stefan Zweig: 138 Yorum (D)
  8. Aşk   - Elif Şafak: 134 Yorum (D)
  9. Şeker Portakalı   - José Mauro De Vasconcelos: 132 Yorum (D)
  10. Hayvan Çiftliği   - George Orwell: 131 Yorum (Y)

EN ÇOK OKUNACAK KİTAPLAR

('En çok okunacak kitaplar' listesi 1000Kitap'a kayıtlı okurların, kitapları 'okuyacağım' olarak işaretleme istatistiklerinden derlenmektedir.)

  1. Uçurtma Avcısı   - Khaled Hosseini: 1.199 okur okumayı düşünüyor (Y)
  2. Tutunamayanlar   - Oğuz Atay: 1.003 okur okumayı düşünüyor (Y)
  3. Kürk Mantolu Madonna   - Sabahattin Ali: 1.001 okur okumayı düşünüyor (D)
  4. Olasılıksız   - Adam Fawer: 896 okur okumayı düşünüyor (Y)
  5. Suç ve Ceza   - Dostoyevski:  893 okur okumayı (D)
  6. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984)   - George Orwell: 868 okur okumayı düşünüyor (D)
  7. Sefiller   - Victor Hugo: 786 okur okumayı düşünüyor (Y)
  8. Şeker Portakalı   - José Mauro De Vasconcelos: 763 okur okumayı düşünüyor (Y)
  9. Bin Muhteşem Güneş   - Khaled Hosseini: 755 okur okumayı düşünüyor (D)
  10. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri   - Gary Small, Gigi Vorgan: 732 okur okumayı düşünüyor (Y)

EN ÇOK YARIM BIRAKILAN KİTAPLAR

('En çok yarım bırakılan kitaplar' listesi 1000Kitap'a kayıtlı okurların, kitapları 'yarım bıraktım' olarak işaretleme istatistiklerinden derlenmektedir.)

  1. Tutunamayanlar   - Oğuz Atay: 157 okur yarım bıraktı (Y)
  2. Sofie'nin Dünyası   - Jostein Gaarder: 137 okur yarım bıraktı (D)
  3. Olasılıksız   - Adam Fawer: 117 okur yarım bıraktı (Y)
  4. Suç ve Ceza   - Dostoyevski: 115 okur yarım bıraktı (Y)
  5. Şu Çılgın Türkler   Turgut Özakman: 114 okur yarım bıraktı (Y)
  6. Aşk   - Elif Şafak: 113 okur yarım bıraktı (D)
  7. Aklından Bir Sayı Tut   - John Verdon: 88 okur yarım bıraktı (Y)
  8. Vadideki Zambak   - Honore De Balzac: 88 okur yarım bıraktı (Y)
  9. Zar Adam   - Luke Rhinehart: 74 okur yarım bıraktı (D)
  10. Böyle Buyurdu Zerdüşt   - Friedrich Wilhelm Nietzsche: 69 okur yarım bıraktı (Y)

EN ÇOK ALINTI EKLENEN KİTAPLAR

(Okurların eklediği alıntı sayısına göre)

1.      Diyaloglar – Konfüçyüs: 464 Alıntı
2.      Tutunamayanlar - Oğuz Atay: 339 Alıntı
3.      Zihinsel Şifa - Muhammed Bozdağ: 287 Alıntı
4.      Kinyas ve Kayra - Hakan Günday: 264 Alıntı
5.      Pi - Akilah Azra Kohen: 249 Alıntı
6.      Sevgi Zekası - Muhammed Bozdağ: 233 Alıntı
7.      Ruhi Mücerret - Murat Menteş: 227 Alıntı
8.      Küçük Prens - Antoine De Saint-Exupéry: 224 Alıntı
9.      Düşün ve Başar - Muhammed Bozdağ: 218 Alıntı
10.  Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali: 217 Alınt



28: KİTAP YORUMU : O Adam Buraya Gelecek - Pucca Günlük 5. Kitap

Pazartesi, Ocak 11, 2016

O Adam Buraya Gelecek - Pucca Günlük 5. Kitap


Yazar: Pucca
Yayınevi : DEX

ARKA KAPAK YAZISI


"Hayatını sosyal medyadan takip edebileceğiniz tek kitap karakteri."

Blogger'ların atası,
Monçiçi bakışlı,
Zalım stalker,
Fake evliya pucca sunar!

Bir blog yazıp hayatı değişen, hatta o hayattan bir de film yapılan, geçmişinden kaçarken bile yine ona sığınan Pucca, onu üzenlere, bok var gibi evlenenlere ve haksızlıklara ateş püskürürken; onu sevenlere, pms pms diyenlere ve akılsızlara bedavaya akıl veriyor. Vee mutlu sonu aramaya devam ediyor... "Yaşarken hiç komik değildi..."

Sayfa Sayısı: 320
Baskı Yılı: 2015

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese merhabalar… İşten geldiğimden bu saate kadar bilgisayar başındaydım. Ancak bir türlü elim klavyeye gidip yorumu yazamadım. Üşengeçlik dönemim tekrarlıyor sanırım. Oysa sabahtan beri “Eve gidip hemen yorumu yazacağım” diye kendi kendime planlar yapıyordum.  Neyse lafı fazla uzatmadan değerlendirmeme geçeyim.

  1. İçerik Yorumu

PuCCa’nın maceraları kaldığı yerden son kitapta da devam etmekte. Bildiğiniz gibi son olarak ona Ceri ile barışması ardından kısa bir veda etmiştik. Ancak PuCCa bu kendi değimiyle “Huzurdan huzursuz olan” biri kendisi. Durum böyle olunca da beklenen son tekrarlanıyor. Uzun ya da kısa tam olarak kestiremediğim bir süre sonunda ise yeni bir ilişkiye başlıyor Limon ile…  (Bu arada gerçekten artık merak ediyorum bu isimleri nerden buluyor; Ankaralı, Erik, Pekmez, Ceri, Limon… Kızlar gerçekten böle yakıştırmalar yapıyor mu ki erkek arkadaşlarına gizliden gizliye. )

Neyse fazla spoiler vermeden genel anlamda içeriğe bakacak olursak PuCCa’nın daha önceki kitaplarında yakaladığı tempoyu “O adam buraya gelecek” kitabında da devam ettirdiğini görüyoruz. Gerçekten okurken birçok defa kahkahalar attım. “Yaşarken hiç komik değildi” diye belirtmiş olsa da ben çok güldüm okurken. Özellikle Sırık’ın evinde oyun oynarken yaptıklarının sonucunda yaşananlara bulduğu yanıtlar beni benden aldı. (Spoiler vermemek adına kurulan saçma sapan bir cümle!)

Ancak diğer kitaplarında da olduğu gibi beni en etkileyen kısımlar yine annesi ile yaşadığı olayları anlattığı kısımlar oldu. Kendi ailemde de yaşadığım bazı durumlar nedeniyle bazen gözlerim ciddi anlamda doldu, PuCCa annesini ve ona dair anılarını anlattığı bölümlerde. Eğer durup bir nefes alıp okumaya devam etmezseniz sizinde ağlamanız muhtemel. (Ağlayın diye demiyorum, uyarıyorum.)

İçerik genel anlamda PuCCa’dan beklediğim lezzetteydi. Son kitap ile birlikte şimdilik PuCCa’ya veda etsem de bu anlatım ve de içerikleri nedeniyle kendisini ciddi anlamda özleyeceğim.

  1. Yazım Dili Yorumu

PuCCa’dan bahsediyoruz arkadaşlar… Öyle çok büyük bir edebi anlatım beklemeyin. Bunu daha önceki kitapları için yaptığım yorumlarda da belirtmiştim. PuCCa’nın dili ile ilgili yapılabilecek belki de en iyi yorum şu olur; Birer fincan kahve eşliğinde arkadaşınla sohbet ediyormuşum gibiydi. Gerçekten yormayan ve rahatsız etmeyen bir dile sahip kitap. Bu anlamda diğer kitaplarında yakaladığı anlatım gücünü devam ettirmiş diyerek konuyu burada kapatıyorum.

  1. Yapısal Yorum

İşte kitabın beni rahatsız eden kısmına geldik. Ne yazık ki kitabın içerisinde tashih gerektiren kelime yoğunluğu beni üzdü. Tamam bunların tamamı blog yazıları ve evet bende o kadar çok yazım hatası yapıyorum ki kitaplardaki bu hatalar hakkında konuşma hakkım olmadığını biliyorum. Ancak basılı bir eser meydana getirilirken biraz daha dikkat edilmesi gerekmez mi gerçekten?  Bu konulara biraz daha dikkat edilmeli kanısındayım.

Bir diğer konu ise bildiğiniz gibi son kitap DEX’ten çıktı. Bu da bazı değişikliklere neden olmuş elbette. Kapak tasarımı mesela, kitaptaki “Günün Dersi” notları vs… Ben diğer 4 kitaptaki kapak tasarımlarını daha çok seviyordum. Bu kötü demiyorum ama onlar daha bir sıcaktı. (PuCCa ya da Puki’yi görmekle ilgili bir sorunum yok J )  Kağıt kalitesi veya basım teknikleri noktasında bir yorum yapmaya gerek yok sanırım. Bu konularda standart bir eser.

NOT 1: 6. kitap çıkar mı, çıkacak mı bilmiyorum. Ancak çıkarsa kesinlikle ve kesinlikle okuyacağım. Sabırsızlıkla bekliyorum.

NOT 2: Şimdiye kadar sayılı serinin bitmesine üzülmüştüm inceden inceye… PuCCa  kesinlikle o listede artık.

SEÇTİĞİM SÖZLER


  • "Başka biri tarafından seviliyor olmak bana imkansızmış gibi geliyor. Ne bileyim her gün bu bedenin içinde yaşayan benim, sevsem ben severdim diyorum" (Sayfa 7)
  • Sevgiyse, çok seviyorum ama sevmek yetmiyor... (Sayfa 54)
  • Olgun olmak çok sıkıcı ya. Kararlarını kendin vermek zorunda olduğun yetmiyor gibi bir de uyguluyorsun da... (Sayfa 61)
  • Yukarıda yine kilitledim kendimi. Bu kilitlemelerimi de annemden almışım zaten. Çocukken ne zaman evde kötü bir şeyler dönse kendini odasına kilitlerdi. Bazen günlerce odasından çıkmazdı... Ve şimdi ona benziyorum. İşin içinden çıkamadığım her zaman kendimi odaya kilitliyorum. Anneme benzemekten nefret ediyorum. (Sayfa 68)
  • "Bilinçaltım hala çocukluğumu geçirdiğim evde sanırım. Ben unutmak istesem bile her gece o evden çıkış olmadığını göstererek bana unutturmuyor sağ olsun." (Sayfa 187)
  • Biriyle beraberken aşık olmuyorsun. Ayrılınca aşık olduğunu fark ediyorsun(Sayfa 229)
  • Birini affetmek böyle bir şey olmalı. Artık yapacak başka bir şeyin kalmamıştır çünkü. Düşman olmak için geç kalmışsındır. (Sayfa 278)
  • Kendini sevmek, kendini kabul etmek demek. Mükemmel insan olmaya çalışmak değil (Sayfa 318)



SERİNİN DİĞER KİTAPLARI





27: KİTAP YORUMU: Olimpos Kahramanları 3 - Athena'nın İşareti

Cuma, Ocak 08, 2016
Athena'nın İşareti, Kitap Yorumları, Rick Riordan,

Olimpos Kahramanları 3 - Athena'nın İşareti


Yazar: Rick Riordan
Çevirmen: Belgin Selen Haktanır
Yayınevi : Doğan ve Egmont Yayıncılık


ARKA KAPAK YAZISI


Annabeth dehşet içinde. Hera sağ olsun, altı aylık ayrılıktan sonra tam Percy'yle yeniden bir araya geleceklerken Jüpiter Kampı onlarla savaşa hazırlanıyor. 2. Argo, ateş püskürten gemi başı Festus ile birlikte ne yazık ki hiç de barışçıl bir görünüme sahip değil. Annabeth, JASON'ın güverteden Romalılara barış sinyalleri vermesini umuyor.

Ancak bu, tek sorun değil. Cebinde annesinin, her hatırladığında sinirlerini bozan hediyesini taşıyor: Athena'nın İşareti. Yedi melezi Ölümün Kapıları'na götürecek kehanet zaten ürkütücü. Bunun üstüne Athena ondan neden bu kadar tehlikeli bir görev bekliyor ki?

Ancak Annabeth'in en büyük korkusu, PERCY'nin değişmiş olması.
Ya Percy artık bir Romalı olduysa? Ya eski arkadaşlarına artık ihtiyaç duymuyorsa? Savaşın ve bilgeliğin tanrıçasının kızı Annabeth, doğuştan bir lider olduğunu biliyor. Ama yanında Yosun Kafa olmadan hiçbir yere adım atmak istemiyor.

Dört farklı melezin bakış açısıyla yazılmış olan Athena'nın İşareti, kadim topraklara, Roma'ya kadar uzanan efsanevi bir macera. Çok önemli buluşlar, insanı dehşete düşürecek fedakârlıklar ve akla hayale gelmeyecek korkular, kehanetteki yedi melezi bekliyor.

Buyurun 2. Argo'nun güvertesine, eğer cesaretiniz varsa...

Sayfa Sayısı: 560
Baskı Yılı: 2015

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese merhabalar… Olimpos Kahramanları 3. kitabı olan Athena’nın İşareti dün gece sat 02:00 civarı sona erdi. Ancak yoğun uyku nedeniyle yorumu bugüne kaldı. Lafı uzatmadan hemen yoruma geçelim. (Yorumlama şeklimi biraz değiştirme kararı aldım. Umarım beğenirsiniz. )

  1. İçerik Yorumu

Athena’nın işareti bildiğiniz gibi serinin üçüncü kitabı. İlk iki kitaptaki 6 ana karakterimi ve Athena’nın kızı olan Annabeth’den oluşan ekibimiz artık bir aradır. Elbette ki konumuz 7’ler kehaneti… Grubun bir araya gelmesi ile birlikte olayların çözüme kavuşacağını falan bekliyorsanız bu konuda yanılıyorsunuz. Olaylar oldukça daha karışık bir hal almakta. Hedef “Roma”. Fazla içerik hakkında spoiler vermeden içerik hakkındaki yorumuma devam etsem daha iyi olacak sanırım.

Rick Riordan’ın serinin bu kitabında ilk iki kitaba göre eni daha az şaşırttığını söylesem yalan olmaz sanırım. Tahmin edilebilir sonuçlar ve beklediğim karakterlerden beklediğim çıkışlar okuduğumu belirtmek istiyorum. Bunda giderek karakterleri daha yakından tanımanın etkisi olduğunun da farkındayım. Yine de Rick Riordan’dan  konularının temelini oluşturan Yunan Mitolojisi  gibi bir maden varken daha sürpriz sonuçlar beklediğimi söylesem sanırım bana kızmazsınız.

Yukarda belirttiğim gibi her ne kadar içerik anlamında beni tatmin etmeyen bir seri parçası olsa da Athena’nın İşareti  sonrasında serinin dördüncü kitabı olan Hades’in Evi’ni bir an önce okumak istediğimi belirtmek isterim. Athena’nın işareti genel anlamda bakıldığında bir geçiş kitabı özelliklerine sahip. 4. Kitapta işlerin daha çok karışacağının ve aksiyonun daha üst seviyelere çıkacağının sinyallerini vermekte.

  1. Yazım Dili Yorumu

Eserin çevirisinde orijinal dile ne kadar sadık kalındığı noktasından pek emin olmasam da Rick Riordan’ın diğer kitaplarında da olduğu gibi Athena’nın İşareti’de oldukça sade bir dile sahip. Akıcı bir okuma yapmanızı sağlayan bu dil sayesinde kitapta hızlıca ilerliyorsunuz.

Kitabın okuyucuları zorlayabilecek tek yanının konu itibari ile kullanılan ve yunan Mitolojisi’ne ait bazı özel kelimeler. Bunun dışında yazım dili anlamında kitaba yapılabilecek bir eleştiri olduğunu düşünmüyorum.

  1. Yapısal Yorum

Evet geldik bence bu kitabın değerine az çok zarar veren duruma. Ne yazık ki kitabın diziminde bir çok hata gözüme çarptı. Sanırım son tashihte gereken özen gösterilmemiş. Ne kadar çok hatalı yazım ile karşılaştığımı inanın unuttum. Başta umursamanızda giderek artan hatalar sizi rahatsız etmeye başlıyor. Durum böyle olunca da bu konuya bir parantez açmak gerekiyor.

Kitabın çevirisi Belgin Selen Haktanır’a ait yayına hazırlayan isim ise Esen Gür. Sanırım çeviri sırasında ve yayına hazırlanma esnasında bazı zaman sıkıntıları yaşandı. Kötü düşünmek istemiyorum bu nedenle yaşanan bazı hatalar olmuş olabilir. Yinede kitabın bu eksikliği okurken gözünüze çarpmakta.

Bir diğer konu ise kapak tasarımı. Yaptığım araştırmalar sonucu birkaç farklı kapak tasarımı gördüm ancak yinede hiçbirini beğenmedim. Görsel anlamda zayıf kaldığı kanaatindeyim. Daha farklı ve Annabeth’in daha ön planda olduğu bir kapak tasarımı Athena’nın İşareti’ne daha çok yakışırdı gibime geliyor.

SEÇTİĞİM SÖZLER



  • Piper: "Burası büyülü bir adaysa neden iyi bir büyülü ada olamıyor sanki?" (Sayfa 323)
  • Leo bir konuda Nemesis'e hak veriyordu: Şans denen şey gerçekten de bir yalandı. (Sayfa 443)
  • Percy, Luke Castellan'ın ona seneler önce ilk görevinden döndükten sonra söylediği bir şeyi hatırladı. "Tüm bunların ne kadar gereksiz olduğunu görmüyor musun? Onca kahramanlık, Olimposluların piyonları olmaktan başka bir işe yaramıyor" (Sayfa 506)
  • Gerçek başarı fedekarlık ister (Sayfa 549)


SERİNİN DİĞER KİTAPLARI 




Criminal Minds Sezon 1 Bölüm 9

Salı, Ocak 05, 2016
Criminal Minds, Criminal Minds  Sezon 1, Dizi Yorumları,
Cahil Okur’dan herkese merhabalar

Criminal Minds serisini izlemeye devam ediyorum. Her bölümde gerçekten ekibe hayran oluyorum. Aslında ekipten ziyade yaptıkları işlere ve gerçekten böyle çalışan polisler var mı diye düşünmeye zorluyorum kendimi…. Lafı fazla uzatmadan yoruma geçeyim…

Bölüm 9


Hemingway: “Bir insanın avlandığı gibi avlanan yoktur. Yeterince uzun avlanan ve bundan hoşlanan silahlı adamlar başka bir hiçbir şeyi gerçekten umursamaz…”

Criminal Minds’da 9. bölüm Hemingway’in bu sözü ile başlıyor. Olay yerinde 3 ceset vardır. Bunlardan ikisi beyaz erkek ve vahşice işkence edilerek öldürülmüştür. Biri ise bir beyaz kadındır ve hızlıca ölmesi sağlanmıştır.

Ekip olaya başta organize suç çetesi içi hesaplaşma olarak bakar ancak yapılan incelemeler sonrasında cinayetlerin tam olarak BAU’nun alanına girdiğini tespit ederler. Yukarda kullanmış olduğum fotoğrafta da göreceğiniz gibi cinayet yeri gerçekten ekibin bu işle ilgilenmesi gerektiğini gösterir.  

Yapılan ilk araştırmalar sonrasında Organize Suçlar davayı BAU’dan almak ister ancak Gideon ekibin çalışmasına devam etmesi kararı alır. Olay yerinden çıktığı görülen Jimmy üzerine çalışmaya başlarlar. Ancak Organize Suçlar Bürosu, BAU’nun araştırmalarından haberdar olması ardından merkeze gelerek Hotchner ve Gideon ile tartışmaya başlarlar. Jimmy’nin bir ajan olduğu ve gizli görevde olduğu burada anlaşılır. Ancak Jimmy artık kayıptır ve zanlı hala serbest… Jimmy’nin peşinde olduğu adam ise Çete Lideri Russo’dur.

Durum çıkmasa girmesi ardından Çete Lideri Russo takibi alınır. Russo’nun telefonda Vincent adında birisiyle konuşması dikkat çeker ve şüpheli tespit edilir. Russo’nun yerlerine yapılan bir baskında Vincent, ajan Hutchner’ı yakalar ve boğmaya çalışır. Ancak Gideon onu elektrik tabancası ile etkisiz hale getirir. Bunun sebebi Jimmy’nin yerini söyleyebilecek tek kişinin Vincent olmasıdır.

Vincent sorgulanmaya başlar ancak bir yandan da araştırmalar devam eder. Vincent’in üzerine hiçbir kayıt yoktur. Bu Jimmy’i bulmayı zorlaştırır. Vincent’in kamyonunda bulunan kasetleri inceleyen Garcia ve Dr. Reid bir ses fark eder. İşkence kasetlerinin gerisindeki seste uçak kalkış ve iniş sesleri vardır. Ekip bir ipucu yakalamıştır.

Ajan Elle ve Morgan ise Vincent’in kamyonundan çıkan delilleri inceler. Elle bir pizza kutusunu eline alır ve Morgan’a şunu söyler;

-         Pizzanı nerden söylersin?
-         Mahallemdeki pizzacıdan…

Ve ikinci ipucu da eldedir. Yapılan araştırmalar neticesinde Vincent’in babası olan Frank’a ait ev bulunur ve Jimmy kurtarılır. Vincent tutuklanarak cezaevine gönderilir….

DÜŞÜNDÜREN SAHNE


Hotchner: Öyle bir çevrede aşırı taciz altında şiddet dolu bir evde büyüyen bazı insanların katil olarak yetişmesi sürpriz değildir.
Vincent: “Bazı insanlar mı?”
H: Ne oldu?
V: “Bazı insanlar katil olarak yetişir” dedin.
H: Bazıları da onları yakalamak için yetişir.

GÜLDÜREN SAHNE


Penelope Garcia: Boynuma üflüyorsun

Dr. Spencer Reid: Afedersin, afedersin..

Criminal Minds, Criminal Minds  Sezon 1, Dizi Yorumları,

Criminal Minds, Criminal Minds  Sezon 1, Dizi Yorumları,

Blogger tarafından desteklenmektedir.